Erkeğin İmtiyazı, Resul’ün İtirazı – 21 Kasım Cuma Hutbesi

Emek ve Adalet Platformu olarak Diyanet’in toplumsal sorunlara ve siyasi meselelere değinmeyen, İslam’ın sermaye lehine ve devlet onaylı yorumunu empoze eden Cuma hutbelerine karşı, her Cuma günü arkadaşlarımızın kaleme aldığı Alternatif Hutbeyi okurlarımızın ilgisine sunuyoruz.


Aziz Yoldaşlar, Hakikat ve Adalet Arayıcıları,

Selam olsun yaratılanı tahakkümden, dini ise iktidarın elinde oyuncak olmaktan kurtarmaya çalışanlara!

Bugün minberlerde, ekranlarda ve erkek meclislerinde; ağızları sulanarak, gevrek kahkahalar eşliğinde “İslam erkeğe dört hak vermiştir” diye anlatılan o çürük masalı konuşacağız. Kadın bedenini bir mülk, evliliği ise bir “sayı hesabı” olarak gören bu zihniyet, Allah’ın ayetlerini kendi nefislerine kalkan yapmaktadır.

Oysa hakikat, onların anlattığı gibi değildir.

Kardeşler!

Dillerinden düşürmedikleri Nisa Suresi 3. ayeti, erkeklere bir “cinsel imtiyaz” belgesi değildir. O ayet, savaşların ve yoksulluğun hüküm sürdüğü, yetimlerin ve kadınların sahipsiz bırakıldığı bir tarihsel kriz anında; adaleti sağlamak için inmiştir. Ve ayetin sonu, bugün o erkeklerin duymak istemediği şu muazzam ihtar ile biter:

“…Şayet adaleti gözetemeyeceğinizden (aralarında eşitlik yapamayacağınızdan) endişe ederseniz, o zaman BİR TANE ile yetinin. Bu, haksızlık etmemeniz için en uygun olanıdır.” (Nisa, 3)

Dahası, aynı surenin 129. ayetinde Rabbimiz, “Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, kadınlar arasında adaleti sağlamaya güç yetiremezsiniz” diyerek, aslında o kapıyı vicdanen ve hukuken kapatmıştır. Adaletin mümkün olmadığı yerde, çokluk zulümdür!

Yoldaşlar!

Bizim peygamberimiz, Resulullah (s.a.v), statüko bekçisi bir kral veya düzeni kutsayan bir rahip değildi. O, kız çocuklarının diri diri gömüldüğü, kadının miras malı gibi alınıp satıldığı, sınırsız sayıda eşliliğin olduğu bir cahiliye karanlığına doğmuş bir devrimciydi.

O, sınırsız olanı sınırlandırdı. O, köleliği bir günde kaldıramasa da köleliğin damarlarını kurutacak bir yolu, “özgürleşmeyi” ibadet sayarak açtı. O, o günün sosyolojisinde atılabilecek en büyük adımları attı.

Ancak Resulullah’ın devrimi, 7. yüzyıla hapsolmuş, donmuş bir heykel değildir. O, bir istikamet çizdi; o istikamet özgürlüktür, o istikamet kadının tam ve eşit onurudur. Peygamber, o günün şartlarında “Sınırlayın ve adalet yapamıyorsanız tek eşli olun” diyerek bize bir rota verdi. Bugünün Müslümanına düşen görev; o devrimi dondurmak değil, Resulullah’ın işaret ettiği o adalet ufkuna yürümektir.

Resulullah’ın tamamlayıp bize emanet ettiği o ilerici ruhu, bugün “gelenek” adı altında gericiliğe kurban edemeyiz! Bugünün şartlarında o ayetin ruhu; kadının metalaştırılmasını reddetmek, tek eşliliği ve sadakati esas almak, eşit yoldaşlığı savunmaktır.

Ey Cemaat!

Allah’ın dini, sermaye sahiplerinin, patriyarkanın ve muktedirlerin, kadınları “helal dairede” sömürme aracı değildir. Çok eşliliği “fıtrat” diye pazarlayanlar, aslında kendi iktidar hırslarını ve doyumsuzluklarını din diye yutturmaya çalışmaktadırlar.

Biz bu oyuna gelmeyeceğiz. Biz, Resulullah’ın devrimci mirasına sahip çıkarak; kadını ikinci sınıf gören, emeğini ve bedenini sömüren her türlü yoruma “Hayır!” diyeceğiz.

Allah bizi rakamların değil, adaletin ve aşkın peşinden gidenlerden eylesin. Allah bizi, dini kendi çıkarlarına yontanlardan değil, adaleti ayakta tutan şahitlerden eylesin.

“Ey adaletin ve merhametin yegâne sahibi olan Rabbimiz!

Kalplerimizi mülkiyet hırsından, zihinlerimizi patriyarkanın kibrinden arındır. Bize eş olmayı, yoldaş olmayı; birbirimizin üzerinde tahakküm kurmadan sevmeyi öğret.

Bize, Resulünün yaktığı o adalet meşalesini, ‘bu kadar yeter’ deyip söndürmeyi değil; kadınların, mazlumların ve hakikatin onuruyla daha da yükseğe taşıma cesaretini bahşet.

Bizi dini kendi nefislerine kalkan yapanların karanlığından koru; bizi hakikate şahitlik edenlerin, adaleti ayağa kaldıranların safından ayırma!

Şüphesiz ki Sen, zulmü sevmezsin, adaleti emredersin.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir