Mehmet Efe – Andolsun ve Hamdolsun ki…

İslam dünyasının içinden geçtiği bu kabus dolu günlerde ve giderek derinleşen mezhep savaşları, yolsuzluklar, yapılan insan hakları ihlallerinin faturası maalesef İslam’a ve biz Müslümanlara kesilmeye devam ediyor. Mehmet Efe buna karşı adeta bir manifesto niteliğinde aşağıdaki yazıyı kaleme aldı. Hislerimize tercüman olan yazısını dikkatinize sunuyoruz.

MEHMET EFE

Andolsun ve Hamdolsun ki…hasan_aycin-e1454528472509

O halde yüzünü, Allah’ı bir tanıyarak dine,
Allah’ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına (doğana) doğrult.
Allah’ın yaratışında değişiklik bulunmaz. İşte dosdoğru din budur.
Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Rûm Sûresi-30:30)

Yaratılanı severim, barışı severim; hümanist değilim.

Şiddete, teröre, baskıya, zorbalığa, dayatmaya karşıyım. Yeryüzünde herkes için barış isterim ama zulme uğrayanların safında savaşmaktan çekinmem. Nefsi müdafaaya inanırım. Pasifist değilim.

Herkes için adil paylaşımı isterim; komünist değilim.

Putlara, idollere, iktidara, kula kulluğa, insanın insan üstünde salahiyetine, bir üst katta duranın aşağıdakinden üstünlüğüne, piramit düzenine karşıyım. Organize din, kurumlaşmış dogmalarla mücadele etmeyi teyakkuz bilirim. Düşünmeyi, akletmeyi ibadet bilirim. Aklımın, seçimler yapma özgürlüğümün kutsal emanetim olduğuna inanırım. (O yüzden aklı bulandıran, beyni uyuşturan, düşünmeyi devre dışı bırakan somut ya da soyut hiç bir şeye, -ilaç ve aşk hariç- itibar edemem.) Ne tarih, ne kültür, ne de gelenekte sorgulamayacağım tabu yoktur. Normal diye bir kutsalım da yoktur; normal, daha iyiden yana değişmesi için katkıda bulunacağım etrafımdaki hayattır. Aklım ve inancım ideolojiye engeldir; devrimci etiketi bana dar gelir; anarşist de değilim.

Dünyanın herkes için olduğuna, çevremizin atalarımızın mirası değil, çocuklarımızın emaneti olduğuna, hayvanların insanlar tüketsin için yaratılmadığına, insanın dünyanın sahibi değil parçası olduğuna, dünyanın içindeki herkese yetmesi gerektiğine inanırım; ekolojist değilim.

İnsanların gerçek ihtiyaç ve hayrına tekabül etmedikçe bir otun bile kesilmesine razı değilim. Sınırsız olanın arzular olduğunu bilirim, ihtiyaçların değil; ve arzuların frenlenmesi gerektiğine inanırım. Tüm eylemlerimin güdüsü, “yapabilir miyim?” değil, “yapmam doğru olur mu?” sorusudur. Hakkımdan fazlasını istemem.Tüketici değilim.

Herkesin güvenlik, eğitim, sağlık, ulaşım, bağımsızlık, özgürlük, hukuk önünde eşitlik hakları olduğuna inanırım; bana düşmanlık edenler dahil herkesin giyinme, beslenme, barınma, hürriyet, onurlu bir hayat gibi tüm temel ihtiyaçlarının temel hak olduğuna inanırım ve herkes için isterim bunları; sosyalist değilim.

Emperyalizme, kolonyalizme, sömürüye, tekelciliğe, faize, paranın, gücün veya artık değerin temerküzüne karşıyım ama Marxist-Leninist değilim.

Hayatın bitmeyen bir evrim olduğuna, ölümün bile bu evrimin parçası olduğuna inanırım; ateist değilim.

Bireyin kültürel normları, gelenekleri, toplumsal öğretileri, egemen olanı, statükoyu her zaman sorgulaması gerektiğine inanırım; reformist ya da modernist değilim.

Sözü dinlemeye ve en güzeline, akla en uygununa uymaya inanırım; hür seçimlere, toplumsal sözleşmeye, kamu hayatına dönük karar süreçlerinde istişare ve katılıma, azınlıkların çoğunluğa karşı korunması gerektiğine, her sesin duyulmaya hakkı olduğuna inanırım; demokrat değilim.

İfade özgürlüğüne, sivillerin kamu kurumlarını kontrolüne, ticarete, hakkıyla kazanılması şartıyla özel mülkiyete karşı değilim ama Liberalist değilim.

Kadınlarla erkeklerin birbirlerinin tamamlayıcısı, eşiti olduğuna inanırım; üstünlüğü ancak iyilik ve insanlara hayırlı davranışlarda yarışmak bağlamında düşünürüm; iyiliğin veya kötülüğün cinsiyeti olmadığına inanırım; egalitaryen ya da Feminist değilim.

Varlık temelli hiç bir karşıtlığım yoktur; aslolan hallerdir; kötülüğü kötüler yapar, ötekiler değil. İyilik ve kötülüğün cinsiyeti, ırkı, kutsal bir vatanı, ulu önderi, kutsal devleti veya bayrağı yoktur; o yüzden Kemalist, nasyonalist, faşist ya da goşist hiç değilim.

İnandıklarımı bana ayrıcalık sağlayan bir üstünlük olarak görmem. İmtiyazlarla korunmuş hiç bir makama itibar etmem. Allah ne beni yetkilendirmiş bir polit büro şefidir ne de benim takımın golcüsü. Allah herkesin yaratıcısı ve rabbidir. Zulüm ve şirk kadar en çok lanetlenen şeyin kibir olduğuna inanırım.“Müstekbirler”in dini istikbardır. Mütevazi bir cahil, kibirli bir alimden daha hayırlıdır. Karanlıkların en tahammül edilmezlerinden biri, hakikati bulduğuna inanan, hakikati tekelinde gören bir aydındır. İnsanları inançlarıyla değil, davranışları ve halleriyle değerlendiririm; niyetleri değil beyanı ve davranışları esas alır; inancın yargısını Allah’a havale ederim. Özel hayatın dokunulmazlığına inanırım.Düşmanlarımın özel hayatı benim özel hayatımdan daha değersiz değildir. Okumaya ve paylaşmaya inanırım. En büyük cihadım, insanlar elimden ve dilimden emin oluncaya kadar kendimi terbiye çabasıdır. Bana yapılmasını istemediğim şeyi başkasına yapamam. Bir insanın maddi veya manevi herhangi bir hakkını ihlal etmenin, kul hakkına tecavüz etmek suçunun affedeni ancak hakkına tecavüz edilen olur; Allah’ın tövbe edildiğinde şirki bile bağışladığını ama kul hakkını ancak kulun bağışladığını bilirim. Bağışlanmamış kul hakkı, kalbime eklenecek en büyük kara noktalardan, hayatın ölümden sonraki aşamasında taşıyamayacağım yüklerden, en ağır zulümlerdendir; bilirim. Benim öncülerim şöyle demişti:“Öyle hareket et ki, davranışların herkes için geçerli olsun; ne sana göre değişsin ne de başkalarına göre.” “Herkes için adalet” isterim; tarafsız değilim.

Gücü değil, paylaşmayı;
piramidi değil, halkayı / camiyi;
İktidarı değil; sorumluluğu;
monolitik olanı değil, küçük olanı;
katedrali değil, piyasayı da değil, alış-verişi;
reklamı değil, tavsiyeyi;
hiyerarşiyi değil, dayanışmayı;
imtiyazı değil, ehliyeti;
şarlatanlığı değil, hakiki yeteneği;
taklidi değil, orijinali;
onaylanmışı değil, dışlananı;
standardı değil, farklı olanı;
bağışlananı değil, kazanılanı;
ulufeyi değil, cesareti;
rekabeti değil, işbirliğini;
diplomayı değil, üretkenliği;
iltimas ve kayırmayı değil, liyakatı ve hakedişi;
verili olanı değil, değiştirebileceklerimi;
tüketmeyi değil, üretmeyi;
patenti değil, katkıyı;
yalanı değil, güzeli;
sahip olmayı değil, sevmeyi;
statiği değil, değişkeni;
masaüstünü değil, ayaküstünü;
‘bölme’yi değil, parkı;
Hukuk, siyaset, eğitim, bilgi, ve teknolojide kapalıyı değil, açığı;
Windows’u değil, Linux’u;
Explorer değil Firefox’u tercih ederim. Davasız değilim.

Yaratıcı’ya inanıyorum, Yaratıcı’nın yarattıklarını boş bırakmadığına, Yaratıcı’nın bizi ona muhataplar olarak yarattığına inanıyorum. Yaratıcı’nın mesajı Kuran’ın, Yaratıcı ve birbirimiz arasında “son ahit” olduğuna inanırım. Deist değilim.

İnsanlara iyiliği tavsiye ederken karşılık beklemeyi, davet ederken ücret istemeyi aşağılık bulurum. “Dinci” değilim.

Ruhbanlara, din uzmanlarına, insanlarla Allah arasında aracılara, şeyhlere, kurtarıcılara inanmıyorum ama “dinsiz” değilim.

Halkı isteseler de istemeseler de düzeltmeyi görev sayan bir kibirden Allah’a sığınırım. En temel deklarasyonuna, Hz. Peygamberin bile Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna tanıklık ederek başlayan bir özgürlük hareketine mensubum. Zafer için prensiplerimden hiç birini feda etmeyi mübah görmediğimden, haddini aştığı için zıddına dönüşen bir “İslamcı” değilim. Parçalamayı, ele geçirmeyi, yenmeyi değil; kucak açmayı, birleştirmeyi ve paylaşmayı esas alırım. Çağdaş zulmün ve emperyalizmin ideolojik aygıtlarına ve araçlarına direniş mirasımdır “İslamcılık”; dinim değil.

İnananların kardeşliğine inandığım gibi tüm insanların Adem’in çocukları olduğuna inanırım. Yeryüzünü mescidim bilirim. Bana ait olanı kutsamam, başkasına ait olanı almam. Zulüm “bizden” diye hoş göremem; mazlum bizden mi değil mi diye soramam. Zulme uğrayanların dili, dini, ırkı, cinsiyeti yoktur; vatanları kalbimin ortasıdır. Kol kırılsın yen içinde diyerek haksızlığı örtmenin suç ortaklığı olduğuna inanırım. İnanırım ki, susanların en kötüsü, ezenler dindar diye susan dindardır. Konuşanların en kötüsü, zulmü aklamak ve itiraz edenleri karalamak için konuşandır. Haksızlığa tanıklık etmeyi, onu teşhir etmeyi görev bilirim. Suç ve cezanın kanuni olması ilkesine ve kanunların her zaman değişime açık olması gerektiğine inanırım. Kanunun suç saymadığı bir fiilden insanları cezalandırabilen hiç bir hukuku onaylayamam. Suçlunun, kanunda belirtilen cezadan daha ağır bir ceza almasına razı olmayı zorbalığa razı olmak sayarım. Dinime hakaret edenin, hırsızlıktan idam edilmesine razı olmayı zulme ortaklık sayarım.Suçu delillerle ispatlanmamış herkesi masum kabul ederim, delillerle ikna olana kadar da öyle davranırım. Mesele ilkelerim olduğunda ne çoğunluğa boyun eğerim, ne azınlığa tahammül ederim. İlkelerim yanımdakilerin veya karşımdakilerin sayısıyla kaim değildir. Yalnız Allah’a kulluk etmek ve adalet üstüne sözleşmiş insanların ümmetçisiyim ama asla ırkçı veya milliyetçi değilim.

Kısacası; amasız, kayıtsız ve şartsız: Müslümanım.

Burada özetlediğim ilkelerin, her gün yeniden taşımayı hak etmem gereken ilkeler olduğuna inanırım. Tüm küçük tercihlerimde kalbime bir beyaz ya da bir siyah nokta eklendiğine; noktaların bana büyük tercihlerimde doğru tercihi yapma kondisyonu ve cesareti kazandırdığına inanırım. Bu ilkelerden uzaklaştığım oranda alçaldığıma inanırım. Bu ilkelerle hareket etme çaba ve teyakkuzumu varoluş sorumluluğumun temeli sayarım. Dualarım, zikirlerim, ibadetlerim, nerede olursam olayım Müslümanların sembolik kalbine dönüşüm, Yaratıcı’nın muhatabı olmaya layık olmak yani bu ilkelerle yaşamak arzumun ifadeleridir. Lamım, cimim vardır.

Ve nihayet: Bir tek insana zulmedilmesine razı olmak pahasına özgür olmaktansa, sefil ve tutsak yaşayıp elleri temiz bir Müslüman ölmeyi tercih ederim.

Müslümanım.

http://mehmetefe.com/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir