Kerbela: Zulme karşı Müslüman duruşu – 4 Temmuz Cuma Hutbesi

Emek ve Adalet Platformu olarak Diyanet’in toplumsal sorunlara ve siyasi meselelere değinmeyen, İslam’ın sermaye lehine ve devlet onaylı yorumunu empoze eden Cuma hutbelerine karşı, her Cuma günü arkadaşlarımızın kaleme aldığı  Alternatif Hutbeyi okurlarımızın ilgisine sunuyoruz.


Değerli Kardeşlerim,

Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz.” [Ali İmran Suresi, 103] Yüce Allah’ın ayette belirttiği üzere bizler onun vesilesi ile kardeş olduk. Gönüllerimizi bir arada tutan şey ne benzer karakterlerimiz ne aynı coğrafyayı paylaşmamızdır. Biz Müslümanlar dünyanın her yerinden Allah’ın ipine tutunan kardeşleriz.

Sevgili Cemaat,

Çeşitli zulüm sistemlerinin dünyayı sarıp sarmaladığı, zalimin mazlum, mazlumun zalim olarak anıldığı, zulme karşı başkaldırının hiçe sayıldığı bir fitne dönemi içerisindeyiz. Ancak Müslümanlar olarak bu yolda örneksiz, ayetsiz ve desteksiz değiliz. Fitneler, insanın yaşadığı her an var olmakla birlikte, İslam Peygamberi döneminde dahi yaşanmıştır. Ashabdan bazı kimseler Müslüman’ın fitne durumlarında nasıl konumlanması gerektiğiyle alakalı örneklikler sunmuştur.Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Size, uyduğunuz takdirde benden sonra asla sapıtmayacağınız iki şey bırakıyorum. Bunlardan biri diğerinden daha büyüktür. Biri, Allah’ın Kitabı’dır. Gökten yere uzatılmış bir ip gibidir. Diğeri ise kendi neslim, Ehl-i Beytim’dir. Bu iki şey, cennette Kevser havuzunun başında bana gelene kadar birbirlerinden ayrılmayacaklardır. Öyleyse bunlar hakkında, ardımdan bana nasıl bir halef olacağınızı siz düşünün.” (Müsned, 3:14, 17, 26)

Değerli Kardeşlerim;

Kutlu Nebi’nin vefatından sonra nasıl bir halef olacağımızı gösteren fitneler cereyan etmiş ve Müslümanlar olarak tarihimizdeki ilk iç savaş Peygamberin ashabı arasında çıkmıştır. Bu iç savaş bizlere çok önemli bir nasihat bırakmıştır. İç savaş o denli büyümüştür ki Hz. Hüseyin Kerbela’da katledilmiştir. Önümüzdeki günlerde oruçlarla ve ibadetlerle anacağımız Kerbela hadisesinin yaşandığı o aya, Muharrem ayına gireceğiz.

Değerli Müminler,

Peygamber (sav)’in “İki reyhanımdır.” diyerek sevdiği torunları olan Hasan ve Hüseyin bizler için iki güzel örnekliktir. Hasan ve Hüseyin iki ayrı karakter, Müslümanlar için zulme karşı iki ayrı duruştur. Hz. Ali’nin ismini Harb (savaş) koyma isteğine karşı peygamber torununun adını Hasan olarak değiştirmek istemiştir. Hz. Hasan bizler için hilmin referansıdır. Sertliği değil yumuşaklığı hatırlatır bizlere. Lakin Hasanca bir duruş “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” duruşu değildir. Topluluğun faydası uğruna vazgeçmek, makamlar ve statüler peşinde koşmaktan geri durmaktır. Müslüman’ın hilm karakteri uysal koyun olma, konfor alanını bozma korkusu değil; aksine elde edebilecekken gözden çıkarmaktır. Hasan olmak Rab için vazgeçebilmektir.

Sayın Cemaat,

Buna mukabil Hüseyni duruş ise zulme karşı yüksek bir sesin, adaletsizliği ve zulmü düzeltmek için ölümü göze alan bir cesaretin duruşudur. Müslüman’ın celadetini bizzat gösteren Hüseyin, konfor alanını aksiyonla darmadağın edebilmenin örnekliğidir. Bugün Müslümanların içinde bulunduğu açgözlülük, her şeye sahip olma isteği, her yüksek mevkiye yerleşme arzusu Hasan olmaklıktan ne kadar uzaklaşıldığını göstermektedir. Diğer tarafta gördükleri yanlışlara susup göz yuman, zor durumdaki bir insan için kendi konforundan taviz vermeyen her Müslüman’ın Hüseyin’den de nasibi yoktur. Muharrem ayı, bizlere bu iki örnekliği ve duruşu hatırlatmalıdır.

Sevgili Kardeşlerim,

Hz. Hüseyin, Kutlu Nebi’nin vefatından sonra açığa çıkan Müslümanlar arasında artan adam kayırma, halkın malını (Beyt’ül-Mâl) iktidar yolunda peşkeş çekme düzenine karşı dedesinden ve babasından aldığı öğüt ile her türlü zulme karşı durmuştur. Öyle ki Yezid yönetiminin ona halifelikten vazgeçmesi için sunduğu tüm imkanları reddederek zulme karşı direnmeye halkı davet etmiştir. Bu şiarla hiçbir direniş imkanını ötelememiş, hayatına mal olsa da müslümanları zalim yönetimden kurtarmak için var gücüyle mücadele etmiştir.

Muharrem ayı bize Kerbela’yı, Kerbela ise biz Müslümanlara hiçbir kimlik ve aidiyet ayırt etmeksizin, hiçbir isme imaja takılmaksızın zulme karşı mücadele etmemizin gerektiği mesajını verir. Hz. Hüseyin bize şunu göstermiştir: Zulüm ister Müslüman’ın ister gayrimüslimin elinden olsun; aslolan her çeşit zulme ve zulüm sistemlerine karşı durmak, direnişi örgütlemek ve öğütlemektir.

Sevgili Müslümanlar,

Efendimiz’in reyhanı Hz. Hüseyin bu yolda şehit düşmüştür. Bizlere düşen görev, tıpkı Hz. Hüseyin gibi, Allah’ın yarattıklarına dönük zulüm kimden gelirse gelsin, zulmü zulüm olarak görmek, zulme karşı mücadele etmektir. Allah, zulüm karşısında ayağımızı sabit kılsın ve bizi Nebi’ye ümmet etsin…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir