Anlaşılamayan bir İnsan Olarak Şafak Pavey

“Bu öpüşmelerinizi hep borca yazıyorum.”

M. Kemal Atatürk

90’lı yıllarda toplumsal iradenin rejimin kırmızı çizgileriyle girdiği kavgada iki utanç manzarası yaşanmıştı. Henüz 90’ların başındayken Leyla Zana’nın Kürdi semboller nedeniyle meclisten kovulması ve 90’ların sonunda Merve Kavakçı’nın meclise geldiğine bin pişman edilmesi. İki eylemin failleri arasında farklılıklar olsa da siyasal çizgi açısından uyum içindeydiler. Gel zaman git zaman Kürt hareketi demokratik mücadelesinin meyvesini mecliste yedi. Müslümanlar için sonuç biraz daha geç alındı.

Kısa bir zamandır gündemimiz başörtülü dört vekilin meclise girmesi. Bu tartışmadaki esas soru şu: başörtülü vekiller meclise girebilir mi giremez mi ya da girmemeli mi? Bu soruya en samimi cevabı verenlerden birisi eski vekil Canan Arıtman. “Türbanın yol açtığı tecavüz olaylarına” dikkat çekerek bilimsel bir çıkış yapan Arıtman aynı zamanda “türbanlı vekil etnik bölücülüğün önünü açar” diyerekten Türk ulusunu uyardı. “Ermeni bir Cumhurbaşkanı”nı kendisine uygun gören bu ulus ne var ki artık Arıtman’ın uyarılarına pek kulak kabartmadı. Arıtman kadın mücadelesinin Fransız Devrimi’yle başladığı gibi hatalı tespitler içeren ifadeler kullansa da başörtülü vekil hakkındaki net duruşu ile bu konudaki görüşünü beyan etmiş oldu.

Pekâlâ, Şafak Pavey tam olarak ne demiş oldu? Başörtülü vekilin meclise girip girmemesi hakkında bir fikir belirtmiş miydi? Pavey, CHP öncesi döneminde ve yer yer CHP’li zaman diliminde, insan hakları adına pek çok değerli konuşma yapan bir isim. Devletin Roboski ve Dink davalarına dair vurdumduymazlığına dair partisinin vicdani sesi olmayı bildi. Ancak her Atatürkçü gibi özgürlükçülükle esaslı sınavını başörtüsü sorununda verdi. Kimisine göre bir destan olan ancak ben metni irdelediğimde bir parodi sandığım bu konuşmaya dair ne çok laf üretildi. Şimdi Türkiye siyaset tarihine harika bir safsata örneği olarak geçen o muhteşem konuşmanın ana başlıklarını ele alalım.

Yedi dakika içerisinde Pavey’in başörtüsü ile imtihanı

“Size bu konuşmayı her şeyin yasak olduğu genel kuruldan yapıyorum”: Ulaşılması gereken sonuç “her şey yasakken neden türbana özgürlük?” sorusu olmalı. Buradan konu hakkında görüşün negatif olduğu izlenimini edindik.

“Turist olarak bile gitmediğiniz coğrafyalar yıllarca türban kullanmaya mecbur edilmiş biri olarak sesleniyorum”: Bu ikinci ifadeden şahsın zorla kapanmaya dair olumsuz bir görüşü olduğu ama zorla baş açtırmaya dair herhangi bir fikrinin olmadığı sonucuna varılıyor.

“Mecliste pantolon giymesi bir erkek vekil tarafından engellenmiş”: Mecliste bir erkek vekilin bir grubun önergesini engelleme gücü yok. Bir grubu hedef alıyor olabilir. Ama aynı dönemde CHP’li vekiller arasında da “bu öneri türbana yol açar” kaygısıyla karşı çıkanlar vardı. Onlar da hedef alınmış olabilir.

“Olmayan bacağının siyaset sohbeti yapılması”: Bu ifadenin konuyla ilişkisi henüz çözülemedi.

“Ve artık AKP’nin başı açık vitrin vekillerinin emanet oylarını gerçek sahiplerine geri vermeleri gerektiğini düşünüyorum”: Başörtülü vekillerin başörtülü kadın seçmenleri temsil edebileceğine dair bir işaret.

“AKP’yi iktidara taşımış olan kadınların meclis koltuğunu almaları hakları olduğunu düşünüyorum”: Evet, evet şimdi emin oldum Pavey başörtülü vekillerin meclise girmesinden yana.

“AKP vekillerinin başörtülü eşlerini saklamasından inciniyorum”: O zaman cumhuriyet resepsiyonlarına başörtülü eşlerin gelmesinden de memnun.

“Türbanlı polis isteği”: Valla bu vekil bayağı özgürlükçüymüş

“Sekülarizme dair kaygım var. Hukukun karşısına dini koyan anlayıştan korkuyorum”: Korkular bir anda yeniden depreşti. Vekil #kaygılıyız sıralarına döndü.

“Tam da bu nedenle çiçekli başörtüsü ve daracık pantolonuyla Çamlıca kuytularında sevgilisi ile öpüşen genç kıza özgürlüğünü Mustafa Kemal’e borçlu olduğunu hatırlatmak istiyorum”: Konu tam olarak nasıl buraya geldi çözemedim ama Atatürkçü inkılaplardan herhangi birinde böyle bir gayrete rast gelmedik. Aksine Kemalist teyzelerin bu görüntü karşısında “Başı kapalı ama içinde neler var” türü feveranlarına şahit olduk.

“Türbanla özgürlük ilişkisi bıçak sırtı gibidir. Bir yandan inanç özgürlüğünü temsil eder, öte yandan inanç baskısını”: Yok ya! Bu abla başörtülü vekil olayına karşı bildiğin. Başörtülü sayısı arttıkça baskı göreceğine inanıyor.

“Birçok kız kendilerini yöneten aile güçleri tarafından zorla kapatılırlar”: Bu “birçok kız” oranına nasıl ulaşıldığı sorusu bir yana başı açık kalan kişinin iradesine ailesinin hiç mi müdahalesi yok? Ya da yahu bu “türbanlılar” hep mi yönetilir? Bu ifade Şafak Pavey’in başörtüsünün bir tercih olmadığı yönünde fikir sahibi olduğunu gösteriyor.

“5 yaşında örtülen (edilgenlik) 15 yaşında evlendirilen kızlarımızdan bahsediyorum”: Şair burada başörtüsü ile cehalet ve feodal gelenekler arasında dolaysız ilişki kuruyor.

“Türbanlı kadın vekillerden beklentim büyük…”: İstanbul halkının vekili dört vekilin başörtüsüyle meclise girmeleriyle hilafet görevinin onlara devredildiğine inanıyor.

“İnanç özgürlüğünün garantisi dini rehberlik değil kusursuz sekülarizm”: Abla burada konuyu bayağı kaçırdı. Kemalizm ve sosyalizmin olduğu gibi İslam’ın da siyasal prensipleri var. Bunu uygulamak isteyene kırmızı çizgilerini ifade ederek başörtüsünü şal ile eşdeğer bir kıvama getiriliyor.

“Ortadoğu’da bizim seküler toplumumuz tek taş pırlanta gibi ışıldıyordu”: Muhteşem Yüzyıl’ı izleyip Kanuni dönemini kastediyor zağar. Yoksa cumhuriyet boyunca Ortadoğu halkları bize bayağı sövdüler.

“Ruhban Okulu ve Azınlık Okulu”: Abla bunları öpüşmelerimizi borçlu olduğumuz şahıs kapattı. Şu anda da CHP bloke koyuyor.

“Aleviler”: AKP’nin karşıtlığı cidden kötü ama bu konuda bu rahatlıkta konuşmadan evvel kendi siyasal partinin tutumunu da irdeleyebilirsin. Bkz. Dersim Vakası

“Başörtülü vekillerin YÖK hakkındaki fikirleri”: 28 Şubat sürecinde YÖK hakkındaki fikirlerini öğrenmek isterseniz Nur Serter.

“Başımı açarak bir daha kirlenmeyeceğim hakareti”: İşte bu nokta safsatanın zirve yaptığı an. Zira esasında konuşmanın sonu olarak planlanmış. Başörtülü vekilin kendi ruhi çelişkisi için kullandığı ifadeyi hakaret olarak algılaması Pavey’in aslında en başından beri başörtülülere bir karşıtlık beslediğini göstermektedir. Pavey retorik sanatının zirvelerinde geziniyor burada. Olmayan bir durumu net bir yargı gibi sosyal medyanın kullanımına açıyor.

“Bir arada Yaşama Efsanemiz Çökmüş”: #error#

“Bir taraf bir arada yaşamanın yolunu ararken”: Sahi kim bu taraf?

“Biz Sivas’ta yakılan, Gezi’de vurulan, evlerine işaret konulan, hayat tarzından ötürü cezalandırılanlarız”: Valla kalbini kıracağım artık. Din ve ibadet özgürlüğü konusundaki bir tartışmaya Sivas ve Gezi’yi dahil ederek mezhepsel ve kültürel kutuplaşmanın derinleşmesine katkı sunuyor. Her müminin Sivas katliamının sorumluluğuna ortak olduğu imajını çiziyor.

“Azınlığın çoğunluğu ezmesi sürdürülemez ama çoğunluğun azınlığı ezmesi sürdürülebilir, asıl korkutan da budur”: Birinci önermede bir tür Kemalizm eleştirisi var denilebilir ama Mustafa Kemal’e olan sadakat buna müsaade etmiyor. Herhalde BAAS rejimlerini filan kast ediyor. İkinci önermede aslında başörtülü vekilin çoğunluğun azınlığa tahakkümü olduğunu söylüyor. Madem çoğunluksa neden mecliste temsil edilmesin? Hala burayı anlayamadım.

“Korkunç akıbet”: Başörtülü vekillerin gelmesini bir tür felaket ve intikam çabası olarak görüyor. Pavey başörtülüleri aslında hiç sevmedi gibi.

“Çatışmıyoruz, var olmak için direniyoruz”: Başörtülü vekil, Pavey’in varlığına kast demektir.

Sonrasını arif olanlara bıraktı ve CHP’liler ayağa kalkıp alkışladı. Demek ki arif olanlar onlardı. Ben ise bu konuşmadan meselenin kendisine dair bir sonuç çıkaramadım. Şimdi Pavey başörtülü vekile karşı mı, değil mi? Bunu bilemedim ama konuşma esnasında bayağı yüz kasları çalıştı. Genç kalmak için önemli.

18 Responses

  1. emre dedi ki:

    ya bu yazıdan bir şekilde rahatsız oldum ama, tam nedenini açıklayamıyorum. şafak pavey kadın olduğu için olabilir belki. bilemedim. delil, ya şafak hanımı çok ciddiye almışsın, ya da çok “sert” görünüyorsun. çıkamadım içinden. üslubundan da rahatsız olmuş olabilirim.

  2. delil dedi ki:

    Şafak hanım ve CHP çok açık aklımızla dalga geçiyor abi. Evet sert olmak istedim. Bu konuşmanın kamuoyunda destan olarak sunulması beni rahatsız etti. Ben de kendimi bir yerde ifade etmek istedim. Emek Adalet’i seçtim.
    Meclise başörtülü vekillerin girdiği ilk günde eski gücünde olmayan laik cenah başka bir tarzda başörtülü vekillerin siyaset alanını daraltmak istedi. Pavey burada akıncı kuvvet olarak öne çıktığı için eleştirilerin de hedefi olacaktır. Bir anda tüm İslam aleminin geçmiş günahları ve gelecekteki olası günahlar dört başörtülü vekilin sırtına yüklendi. Yani çok ayıp etti.

  3. sinan dedi ki:

    şafak’ı biraz aktivizminden tanıyorum. dili gayet feci sarkaç gibi sallanıyor siyasete girdi gireli. eskiden daha tutarlı bir yerde dururdu. şimdi chp ile kendi aktivizmi arasında bir ara yol bukup chp seçkinlerini pek kırmadan ilerlemeye çalışırken sıkça ofsayta düşüyor. aslında vitrine çıkıp büyük ataklar yapacağı zaman bekleniyordu. ama başörtülü vekillerin meclise girdiği gün bunu yapması kendisi için bir talihsizlik oldu. yoksa bu işi chp’de yapacak sürüyle kadın var. ama muhtemelen chp’yi en az özgürlük karşıtı gösterbilecek dil ve geçmişe sahip olan kadın olduğu için şafak pavey seçildi. bu da açıkça kadın üzerinden hesap yapan bir “erkek siyasetinin” temsilcisi olduğunu imler benim için.
    konuşmayı dinledikten sonra en çok şafak’ın geçmişini bu yola çekmesine üzüldüm aslında. delil’in metni ise salınımı iyi göstermiş.

    ya üzüldüm yani, sanki leyla zana’yı aşağı indiren o 400 erkek ile merve kavakçı’yı kürsüye çıkartmayan yaklaşık 150 erkek-kadın korosu şafak’ın ve annesinin hafızasında hiç yokmuş gibi..
    batsın bu dünya abi.

  4. Merhabalar,

    Yazının sahibi Delil Bey de tartışılmasından rahatsızlık duymayacağını hassaten belirtince biraz daha cesaretlendim ve bir katkı sunmak umuduyla bu eleştiri yazısında beni rahatsız eden noktalara dair eleştirilerimi dile getirmek istedim.

    Öncelikle belirtmeliyim ki CHP’yi ve temsil ettiği zihniyeti günahım kadar sevmem. (Hatta günahlarımı düşündüm de, CHP’nin sıkıcılığına kıyasla en azından bazılarının oldukça eğlenceli olduklarını itiraf etmem gerekir, bu açıdan bakılırsa sanırım bazı günahlarımı seviyorum. Allah affetsin.) Bunun yanı sıra Şafak Pavey’i ben de CHP’nin içinde farklı bir yere koyarım genellikle. Özgürlükçü tavrı baskın ve bence daha da önemlisi yeryüzüne ve sakinlerine karşı merhametli bir insan kendisi. CHP’den önceki hayatında yaptıklarında bu durum belirgin şekilde görülüyor.

    İlk olarak yer yer benim de oldukça sorunlu bulduğum konuşma metnini, yazının geneline hakim olan “Şafak Pavey mecliste başörtüsüne karşı mı, değil mi?” sorusu üzerinden değerlendirmenin hakikatin en azından bazı yönlerini gözden kaçırmamıza neden olabileceğini düşünüyorum. Bu soru üzerinden kurgulanan bir değerlendirme, Tayyip Erdoğan’ın, Suriye politikasını eleştiren ve Suriye’de bir batı müdahalesine karşı çıkan herkese “Siz şimdi deyiverin bakayım bana Esed zaliminin yanında mısınız, değil misiniz?” diye sormasıyla benzeşir fikrimce.

    Metin üzerinden gidersek:

    “Size bu konuşmayı her şeyin yasak olduğu genel kuruldan yapıyorum” ifadesi “her şey yasakken neden türbana özgürlük?” diye değil de “Her şey yasak arkadaşlar, hazır başörtüsü ile özgürlükçü bir adım atmışken bir destek çıkın da şu diğer konulara da bir el atıverelim” hatırlatması/iğnelemesi olarak da okunabilir. Ki bu yasakları örnekliyor da Pavey. Ve evet, tamamı saçmalık. “Neden türbana özgürlük?” şeklinde okuma tercihi fikrimce içerisinde yüksek miktarda alınganlık içeren bir algıda seçicilik örneğidir.

    “Mecliste pantolon giymesi bir erkek vekil tarafından engellenmiş” ifadesinde önemli olan, kadınların ve özel durumu nedeniyle Şafak Pavey’in şahsının pantolon giyme özgürlüğünün “kaç tane” erkek vekil tarafından engellendiği değil, engellenmiş olmasıdır, bence.

    Çok uzun zamandır ciddi engellemelere uğrayan başörtüsü özgürlüğü, üzerinde dönen şiddetli tartışmaların katkısıyla da bir söylem ve hatta başlı başına bir kavram olarak zihinlere yerleşti. Ve fakat daha genel bir ifadeyle “kılık kıyafet özgürlüğü” için henüz böyle bir retorikten bahsedemiyoruz. Bu nedenle de mesela bir kadın “pantolon özgürlüğü” dese, “o ne ola ki?” diye soran erkek bakışlarıyla karşılaşması çok muhtemel. Hele de inandığı dinin kutsal kitabında kadınların pantolon giymesine dair bir emir bulunmuyorsa, günümüz siyasi ortamında bu özgürlük talebinin karşılık bulmasının epey zor olduğunu teslim etmemiz gerekir. Hâl böyleyken, Şafak Pavey’in konuşmasında bunları dile getiriyor olmasını, başörtüsü karşıtlığına değil de karşılık bulmamış özgürlük talebine dair bir iğneleme, duygusal bir çıkış olarak okumaktan yanayım. Kaldı ki “Ve artık AKP’nin başı açık vitrin vekillerinin emanet oylarını gerçek sahiplerine geri vermeleri gerektiğini düşünüyorum”, ve “AKP’yi iktidara taşımış olan kadınların meclis koltuğunu almaları hakları olduğunu düşünüyorum” ifadelerinde bence Delil Bey’in de yazısında belirttiği gibi mecliste başörtüsünün bir hak olduğuna dair inancını oldukça sarih şekilde dile getiriyor. Bu noktada geçen yıl BDP tarafından verilen mecliste başörtüsüne özgürlük önergesinin AKP tarafından reddedildiğini de hatırlamak gerekir sanırım.

    “Türbanlı kadın vekillerden beklentim büyük” ifadesinde belirtilen beklentinin ise bir özgürlük mücadelesi sonucu mahrum edildiği hakkını kazanan bir insanın hal-i hazırda süre giden özgürlük mücadelelerine destek vermesi ve özgürlük kısıtlamalarına karşı durmasına dair ve bence de haklı bir beklenti olduğunu düşünüyorum.

    Tam da bu nedenle çiçekli başörtüsü ve daracık pantolonuyla Çamlıca kuytularında sevgilisi ile öpüşen genç kıza özgürlüğünü Mustafa Kemal’e borçlu olduğunu hatırlatmak istiyorum” ifadesinde ise Şafak Pavey tam da eleştirdiği erkek diline savruluyor ve yetişkin bir kadına nasıl davranacağına, ne giyeceğine dair özgürlüğünün verilmiş bir lütuf olarak kabul etmesi gerektiğini hatırlatmaya kalkıyor ve midem de önlenemez bir ekşime yaratıyor. Öpüşmelerimizin borcunu Atatürk’e ödeyebilmek için CHP’ye bağış falan yapmamızı beklemiyordur, umarım.

    Oldukça uzattığım yazımdaki amacımın Şafak Pavey savunusu yapmak olmadığını ifade edebildiğimi umuyorum. İnanç ve diğer özgürlükler noktasında tartışmaya bir katkı sunmaktı muradım.

    Vesselam.

  5. mevlana dedi ki:

    benim üşendiğim şeyi siz yapmışsınız. teşekkür ederim, tebrik ederim.

    günlerdir ne konuşulduğunu bile anlamadan video’yu defalarca paylaşan arkadaşlar için güzel bir rehber olmuş. tekrar teşekkür ederim.

  6. Osman Amca dedi ki:

    Kötü mizah,kimse için güzel bir rehber değil aksine sizin görüşünüzde biri olsaydım bunları böyle çevirdiği için bu şahsa kızardım. Gayet yetersiz ve zayıf bir anlama kabiliyet ile bişeyler çıkarılmaya çalışılmış. Yazının sonlarına doğru biraz daha artmış abartma ve saçmalamalar. AMA YAZAN ARKADAŞI TEBRİK EDERİM BU DÜŞÜNCEDE OLAN HERKESİN YAPTIĞI GİBİ -O DEDİĞİNİ AL ÇEVİR BU YÖNDEN BAK VE SENİN DEDİĞİNE DE CEVAP VERMEYEYİM- mantığını kendisi de benimsemiş ve kullanmış. He yani arkadaş bu memlekette hep siz mi mağdursunuz hep size mi darbe girişiminde bulunuldu hep siz mi dövüldünüz ”diyarbakır cezaevlerinde” (çevirmenin biri Kürt veya PKK propogandacısı olarak hitam eder mi acaba beni?) hep size mi biber gazları sıkıldı,hep sizin mi sarıklılarınız çankaya ya çıktı 28 şubatlarda hep başörtülü bacılarınız ikinci sınıf muameleler mi gördü yoksa mini etekliler izmirde kezzaplandı mı? Cumhuriyet kuruldu kurulalı tek partili dönem dışında ülkenin yönetimi 60 yılda 45 yıl siz ve diğer -sağ görüş- -merkez sağ- -dindar kesim- hep bu tiplerin elindeydi kim size zulm etti? Menderesler Erbakanlar Demireller Yılmazlar Hanımefendiler Özallar Diğer tarafta camileri kapatan İnönü ve Kıbrıs Kahramanı Karaoğlan var. Yazık hep mağdur hep acıte olan sizsiniz değil mi? Geçmişi kıyaslamaya başlarsak emin olun siz değilsiniz mağdur olan. Boşuna şu mağduru oynamayı bırakın artık. Müslümanlıkla veya diğer dinlerle kimsenin sıkıntısı derdi yok. Kimse sizi bitirmeye veya yok etmeye ”Camileri yıkmaya” Dininizi yok etmeye asimile etmeye çalışmıyo buna inanın,kanıksayın artık bunu. Kimsenin böyle bi zoru da derdi de yok. Kendi kendinizi böyle evhamlayıp mağduru oynamak hoşunuza gidiyor onu biliyorum orası da ayrı.Sadece insanların istediği KİMSE SİZİN NE DİNİNİZDEN NE DÜŞÜNCENİZDEN NE DE ELBİSENİZDEN OLMAK ZORUNDA bunu bi anlayın önce. İnsanlara yaşam alanı nefes alma yeri bırakın. Kim nasıl yaşarsa yaşasın. Alkole elbiseye çocuk sayısına sanatına tiyatrosuna parkına bahçesine karışmayın insanların. Ve saygı göstermenin ne demek olduğunu düşünün biraz. Neyse çok uzadı Şafak Pavey e gelince sizin çevirmeniniz pek algılayamamış ama ben size söyleyeyim gelişmeleri gayet barışçıl ve olumlu karşılayan iğneli bir konuşma yapmıştır kendisi. Son bi çevirmen düzeltmesi yapayım(daha çok düzeltilecek şey var o çeviride ama tekrar okumak boşa vakit kaybı geliyor bana.) Türbanlı vekillere hilafet görevi verilmiyor sen yine yanlış algılamış ve yorumlamışsın sayın çevirmen onlardan aramızda ki -o tarzı temsil eden insanlardan olanlar sizlersiniz ve onların sorunlarında da problemlerinde de ihtiyaçlarında da büyük görev üstlenmeniz ve öncülük etmeniz gerekicektir.Ricam bu yöndedir.- diye çevirirdim yerinizde olsam. Ama ben yerimde iyiyim teşekkür ederim. Saygılar sevgiler

  7. Okur dedi ki:

    Ben Şafak Pavey’in konuşmasını bu metnin yazarınkinden çok daha başka bir pencereden dinledim. İsteyen istediğini düşünebilir. Metindeki dil beni çok üzdüğü için ben de bu konuşmayı nasıl okuduğumu ifade etmek istiyorum.

    “Size bu konuşmayı her şeyin yasak olduğu genel kuruldan yapıyorum”: Ulaşılması gereken sonuç “her şey yasakken neden türbana özgürlük?” sorusu olmalı. Buradan konu hakkında görüşün negatif olduğu izlenimini edindik.

    Sözde dikkat çekilen mevzu yasaklardır. AKP pek çok konuda yasakçı siyaset güderken, türban konusuna gelindiğinde özgürlük vurgusu yapmaktadır. Eleştiri bu tutarsızlığadır.

    “Turist olarak bile gitmediğiniz coğrafyalar yıllarca türban kullanmaya mecbur edilmiş biri olarak sesleniyorum”
    Bu ikinci ifadeden şahsın zorla kapanmaya dair olumsuz bir görüşü olduğu ama zorla baş açtırmaya dair herhangi bir fikrinin olmadığı sonucuna varılıyor.

    Peki aynı konuşma içinde geçen “Kadın özgürlüklerinden asla korkmam.” sözü?

    “Olmayan bacağının siyaset sohbeti yapılması”: Bu ifadenin konuyla ilişkisi henüz çözülemedi.

    İlişki kadınların özgürlüklerinin yolunu açtığı mesajıyla yola çıkan bir partinin, meclis içindeki muhalif kadın vekillere karşı çirkinleşebilmesidir.

    “Ve artık AKP’nin başı açık vitrin vekillerinin emanet oylarını gerçek sahiplerine geri vermeleri gerektiğini düşünüyorum”: Başörtülü vekillerin başörtülü kadın seçmenleri temsil edebileceğine dair bir işaret.

    Bütün başı açık vekiller vitrin mi demiş? Ama vitrin olanlar, AKP’nin ikiyüzlülüğünün göstergesi demek istiyor.

    “AKP’yi iktidara taşımış olan kadınların meclis koltuğunu almaları hakları olduğunu düşünüyorum”: Evet, evet şimdi emin oldum Pavey başörtülü vekillerin meclise girmesinden yana.

    Emin olunabilir, daha açık olamazdı.

    “AKP vekillerinin başörtülü eşlerini saklamasından inciniyorum”: O zaman cumhuriyet resepsiyonlarına başörtülü eşlerin gelmesinden de memnun.

    Memnun olup olmadığı çıkarılamaz, ama karşı olmadığı sonucuna varılabilir.

    “Türbanlı polis isteği”: Valla bu vekil bayağı özgürlükçüymüş

    “Erkek polis doğal karşılanırken türbanlı kadın polise yasak gelmesine çok şaşırmıştım” diye geçiyor konuşma içinde. Yani konu yine AKP’nin tutarsızlığı.

    “Sekülarizme dair kaygım var. Hukukun karşısına dini koyan anlayıştan korkuyorum”: Korkular bir anda yeniden depreşti. Vekil #kaygılıyız sıralarına döndü.

    İmmatür ve tepkisel bir yorum. Bunu geçiyorum.

    “Tam da bu nedenle çiçekli başörtüsü ve daracık pantolonuyla Çamlıca kuytularında sevgilisi ile öpüşen genç kıza özgürlüğünü Mustafa Kemal’e borçlu olduğunu hatırlatmak istiyorum”: Konu tam olarak nasıl buraya geldi çözemedim ama Atatürkçü inkılaplardan herhangi birinde böyle bir gayrete rast gelmedik. Aksine Kemalist teyzelerin bu görüntü karşısında “Başı kapalı ama içinde neler var” türü feveranlarına şahit olduk.

    Konu Atatürk’ün Türkiye’yi radikal İslam’dan korumuş olması konusudur. Şafak Pavey “AKP’nin yaratmak istediği radikal İslamcı bir devlet sistemindeyse, başörtülülere sosyal hayatlarında nefes aldırılmaz” demek istemiş.

    “Türbanla özgürlük ilişkisi bıçak sırtı gibidir. Bir yandan inanç özgürlüğünü temsil eder, öte yandan inanç baskısını”: Yok ya! Bu abla başörtülü vekil olayına karşı bildiğin. Başörtülü sayısı arttıkça baskı göreceğine inanıyor.

    Geçiniz.

    “Birçok kız kendilerini yöneten aile güçleri tarafından zorla kapatılırlar”: Bu “birçok kız” oranına nasıl ulaşıldığı sorusu bir yana başı açık kalan kişinin iradesine ailesinin hiç mi müdahalesi yok? Ya da yahu bu “türbanlılar” hep mi yönetilir? Bu ifade Şafak Pavey’in başörtüsünün bir tercih olmadığı yönünde fikir sahibi olduğunu gösteriyor.

    Hangi oran? Birçok, birçoktur, yani çok var demektir. Başı açık kalan kişinin iradesine müdahaleye karşı çıkmadığı nereden çıkıyor? Türbanlılar hep mi yönetilir demiş? Başörtüsünün bir tercih olmadığı durumlar çok vardır demiş.

    “5 yaşında örtülen (edilgenlik) 15 yaşında evlendirilen kızlarımızdan bahsediyorum”: Şair burada başörtüsü ile cehalet ve feodal gelenekler arasında dolaysız ilişki kuruyor.

    İlişki kurmuyor, realiteleri sıralıyor.

    “Türbanlı kadın vekillerden beklentim büyük…”: İstanbul halkının vekili dört vekilin başörtüsüyle meclise girmeleriyle hilafet görevinin onlara devredildiğine inanıyor.

    Geçiniz.

    “İnanç özgürlüğünün garantisi dini rehberlik değil kusursuz sekülarizm”: Abla burada konuyu bayağı kaçırdı. Kemalizm ve sosyalizmin olduğu gibi İslam’ın da siyasal prensipleri var. Bunu uygulamak isteyene kırmızı çizgilerini ifade ederek başörtüsünü şal ile eşdeğer bir kıvama getiriliyor.

    Bu ülkede sadece sünni Müslümanlar yaşamıyor. Herkes kendi inancının rehberliğini devlet sistemi olarak dayatsaydı ve devlet her inanca eşit mesafede olmasaydı (=sekülerizm olmasaydı), o zaman geleceğimiz tehlikede olurdu diyor.

    “Ortadoğu’da bizim seküler toplumumuz tek taş pırlanta gibi ışıldıyordu”: Muhteşem Yüzyıl’ı izleyip Kanuni dönemini kastediyor zağar. Yoksa cumhuriyet boyunca Ortadoğu halkları bize bayağı sövdüler.

    Konu Ortadoğu halklarının bizi nasıl gördüğü değil, Müslümanların yoğun yaşadığı ülkelere uzaktan bakınca Türkiye’nin nasıl bir konumda olduğu.

    “Ruhban Okulu ve Azınlık Okulu”: Abla bunları öpüşmelerimizi borçlu olduğumuz şahıs kapattı. Şu anda da CHP bloke koyuyor.

    Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak. Konu uzun, ilgilenen varsa tarih okusun, Atatürk’ün bu konuyla ilgili tutumunu öğrensin. CHP biatçı bir parti olmadığına göre, CHP’nin koyduğu bloke üzerinden Şafak Pavey’in haksız olduğu yargısına varılamaz.

    “Aleviler”: AKP’nin karşıtlığı cidden kötü ama bu konuda bu rahatlıkta konuşmadan evvel kendi siyasal partinin tutumunu da irdeleyebilirsin. Bkz. Dersim Vakası

    1.Tarih okuyun. 2. Bir vekil kendi partisinin geçmişini de eleştirebilir. CHP haksızdı diye Şafak Pavey de bunu dile getiremez denemez.

    “Başörtülü vekillerin YÖK hakkındaki fikirleri”: 28 Şubat sürecinde YÖK hakkındaki fikirlerini öğrenmek isterseniz Nur Serter.

    Şafak Pavey’le Nur Serter’i eşlemek mi var burada, anlamadım. Pavey kendi partisinin eski politikalarını eleştiriyor bile olabilir, bunu buradan okumak mümkün değil. Mesaj şu “Özgürlük düsturuyla meclise gelmiş türbanlı vekillerden özgürlük alanlarını daraltan YÖK için de bir çift laf etmelerini bekliyorum.”

    “Başımı açarak bir daha kirlenmeyeceğim hakareti”: İşte bu nokta safsatanın zirve yaptığı an. Zira esasında konuşmanın sonu olarak planlanmış. Başörtülü vekilin kendi ruhi çelişkisi için kullandığı ifadeyi hakaret olarak algılaması Pavey’in aslında en başından beri başörtülülere bir karşıtlık beslediğini göstermektedir. Pavey retorik sanatının zirvelerinde geziniyor burada. Olmayan bir durumu net bir yargı gibi sosyal medyanın kullanımına açıyor.

    Net bir yargı? Kendisinin bu cümleyi nasıl okuduğunu belirtmiş, başka türlü okuyan varsa ben de bilmek isterim açıkçası. “Hacca gittim temizlendim, bir daha başımı açamam” gibi bir cümle bana doğal gelmemektedir.

    “Bir arada Yaşama Efsanemiz Çökmüş”: #error#

    Error sanırım türbanlıların bir arada yaşama efsanesini çökerttiği gibi bir yorumdan. Bütün konuşma o nazarla okunmuş çünkü. Neyse, burada yine bir realiteden bahsediyor.

    “Bir taraf bir arada yaşamanın yolunu ararken”: Sahi kim bu taraf?

    Radikalleşmekten kendini kurtarmış kim varsa o. AKP’nin istediği radikal bir toplumdur diyor.

    “Biz Sivas’ta yakılan, Gezi’de vurulan, evlerine işaret konulan, hayat tarzından ötürü cezalandırılanlarız”: Valla kalbini kıracağım artık. Din ve ibadet özgürlüğü konusundaki bir tartışmaya Sivas ve Gezi’yi dahil ederek mezhepsel ve kültürel kutuplaşmanın derinleşmesine katkı sunuyor. Her müminin Sivas katliamının sorumluluğuna ortak olduğu imajını çiziyor.

    Pes!

    “Azınlığın çoğunluğu ezmesi sürdürülemez ama çoğunluğun azınlığı ezmesi sürdürülebilir, asıl korkutan da budur”: Birinci önermede bir tür Kemalizm eleştirisi var denilebilir ama Mustafa Kemal’e olan sadakat buna müsaade etmiyor. Herhalde BAAS rejimlerini filan kast ediyor. İkinci önermede aslında başörtülü vekilin çoğunluğun azınlığa tahakkümü olduğunu söylüyor. Madem çoğunluksa neden mecliste temsil edilmesin? Hala burayı anlayamadım.

    Hala konuyu örtü üzerinden okumalar. Eleştiri AKP’nin “çoğunluğun baskısı” gibi bir demokrasi anlayışının olmasına.

    “Korkunç akıbet”: Başörtülü vekillerin gelmesini bir tür felaket ve intikam çabası olarak görüyor. Pavey başörtülüleri aslında hiç sevmedi gibi.

    Geçiniz.

    “Çatışmıyoruz, var olmak için direniyoruz”: Başörtülü vekil, Pavey’in varlığına kast demektir.

    Geçiniz.

  8. suat dedi ki:

    Arkadaşlar ben kendi adıma kadınların özgürlük mücadeleleri ve kazanımları ile ilgili konularda konuşmayı ve fikir bildirmeyi kendime zul addediyorum. Benim hakkımda haddimde değil yalnız ben Marksist.org sitesinde Arife Köse imzası ile yayınlanan bir yazıyı paylaşmak istiyorum, yani kadın hakları meselesinde bir kadını konuşturmak istiyorum. Bana sadece altına imza atmak kalıyor.

    http://www.marksist.org/yazarlar/arife-kose/13123-safak-pavey-kibirden-kufelik-olmus-zihniyetin-sayiklamalari

  9. Ümit Aktaş dedi ki:

    bir kadına demirden bir ayağın pornografisiyle her gün meclise gelme cezasını reva görenlerin, başörtüsü nedeniyle nasıl bir zafer duygusu yaşadıklarını anlamıyorum. karşı taraftan daha zalim olmadan rahata eremeyen bir mantığın müslümanca bir mantık olmasını da içime sindiremiyorum.
    gerisi tüm bu çıplaklığı saklamaya çalışan söz oyunlarından başka bir şey değil (şafak pavey’in de karşılarındakilerinin de).

  10. kenan dedi ki:

    Şafak Pavey’in kaygılarının tamamen yersiz olduğunu söylemek mümkün mü peki?
    – Bu dört milletvekilinin mecliste özgürlük adına tek laf etmemiş olması (türban özgürlüğü dahil)
    – Başı açıkların kirlenmiş olduğunu ifade eden sözler…
    – Her lafa %51 in oyunu aldık diye başlayanların burada seçimi beklememeleri – kurnazca bir seçim yatırımı yapmaları: 1. Geçen seçimde türbanlı aday gösterebilirlerdi 2. Bu dört milletvekili önümüzdeki seçime türbanlarıyla aday olabilirler…

    Velhasılı; anti AKP tavrı ile anti CHP tavrı aynı yerde buluşuyor, hakkaniyetten uzaklaşıyor.
    Şafak Paveyin konuşmasından daha çok bu dört milletvekilinin tavrı midede ekşime yaratıyor bence..

    Ümit Bey işin esasını kısaca ifade etmiş..

    Selamlar…

  11. berat dedi ki:

    Ne ilginç değil mi, burda da mevzu hakkında konuşanlar sadece erkekler.

    Dün gazetelere bakınırken Bianet’teki CHPli kadın
    vekillerin yorumlarını gördüm:

    http://www.bianet.org/bianet/bianet/150916-chp-li-kadinlar-basortusu-tartismasini-degerlendiriyor

    Sena Kaleli’ye mesela bence helal olsun. Gayet makul şeyler söylemiş,
    CHP’nin alabileceği en hayırlı pozisyon da budur bence. Şu paragrafı
    da alıntılamak isterim :

    “Şimdiye kadar basına görüşlerimi yansıtmamak, partide ikilik
    yaratmamak konusunda özen gösteriyordum ama bazı arkadaşlarımız çok
    daha rahat bir şekilde konuşup, değişim sürecine engel olmaya
    çalışıyorlarsa, bizi etkisizleştirmeye çalışıyorsa ben de kendi
    görüşlerimi daha rahat söylemeye hakkını kendimde görüyorum. Değişim
    bu partide olmalıdır.”

    Sonra bir de diğer vekillerin söylediklerine bakınca, mesela Zeynep
    Altıok her zamanki retorik kontenjanından baya bir saçmalamış,
    tutarsızlıkta Pavey’den bir adım önde:

    “Öte yandan bir kadın olarak türbanın değil, başörtüsünün yani başını
    kapatabilmenin bir özgürlük olduğunu savunurum. Türban kelimesi bile
    siyasi ideolojinin baskı ve sınırlamasıdır. Temel çıkış noktası
    kadın-erkek eşitsizliği olan bir sembolü savunabilmem ise bir kadın
    olarak mümkün değil. Kadını erkekten ayıran, kadını kapatılması
    gereken bir meta olarak gören bir zihniyetin özgürlüğü tartışıyor
    olması kendi inançlarını da siyasi malzeme yaptıklarının
    göstergesidir. Kadın vekillerin her şeyden önce, erkeklerden ayrı
    tutulmaya tepki koyması gerekir.”

    Falan, filan. Pavey’in haklı olduğu noktalar var ama bu başörtülü
    vekillerin ne kadar siyaset yaptığı/yapacağı tartışması, herhangi bir
    milletvekilinin ne kadar siyaset yaptığı/memleket meseleleri ile
    ilgilendiği tartışmasından ayrı bir tartışma konusu olamaz. Gerisi
    bence bildiğimiz CHP refleksleri. Cumhuriyet’in sittin senelik
    problemlerini sanki AKP ortaya çıkarmış, CHP de hep özgürlük, eşitlik
    hede hödö mücadelesi veren bir partiymiş, mişmiş de muşmuş.

  12. delil dedi ki:

    Ümit Bey’in konuyu değiştirmeye tabi hakkı var ama Pavey o konuşmayı CHP sözcüsü olarak yaptığı için eleştirilmesi durumunda yaşadığı mağduriyetin gündeme getirilmesi ve bunun üzerinden yargılanmam haksızlık. Dezavantajlı grup mensupları maruz kaldıkları ayrımcılıktan ötürü dokunulmaz olmazlar. Bu konuşma sebebiyle Pavey karşısına geçmek bir kelime cambazı, zalim yapmaz kimseyi.

  13. nebiye dedi ki:

    chp’li vekiller kemalistler vs türban deyince anlıyorum da şu platformdaki insanlar neden türban diyor? daha türban kelimesinin ne olduğunu da bilmiyorum ama o kadar itici ki biz kendimize başörtülü ve tesettürlü derken inatla türban denilmesi!

    konudan bağımsız oldu ama her türban kelimesi ben de böyle bir refleks oluşturdu.

    yalnız yazı ve yorumlarda gördüğüm bir şey de ‘kadınların kullanılması’ abi neden erkekler kadınları partileri için kullanıyor olsun kadınlar partileri için kendileri anlamsız şeyler yapamazlar mı? bu ‘aptal’ kadınlar hep mi kullanılacak? ya erkek vekiller siyaseten hiç kullanılmazlar mı? çünkü onlar için böyle ifadeler yorumlarda geçmiyor. ne kadar düşüncemizi bundan temizlemeye çalışsak da zihnin en derinlerine işlemiş bunlar.
    erkek siyaseti kadınları kullanıyor dırım dırım!
    o zaman ben gideyim.
    selamlar.

  14. Çağrı dedi ki:

    Şafak Pavey in konuşmasına (ana yazıda) yapılan yorumlar tam bir mağdur edebiyatı olmuş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir