Tarlabaşı Göçmenlerle Buluşma İftarının Ardından: Emeğin Zamanını Tutmak

SELİM KARLITEKİN

Ensar ve Muhacir emekte kardeştir. 11 Ağustos 2012 Cumartesi günü Tarlabaşı’nda yaptığımız Göçmenlerle Buluşma İftarı’nda bunu anımsadık. Hz. Peygamber hurma bahçelerinin mülkünü Ensar’a bırakmışsa da, emek üzerinden Muhacir’i ortak kılmış, mülkiyetin tahakkümünü askıya almıştır. Emeğin zamanı Ensar’ı mülkün prangasından kurtarmış, Muhacir’e ise yeni bir ikametgah olmuştur, adı ev olan. Soframızda dilimizin dönmediği bir karşılaşma vuku buldu: Sierra Leone’den Doğu Türkistan’a ve zorunlu göç mağduru Kürt kardeşlerimize, dünyanın garibanı bir olduk, birbirimizi dinledik. “Dünya nimetlerini parselleyenlere inat, yeryüzü sofrasını açmaya geldik” diyerek yola çıktık, evinden çıkıp bir ev bulamayanlardan neler duyduk, duymayanlara duyuralım.

Kardeşlik İftarları’nı göçmenlerle kapattık, kafiye olsun diye değil, müşterek bir yaşamın imkanının bu birliktelikten gayrı var olmadığını bildiğimizden. Soframızı göçmen kardeşlerimize açtık ve fakat muhacirden bahsediyoruz, açalım. Göçmen veya mülteci tüm yerinden edilmişler, hayatımıza dışarıdan değil içeriden sokulurlar: Bu mağduriyetler toplumun bağrında üretilir, kimileri için ‘orada’ zaman dolmuştur. Ensar Muhacir’e zaman verdi, biz bu son derece masum zaman vermek işini önemsiyoruz. Mülkiyetin değil, emeğin zamanı kardeşliği var eder. Klasik kapitalizm eleştirileri ya mülkiyeti ya da pazarı eksen alır, üretim ya da sömürü. Emek ve Adalet Platformu’nda “emek” ve “adalet”i bir arada tutan ve’nin peşindeyiz. Dünyayı var eden emeğin hakikati, adaletin sözüdür. Her sözün bir mühleti, tutulacağı bir zamanı var. Yeryüzü sofrası insanlığa söz verilmiştir, ama bu sözü gerçekleştirmek insanların elindedir. Bu sofrayı açmak teşebbüsümüz, sözümüzü tutmakta ısrarcı olmamızdan ileri gelir.

Türkiye sayısal olarak zenginleşen, adalette fakirleşen bir ülke. AKP iktidarı “adil düzen” davasından yola çıkar. Mesele yalnızca bir bölüşüm sorunu değil, adaleti nerede aradığımız. Türkiye Müslümanları uzun bir dönem kapitalist ekonomiyi “sınırlı kaynakların sınırsız ihtiyaç ve arzuların tatminini sağladığı haramzade bir sistem” olarak gördü. İtiraz: Allah’ın yaratmasında sınır yoktur, kaynaklar sınırlı değil, bölüşüm adaletsiz. AKP’yi farklı kılan, yalnızca fütursuz bir neoliberalizm değil, doğa tahayyülüdür. Bu ülkenin tarihinde ilk defa bir iktidar eşyanın doğasına müdahale ederek “adalet”i icra etmek istiyor. TOKİ’lerden HES’lere dünyanın müteahhitler eliyle yeniden inşası yaratmanın sınırsızlığı olarak sunuluyor. Sanılıyor ki herkesi konut sahibi kılmak insanları ev sahibi yapacak. Mülke borçlandırılmış hayatı yaşamaya vakit bulunamaz. Tüm Türkiye vaktini mülke veriyor, dünyayı yeniden inşa edip kardeşliğin zamanını sermayenin müsaderesine terk ediyor.

İnatçıyız çünkü “adalet” istimlak ediliyor, adalet adına bütün güneşler batırılıyor! Adil düzen yoktur, adaletin zamanı vardır. Hiçbir düzen bu zamanı tanzim edemez, ancak ve ancak Muhacir Ensar’a hediye edebilir kardeşliğin vaktini. Soframızı açtık, çünkü bu zamanın imkanı bizde değil: Özgürlüğün saatini kuran anahtar, Muhacir’e verdiğimiz zamanda.

Tarlabaşı’nda fiili olarak karşımıza çıkan engel göçmenlerin hiç zamanının olmamasıydı. Evet Sierra Leone’den, Gana’dan bir grup kardeşimiz vardı, Kürt aileler teşrif etti, lakin dilediğimiz çokluğa ulaşamadık. Afgan mültecilerden Murat Abi “gelemiyoruz, herkes çalışıyor, ben de yerime kimseyi bulamadım” diyor, iftarını açan zorunlu göç mağduru Kürt bacımız “işe gitmemiz lazım” deyip müsade istiyor. Soframızı açtık ama sofrayı var edecek dünyadan, Muhacir’in vaktinden yoksun kaldık. Bu fukaralık bizim değil, yaşadığımız dünyanın fakr-u-zaruretinden, demek ki sofralar açılmakla dolmuyor, dünya nimetlerinin özgürleşmesi gerekiyor. Göçmen, mülteci ve kurbanı Muhacir bilmek, Ensarlaşmaktan geçer.

Muhacir görülmesin diye, zamanlar sakal-ı şerif gibi bohçalanmıştır. Bu iftarlara niyet ettik, çağırdık, birlikte bulunduk, kendi imkanlarımız dahilinde ikramda bulunduk, her saniye biraz daha açıldığını gördük bohçanın, etrafına üşüştük. Tarlabaşı’nda bu Ramazan macerasına elveda duamızla bir anlık da olsa Muhacir’in hediyesine nail olduk. Belirli gün ve haftalarda değil, her daim bu radikal zamanı yaşatmak, bunun içinse yepyeni bir eylemlilik sürecini başlatmak gerekiyor. Gökyüzü veya kiremit altında fark etmez, evsiz kalanlar kurtuluşu birbirlerinde bulacak.

Göçmenlerle Buluşma İftarı’ndan fotoğraf kareleri:

 

1 Response

  1. 15 Ekim 2012

    […] Selim Karlıtekin, “Tarlabaşı Göçmenlerle Buluşma İftarının Ardından: Emeğin Zamanını Tutmak”, Emek ve Adalet Platformu İnternet […]

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir