30 Aralık Siyer Notları

Risalet öncesi dönemde Mekke’deki dinî durum konuşuldu. Hz. Muhammed Aleyhisselam, yaşadığı toplumdaki yanlışları görmüş, bunlardan rahatsızlık duymuştu. Doğrulara ulaşmak için tefekkür etmiş ve toplumdan uzaklaşıp düşünme ihtiyacı onu Hira mağarasına götürmüştü. İnzivaya çekilme, o zamanki Arap toplumunda samimi ve dinî bir adetti.

Celaleddin Vatandaş, Hz. Muhammed’in vahiy gelmeden önce 6 ay boyunca cisimsiz sesler duyması, gördüğü rüyaların gerçekleşmesi gibi birtakım etkenlerle peygamberliğe geçişe hazırlandığını söylüyor. Hira mağarasındayken vahiy getiren Cebrail, “ikra” dedikten sonra Hz. Muhammed’in vücudunu sarsıp sıkıyor, yine soruyor ve aynı şeyi iki kez tekrarlıyor. Bunun sebebi, Hz. Peygamber’e bu halin hayal/düş olmadığını göstermekti.

Allah’ın resulünü unutmadığı (hakikati üstlenenleri unutmayacağı) buna delil olarak yine inen ilk vahiyde ‘alak’ kavramının (sevgi, ilgi, alaka) geçmesini ve ikra emrini düşünmeye çalıştık. Hz. Peygamber’e inen vahyin dışında da (okuması gereken) ayetlerin var olduğu konuşuldu: Ayat-ı kainat, Ayat-ı hadisat, Ayat-ı insan… Hz. Peygamber’in ümmiliğini nasıl anlamalıyız sorusu ve getirdiği dine ilk inananların neden gençler, köleler ve kadınlardan oluştuğu sorusu mühimdi hepimiz için.

İslam öncesi Arap aklında, Allah Rabb olarak değil, kendisine aracılar ile ulaşılabilen bir tanrı olarak biliniyor. Ve inen ilk vahiy ile (“Yaratan Rabbinin adı ile oku”) en baştan, uzak Allah inancı reddediliyor ve Allah Rabb olarak tanıtılıyor.

Hz. Peygamber’in de daha önce Hanifler gibi ibadet ettiği biliniyor. Kıyam, rükû ve secde de bu ibadetin parçalarıydı. Hatta Zeyd b. Amr isimli bir adamın Kâbe’de putları protesto ettiğini, bu davranışının Mekke’deki hacı sayısını ve dolayısıyla ekonomiyi sarstığı konuşuldu. Yine Hz. Peygamber, insanları vahye önce yakınlarından başlayarak davet ettiğinde, kendisinin Zeyd b. Amr’a benzetilerek Mekke’nin ticaret hayatı önünde bir engel olabileceği/görüleceği endişesini taşıdığı söylendi.

Hz. Muhammed Aleyhisselam’ın akrabalarını yemeğe davet edip onları vahye davet ettiğinde, Safa tepesine çıkıp tüm kavimleri İslam’a davet ettiğinde de, atalar dinine ihanetle suçlayarak ilk karşı çıkan kişinin amcası Ebu Leheb olduğunu ve birçok insanı peygamberi dinlemekten alıkoyduğunu andık. Onu bu hale getiren şey “iki eli” idi. Kendisine emanet edilen nimetlerin sahibini unutarak bunları kendisi için bir üstünlük aracı olarak gördü ve bu hali, onu ve onun yolundan gidenleri ebediyen lanetledi.

İnsanların çoğunun sadece başı sıkıştıkça Allah’ı anmalarını ve “neden Allah zulmü kendisi kaldırmıyor” gibi soruların aslında putperestlerin tanrı tasavvuruna benzediğini konuştuk. Hâlbuki bu dünya imtihan amaçlıdır ve Allah kimseye kaldıramayacağından fazla yük yüklemez; zulmün insan eliyle düzeltilmesi gerekir.

Efendimizin, döneminin müşriklerinin tapındığı putları yıkmasından nasıl bir sünnet devşirmeliyiz sorusu üzerinde konuştuk. Yine fetih sonrası fethedilen yerlerdeki kiliselerin camiye çevrilmesi meselesi, Afganistan ve benzeri yerlerde Buda heykellerinin yıkılması olaylarını tartıştık. Putların sembolik manası öne çıkıyor, hâlbuki Hz. Peygamber’in temel mücadelesi insan ile İslam arasına giren, insanı Allah’tan uzaklaştıran her şeyin yok edilmesi ve sosyal, ekonomik, siyasal, toplumsal konularda tevhidin tahakkuk etmesiydi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir