Category: Yazılar ve Gündem
12 Eylül darbesinden sonra ülke olarak toptan bir mecburiyetin içine itilmiştik. Muhalefet üretme kapıları askeri ve liberal vesayet ile kapatılmıştı. Mevcut iktidara karşı cümle kurabilecek hemen herkes ya hapishanelerde gözetim altındaydı ya da siyasi...
Al Jazeera Türk haber portalı olarak internet yayınına başladı. Bir yıl içersinde tv kanalının da açılacağı söyleniyor. Nasıl bir yayın politikası izleyeceklerini zamanla göreceğiz. Şimdilik, göz ardı edilenin, manşet olmayanın haber yapıldığı birkaç haber...
Hakan Erdem’in “Tarih-Lenk”, Ali Birinci’nin “Tarihin Kara Kitabı” kitaplarını okuduğumda yazmanın ne denli müşkül ve önemli bir iş olduğunu titreyerek anladım. Hele bu bir kitap ise çalışmanın ciddiyetini içeren referanslar, bibliyografya, harcanan emek, araştırma...
Latin Amerika menşeili şöyle bir söz var: “Ne halkların savaşı, Ne sınıfların barışı!”(Ni guerra entre pueblos, Ni paz entre clases) Bunu belki garip gelecek ama İsmet Özel’den öğrendim. Siyasal anlamda söz söyleme gayretlerinin temel...
Bu sabah on işçiyi daha kaybettik. On canı daha kapitalizmin tanrılarına kurban verdik. İddialara göre “kaza”nın gerçekleştiği hemzemin geçit, bu yöndeki uyarılara rağmen modernize edilmemiş, geçitteki geçişler sadece bir bekçinin sorumluluğuna verilmişti. Ve bu...
Özgün İrade, Mart sayısında mühim bir tartışmaya ev sahipliği yapıyor. “Nasıl Bir Şehir, Nasıl bir Seçim” başlıklı dosyanın ilk yazısı Ümit Aktaş’a ait. Bu yazıda, yaklaşan yerel seçimle birlikte “niye hep kötünün iyisini seçmek...
10 yıldır bünyesinde çalıştıkları Narin Triko tarafından sendikalı oldukları için işten çıkarılan Ramazan ve Yusuf abileri direnişlerinin 36. gününde çadırlarında ziyaret ettik. Ramazan abi semaverde çayını demlerken, neden işten çıkarıldıklarını ve ne talep ettiklerini...
AK Parti iktidarı fetretini yaşarken, kimileri canhıraş bir çabayla batan gemiden kurtulmaya, kimileri de su sızdıran sintineyi onarmaya uğraşıyor. Biz, aynı gemide olmadığına kanaat getirenler ise başka bir şey söylüyoruz. En doğruyu bildiğimizden felan...
(Berkin’in ve Burak’ın anısına) Evvelsi gün bir cana kıyılmıştı. Vicdanı olan o gün evinde sabah kahvesini içmez, komşuya güne gitmez, kız istemez, ihale almaz, arabasını tamire götüremez, iki dakika düşünse kalkar sokağa çıkardı. Öylesine...
Hüseyin Turhallı, Kürdistan Post sitesinin Kürt milliyetçisi yazarlarından. Savaşın bitmesini babasından bir anekdot ile anlatıyor Turhallı; babası Peho, “artık diğer insanlar gibi ağlayabiliyorum, demek ki savaş bitti” diyor. 5 yaşında Mahsum Atlı’nın ölümüne şahit...