Rahmet Peygamberi, Nefret Minberi – 7 Kasım Cuma Hutbesi

Emek ve Adalet Platformu olarak Diyanet’in toplumsal sorunlara ve siyasi meselelere değinmeyen, İslam’ın sermaye lehine ve devlet onaylı yorumunu empoze eden Cuma hutbelerine karşı, her Cuma günü arkadaşlarımızın kaleme aldığı Alternatif Hutbeyi okurlarımızın ilgisine sunuyoruz.


بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

Elhamdülillâhi Rabbil’âlemîn. Vessalâtü vesselâmü alâ resûlinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn. 

Ey Cemaat! Ey Allah’ın kulları!

Bugün burada Yüce Rabbimizin bize bahşettiği en büyük nimetlerden birini, O’nun varlığının en büyük delillerinden birini konuşacağız: Farklılıklarımız.

Rabbimiz, bizi tek bir kalıptan, tek bir renkten, tek bir dilden veya tek bir mizaçtan yaratmadı. O, kendi sanatının yüceliğini ve kudretini, yarattığı çeşitlilikte gösterdi. Bizi, birbirimizi tanıyalım, birbirimizden öğrenelim ve O’nun sanatındaki zenginliğe şahit olalım diye farklı kıldı.

Kerim Kitabımızda Rabbimiz şöyle buyurur:

“O’nun delillerinden (âyetlerinden) biri de, gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olmasıdır. Muhakkak ki bunda, bilenler için nice deliller vardır.” (Rûm Sûresi, 22. Ayet)

Düşünün! Allah, dillerimizdeki ve renklerimizdeki bu çeşitliliği, varlığının bir “âyeti”, bir “işareti” olarak sunuyor. Eğer Allah tek bir tipi, tek bir rengi, tek bir kimliği makbul görseydi, dünyayı bu kadar çeşitli yaratır mıydı? O halde, Allah’ın “âyetimdir” dediği bu farklılıklara düşmanlık etmek, O’nun sanatına karşı gelmek değil midir?

Bugün birileri, Allah’ın yarattığı kullarının bir kısmını “sapkın” diye yaftalıyor, onları nefretin hedefi haline getiriyor. Minberleri, kürsüleri, sevgi ve merhamet dili yerine, öfke ve dışlama dili için kullanıyor.

Oysa İslam, bir barış ve kardeşlik dinidir. Bizim Peygamberimiz, “rahmet peygamberi”dir. O, “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyurmuştur.

Güzel ahlak nedir? Güzel ahlak, yoksulun halini görmezden gelirken, komşusu açken tok yatarken, sermaye emeği ezerken, insanların özel hayatlarını ve kimliklerini yargılamak mıdır?

Hayır! Güzel ahlak; adalettir, merhamettir, emanete sahip çıkmaktır. Ve en büyük emanet, insandır.

Aziz Müminler!

Bugün bize “aile değerleri” adı altında sunulan söylem, ne yazık ki bir kucaklama değil, bir baskı ve dayatma aracı haline gelmiştir. Aileyi korumak adına, o ailenin içinde nefessiz kalan kadınların, şiddet görenlerin, yoksullukla boğuşanların sesini kısmak, ahlak değildir.

O “kutsal aile” söylemi, ne acıdır ki, artan kadına yönelik şiddeti perdelemek için bir örtü olarak kullanılıyor. Neredeyse her gün, “aile” içinde, en yakınındaki erkek tarafından katledilen bir kadının haberini alıyoruz. Minberden aileyi kutsayanlar, o ailenin içinde erkeğin zulmüne uğrayan, yaşam hakkı elinden alınan kadının hakkını neden haykırmıyor? Bu ikiyüzlülük, İslam Ahlakı değildir!

Ve bu nefret dili, sadece aile içinde kalmıyor. Aynı ikiyüzlü ahlakçılık, sokakta homofobiyi/transfobiyi besliyor. Allah’ın yarattığı, O’nun âyetlerinden bir âyet olan bir insanı, sırf yaradılışı yüzünden aşağılamak, ona saldırmak, onu “sapkın” ilan ederek hedef göstermek, Allah’ın rahmetine ve adaletine sığar mı? Peygamberimiz, bir cenaze geçerken ayağa kalktığında “Ama o bir Yahudi idi” diyenlere, “O da bir can değil miydi?” diye buyurmuştur. Peki, bugün şiddete uğrayan translar, can değil midir?

Asıl tehdit, insanların birbirini sevmesi veya Allah’ın yarattığı kimlikleri değildir. Asıl tehdit, eşitsizliktir. Asıl tehdit, sömürüdür. Asıl tehdit, adaletsizliktir. Asıl tehdit, bir insanın onurunun, bir başkasının nefret söylemiyle çiğnenmesidir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurur:

“Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.” (Buhârî, Îmân, 4)

Bugün, bu ülkede milyonlarca insan, sırf yaradılışlarından dolayı, sırf Allah’ın onlara verdiği farklılıklardan dolayı, başkalarının dilinden emin değildir! Minberlerden yayılan nefret dili, toplumu kutuplaştırıyor, kardeşliği zehirliyor.

İslam, bir korku ve nefret dini değildir. Kimseyi, Allah’ın yarattığı şekliyle “sapkın” ilan etme hakkını bize vermez. Bizim görevimiz yargılamak değil, rahmetle muamele etmektir. Bizim görevimiz dışlamak değil, kucaklamaktır.

Sermayenin çıkarlarına, haksız zenginleşmeye, israfa ve yolsuzluğa ses çıkarmayıp; gücünü sadece Allah’ın korumasız kullarına, ötekileştirilenlere, LGBTİ+’lara yönelten bir “ahlakçılık”, İslami değildir. 

Gerçek ahlak, özgürlükçüdür; çünkü Allah insana irade vermiştir. Gerçek ahlak, barışçıldır; çünkü dinin temeli rahmettir. Gerçek ahlak, adildir; çünkü mülkün temeli adalettir.

Ya Rab! Bizi, Senin yarattıklarını Sen’den daha iyi biliyormuş gibi yargılama kibrinden koru. Ya Rab! Kalplerimizi, Senin “âyetim” dediğin farklılıklara karşı nefretle değil, anlayış ve merhametle doldur. Bizi, zalimin değil, mazlumun; sermayenin değil, emeğin; baskının değil, özgürlüğün yanında duranlardan eyle.

Âmin.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir