Casper İşçileri – Direniş Günlüğü

Birinci Casper İşçisi:

Ben öncelikle nasıl sendikalaştık onu anlatmak istiyorum. 1 Mayıs 2010 itibariyle haklarımızı alabilmek için DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş sendikasında sendikalaşma ve örgütlenme kararı aldık. Neden sendikalaştık derseniz, hayatımızın işverenin iki dudağı arasında olmaması, insana yakışır şekilde çalışıp hakkımızı alabilmekti. Bunun için sendikalaşma kararı aldık. Yaklaşık 7,5 aylık zorlu bir süreçten sonra, çoğunluğu sağlayıp bakanlığa başvurduk. Zorlu bir süreç, neden zorlu? Çünkü anayasal bir hak deniyor ama bu anayasal hakkımıza ulaşabilmek için yasal olmayan şekillerde çalışıp örgütlendik. Çünkü herhangi bir şekilde patronun duyması halinde hiçbir hakkımızı elde edemeden kapının önüne konulabilirdik.

7,5 ay demiştik. 9 Aralık tarihinde çoğunluğu sağladık, biliyorsunuz % 51’den işçiyi üye yapmanız gerekiyor sendikalaşmak için, bakanlığa başvurduk, 26 Aralık’ta da bize bakanlıktan yetki yazısı geldi. Tabii bu yetki yazısı geldikten sonra başımıza neler geldiğini az çok tahmin ediyorsunuzdur, 16 Ocak’tan itibaren işten çıkarılmalar başladı. İşten çıkarılmalar da biraz onur kırıcı oldu. Yani 6’yı 20 geçe insanlar çağırılıp, güvenlik eşliğinde insanlar kapılara götürülüp, hadi bakalım deyip işten çıkartıldılar. Atılan işçilerin hak ettikleri hiçbir ücret, tazminat ödenmedi, son çalıştıkları dönemin maaşları dahil.

İçerdeki durumdan bahsedeyim biraz size. İçerdeki örgütlülüğümüzü, birbirimize olan bağlılığı kırabilmek için, istifa baskıları, veya ne bileyim işçilere terfi veya farklı bölümlere geçirme gibi şeylerle, arkadaşlarımızı yıldırıp bizim birliğimizi bozmaya çalıştılar. Bize farklı iftiralar atıldı, terörist denildi, PKK’lı denildi, sadece hakkımızı aradığımız için. On beş yıldır biz, arkadaşımla ben de on beş yıldır çalışıyoruz orada. Bugüne kadar en ufak kötü bir şeyimiz olmadı şirkette. Yaptığımız iş sorgulandı, bu arkadaşlarınız işlerinde iyi olsaydı kapıya konulmazdı dendi. Bu tarz aklınıza gelmeyecek, burada söyleyemeyeceğim ithamlarda bulunuldu.

İçerde başka ne tarz baskılar yapıldı. İçerdeki arkadaşlardan sürekli yaptıkları her şeyden dolayı savunma istendi, tutanaklar havada uçuştu. Bu tarz şeylerle yıldırmaya çalıştılar. Bizler 56 gündür fabrikanın önünde çadırımızı kurduk, direnişimizi sürdürüyoruz. Bizleri yıldırmak için de bazen polis ve farklı şeyleri devreye sokaraktan, bizim üzerimize bizi çekecek şekilde, bizim yanımıza gelen destek veren arkadaşlarımızı çekecek şekilde HD kamera koyaraktan bizi rahatsız etmeye çalışmaktalar. Ben sizlere teşekkür ediyorum, süreci anlatmak için de sözü arkadaşıma veriyorum.

İkinci Casper İşçisi:

Ben de 1996’dan beri Casper’a çalışıyorum. On altı yaşında stajyer olarak girdim ve bugüne kadar bir askerlik hariç yaklaşık 15 yıldır Casper’da çalışıyoruz. Casper’ın evden bozma teknik servis olduğu günlerden beri bugüne kadar, plazaya taşınana kadar her türlü safhasına şahitlik ettik, arkadaş da ben de. Bu süre zarfında çok hakkımız yendi, terfi vs. Hiçbir şekilde üst makamlara çıkartılmadık. Kendimizce çıkar yolunu, hak yolunu sendikalaşmada bulduk. Sendikalaşmamızdan dolayı işveren bize bu 26 Ocak’ta bakanlıktan yazı gelene kadar, işverenimizin en ufak şekilde haberi olmadı. Zaten haberi olsaydı, biz 56 değil belki 180 gündür kapıda olurduk. Bu süre zarfında bizim yetki belgemiz, bizim elimizdeki en büyük dayanağımız. Onun dışında tüm yasal süreçler, mahkeme süreçleri hepsi, iş kanununda belirtildiği şekilde işverenden yana. Bizim mücadelemizdeki en büyük dayanağımız hem kamuoyu hem de bakanlığın vermiş olduğu yetki belgesi.

Arkadaşım baştaki şirketteki örgütlenme sürecimize değindi, ben daha sonrasına değinmek istiyorum. Bizlere burada söz veren emek ve adalet platformuna çok teşekkür ediyorum, çünkü ilk defa bu kadar büyük bir kalabalığın önünde söz alıyorum. Bu sabah burada çeşitli görüşten çeşitli akademisyenler, hocalar, İhsan hocam da burada, hepsi çeşitli görüşler sundular. Ama burada bir gerçek var, bu emek, adalet vesaire, bütün bunların hepsinin gerçeği şu an biziz, gerçek biziz. Çadırımızın içinde bekleyenler, anayasal hakkımız olmasına rağmen, anayasanın 51. maddesinde sendikalaşma hiçbir şekilde engellenemez yazmasına rağmen, biz orada şu an affedersiniz sefalet içinde çadırda, yani çadır da biraz senaryo gereği bir şey, ama orada kapının önünde, sabah mesai 9’da başlıyor, biz 8:30’da orada oluyoruz. Arkadaşlarımız servislerden inip bizim yanımızda duruyorlar, mevcut sürede 18:30 mesai bitiyor, servisler kalkıyor, biz 19:00’da oradan ayrılıyoruz, yani normal mesai saatlerinden daha fazla süre oradayız. Ben evliyim, çocuğum var. Ben deli değilim, bu mücadelede sabahın 8:30’unda orada ol, akşam 19:00’da ayrıl. Bizim buradaki arkadaşlarımızla on beş yıllık beraberliğimiz, sendikalaşmanın içerde devamlılığı, bizim orada durmamızın en büyük nedeni. Ve tek durma nedenimiz o. Bir çoğunuzun belki başına gelmemiştir. Belki de bilenler vardır, ama gerçek biziz. Bu gerçek belki yarın sizlerin de başına gelebilir, başkalarının başına gelmemesi için bu gibi toplantıları daha çok yapılması, bu tip platformların daha çok desteklenmesi lazım. Kapıda duran işçiler sadece biz değiliz, İstanbul’da şu an farklı eylemler var. Onların da desteklenmesi gerekli. Bu tip oluşumlara destek vermeliyiz.

Birinci Casper İşçisi:

Son olarak mahkeme sürecini anlatmak istiyorum. Bu ayın 25’inde Üsküdar 4. İş Mahkemesi’nde işe iade davamız var. Yetki davamız da 1 Haziran’a ertelendi. Çünkü ikinci defa ertelendi. Burada geldiniz, konuşuyorsunuz, bizden ne istiyorsunuz diyebilirsiniz. En önemlisi o. Bazen gittiğimiz yerlerde soruyorlar, biz sesimizi duyurmak istiyoruz. Haklı olduğumuz bir dava var, farklı yönlere çekilmeden, siyaset üstü bir iş yapıyoruz. Emeğimizin karşılığını almak istiyoruz. Dışarıdaki bildirilerde, facebook ve mail adreslerinden, internet ortamından veya eğer ki bir gücünüz varsa yazılı görsel basından sesimizi duyurabilirseniz, bunun için ne yapabilirseniz hepsini istiyoruz. Çünkü son olarak şöyle bir not düşeyim. Patronumuz yılda on milyon dolardan fazla reklam parası harcamaktadır ve açık açık “ben sizin haberinizi yaptırmam” diyor. Bunu biz basın kuruluşlarına da yazdık gönderdik ama sadece iki tane basın mensubu tutuklandığında mı Taksim’de yürümek lazım, bu da bir sitemdir. Bunlara da bir bakmak lazım. Teşekkür ediyorum, bizlere destek veren, destek vermek isteyen herkesten de Allah razı olsun.

Hidayet Şefkatli Tuksal:

Evet, ben arkadaşlarımızı tebrik ediyorum. Gerçekten bu bir cesaret işi arkadaşlar. Türkiye’de böyle şeyler olduğu zaman güçlü olanlar, hakkını aramak isteyen insanların sesini kesmek için onları mağdur etmek için onları ibretlik hale getirmek için ellerinden gelen bütün zulmü yapıyorlar. Türkiye’de maalesef böyle bir gerçek var. Ama bütün bunlara rağmen bile bile hak arama mücadelesine giren insanların gerçekten hem tebrik edilmesi hem de bütün gücümüzle desteklenmesi lazım. Onun için inşallah arkadaşlarımızın bu çağrısı buradan önemli bir karşılık bulur, hiç olmazsa ziyaretlerine giderek, onlarla birlikte olarak ve yapılması gereken şeyler üzerinde kafa yorarak, belki kendilerine destek olabiliriz. Onların bu mücadelesi başka mücadeleleri de tetikleyebilir ve artık sadece zenginlerin, rahatları yerinde olan insanların değil emek veren, emeğiyle para kazanan insanların da Türkiye de sözü olur ve haklarına kavuşmuş olurlar.

Arkadaşlarımızın söylediği şeyler çok önemli, biz de biliyorsunuz başörtülü aday yoksa oy da yok adıyla bir kampanya başlattık. Başlatır başlatmaz hemen ajan, casus, beşinci kol faaliyeti yürüten vesaire kadınlar olduk. Bizim camiada kara koyun olmayı tercih ettiğiniz anda, sürüden bir şekilde ayrıldığınız anda sürünün bütün köpekleri kurt oluyorlar. Yani başka kurda ihtiyaç yok, o köpekler kurtlaşıyor. Daha önce, güya sizi koruduğunu iddia eden bilmem ne insanlar sizin üzerinize saldırıyorlar. Ama bu zaten bilindik bir şey, risksiz bir mücadeleyi herkes yapar, önemli olan riskli mücadelelere girebilmektir. Bunlar gerçekten ödülleri de içinde olan süreçler bence. Bundan dolayı böyle bir mücadeleyi veriyor olmak bu psikoloji, bu ruh hali, bu ruh haliyle insanların bir araya gelmesinin tahmin edeceğinizden çok daha fazla kazancı var. Birçok şeyi daha çok içselleştirmemize, daha çok gündemimize almamıza yarıyor. Onun için arkadaşlarımızın mücadelesini ben kişisel olarak destekliyorum. Desteklemek için de elimden geleni yapacağım. Bu tür mücadelelere destek olmak, zaten bu platform onun için kurulmuş bir platform. İnşallah ben bunların genişleyeceğine ve yayılacağına dair büyük bir ümit besliyorum. İnşallah öyle olacak.

Şimdi ikinci oturuma geçiyoruz, bu oturumda arkadaşlarımızla konuştuk. 20’şer dakika konuşacak konuşmacılarımız. Ondan sonra sizlerin sorularınız ve yorumlarınızla devam edeceğiz.

1 Response

  1. 15 Nisan 2018

    […] I. Casper İşçileri: Direniş Günlüğü […]

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir