Nihal Bengisu Karaca – O üşürken…

Nihal Bengisu Karaca’nın “Birimiz Üşürse Hepimiz Üşürüz-3” etkinliğimiz ve hazırlanan rapor dolayısıyla evsizler ve Türkiye’de evsizlerin durumu ile ilgili yazdığı köşe yazısını sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyarız.

NİHAL BENGİSU KARACA

VARLIKLARINI sahiden hissettiğimiz tek an, arabanın otomatik kilidi için düğmeye uzandığımız andır. “Tık” sesi geldiğinde “yaklaşmakta olan tehlike”ye karşı kendimizi emniyete almış olduğumuzu anlar, rahatlarız. Takip eden saniyede içimizi bir karanlık basar: Suçluluk duygusu. Umarım sesi duymamıştır, umarım fark etmemiştir.
Hayır, dilencilerden bahsetmiyorum. Trafik sıkıştığında devreye giren küçüklü büyüklü satıcılardan da. En fenasından bahsediyorum: Evsizlerden. Evsiz olduğu her halinden belli olanlardan.
Şükür ki, iyi insanlar, onları hatırladı. AKDER, Emek ve Adalet Platformu, MAZLUMDER, Şefkat-Der, Mavera Gençlik Hareketi ve Özgür Açılım Platformu ve isteyen herkes, yarın akşam saat 20.00’de Taksim’de toplanacak. Hatta bu soğuk aralık gecesini evsizlerle beraber geçirecek, sabahlayacaklar. Bu, üçüncü eylem, üçüncü sabahlama. Aynı akşam hazırladıkları “Evsizler raporu”nu da basınla ve kamuoyuyla paylaşacaklar.

EVSİZLİĞİN HALLERİ
Evsizliğin sebeplerine dair çok sayıda tez var, ama sonuç hepsinde aynı: Bu büyük bir trajedi.
Kazanma gücünü kaybetmiş, aile ilişkileri yok olmuş, sosyal ağları bozulmuş, sokakta yaşamaya başlamış kişiye “evsiz” deniyor. Her türden şiddete, tacize, tecavüze uğrayan, hastalanarak ve donarak hayatını kaybeden bu kişiler, ne yazık ki devlet tarafından yeterince korunmuyor, gözetilmiyor. SHÇEK, valilikler, belediyeler ya da kaymakamlıkların süreklilik arz eden düzenli bir çalışması yok.
Evsizlerle ilgili düzenli çalışma yapan tek sivil toplum kuruluşu Şefkat-Der. Verdikleri rakamlara göre İstanbul’da 7 bin ila 10 bin arasında evsiz bulunuyor. Türkiye genelinde bu sayı 70 bine kadar çıkıyor. Gelgelelim İstanbul gibi büyük, modern ve medeniyet timsali bir kentte bile 18-60 yaş arası evsizlere yönelik herhangi bir barınma imkânı bulunmuyor. İBB dondurucu kış günlerinde evsizleri geçici de olsa bir barınakta toplamak için “-4 derece”yi bekliyor. Oysa, evsizlerin yaşlı ve hasta olanları artı 3 derecede dahi donarak ölebiliyor. Gönüllülerin yaptığı ihbarlar başarılı olamıyor. Yine İstanbul örneğinde, ihbarlar değerlendirilse bile görevliler bu kişileri yerleştirecek bir kurum bulamadıkları için çaresiz kalıyor.
Kadın evsizlere ara sıra kadın sığınma evlerinde yer bulunabildiğinden en kötüsü erkek evsizlerin durumu. Olay o kadar acıklı ki, bazen İstanbul Ümraniye’de bulunan bir evsizin, gönüllülerin çabalarıyla bu konuda faaliyet gösteren “tek” mekâna nakledilmesi gerekiyor; Konya Şefkat-Der Erkek Evsizler Evi’ne…
Evsizler konusundaki tedbirsizlik ve ihmalin bir nedeni, evsizlerin kendi istekleriyle sokakta yaşamayı tercih ettiklerine dair yerleşik inanç. Oysa bu inancı sınayacak herhangi bir imkâna sahip değiliz. Gerçek şu: Evsizler için 365 gün hizmet veren bir tesis, bir merkez yok!
Nitekim TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun bir evsizin başvurusu üzerine Ankara Otogarı’ndaki evsizler üzerine yaptığı araştırma verileri bunun delili. 14 Nisan 2010 tarihli raporda bu kişilerin kamu kurumları tarafından bir hizmet verilirse o kuruluşlarda kalmayı tercih edecekleri yer alıyor.
TBMM komisyonunun bahsi geçen araştırması tarafından tetiklenen Ankara SHÇEK, 2009 yılında bir an önce yenilenmesi ve örnek alınması gereken bir proje başlatmıştı. Ulus’ta bir otel kiralanmış, otel altı ay boyunca 924 evsize yuva olmuş, kendilerine sosyal hizmet uzmanları ve psikologlar da hizmet vermişti. Ancak bu çalışma 2011 Haziran ayında bitti. İstanbul gibi nüfusu Ankara’nın iki mislinden fazla olan bir kentte ise hepi topu sadece Beyoğlu Kaymakamlığı bünyesinde açılmış bir ev var; 18 kişilik şaka gibi bir kapasitesi bulunuyor ve 2011 baharından beri “tadilat nedeniyle kapalı”.

Medeniyet sadece güzel yollar, modern binalar yapmak değil, barınma imkânını kaybetmiş ya da bu şansa hiç sahip olmamış insan kardeşlerini sokağın ve doğanın şiddetinden korumaktır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir