Biz Kimiz?
Emek ve Adalet Platformu kurulduğu 2011 yılından bugüne kadar şu iki hakikat çevresinde bir pratiği örmeye, inşa etmeye çalışmıştır: (i) bu kula kulluk, sömürü ve zulüm düzeninden kurtuluş ezilenlerin kendi elleriyle olacaktır, (ii) bunun için samimiyet ve sabır ile ezilenlerin mücadelesinin doğrudan bir parçası olmak gerekmektedir.
Bu hakikatler çerçevesinde Emek ve Adalet Platformu, içinde bulunduğumuz “dünyanın Türkiye’sinde”, mücadelenin çok boyutlu yapısını (sınıf, ataerki ve ulusal baskı) ve özgün koşullarını gözeten bir stratejinin ve devrimci dönüşümün imkanlarını aramaktadır. Bu bağlamda kapitalist ve erkek egemen dünya düzenin değişmesi için örgütlü bir mücadeleyi sürdürmek gerekmektedir.
Türkiye’nin özgün koşullarında burjuvazinin ve ataerkil tahakkümün kültür savaşı düzleminde sürdürülmesine karşı fiilî meşru mücadele hattında sınıf savaşını ve feminist mücadeleyi örgütlemek gerekmektedir. Devrimci dönüşüm, köklü toplumsal değişim, sermayenin ve ataerkinin tahakkümünden kurtulmak; ancak kültür savaşı sahnesinden, temsillere sıkıştırılmış bir siyasetten sıyrılıp, doğrudan kitleler içinde kitlelerle yürütülen siyasetle mümkün olacaktır. Bu sebeple Emek ve Adalet Platformu kapitalizm, ataerki, emperyalizm ve ırkçılığa karşı topyekün mücadelede, mevcut kültür kamplarına sıkışmayan; sosyalizmi laiklik/gelenek/bayrak-flama dolayımına, feminizmi de sekülerlik/beyazlık/liberallik dolayımına indirgemeyen; Türkiye’nin özgün koşullarında Müslümanların ataerkiye ve kapitalizme karşı devrimci mücadelede özneler olmasını sağlayacak strateji ve siyaseti arayan bir inşa örgütüdür.
Bu yüzden EAP, zulüm sistemlerine karşı mücadele eden Müslüman sosyalist feministlere (MSF) alan açmayı, onların siyasal özneliklerini inançları ve kültürel değerleri üzerinden kurmalarına destek olmayı sorumluluk olarak kabul eder. Zira MSF çizgisi, dini ya da seküler her türlü ezme-ezilme ilişkisine karşı direnirken, halkın değer dünyasını anlam kurucu bir pratik olarak benimsemektedir.
EAP kendisini sosyalist-feminist bir örgüt olarak tarif eder. Öte yandan, sosyalist-feminist mücadele, kendi ismine ve tanımına indirgenemeyecek kadar kuşatıcı, ataerkil kapitalist yağma düzeni ise hiçbir terimin tarihüstü bir temsiliyet sağlayamayacağı kadar dinamiktir. Bu sebeple EAP isimlere, terimlere sıkışan dogmatik bir kavrayışı değil, mücadelenin içinde diyalektik şekilde dönüşen devrimci eylemi merkeze alır. Her tarihsel koşulda toplumlar, sömürü ve zulme karşı bağrından nice direnişler, cihadlar ve mücadeleler doğurmuştur. Ezilenlerin bu mücadelesine katılmak, statükocu düşünme biçimlerinden uzak durarak her mücadelenin özgün koşullarını gözetmek ve ataerkil sermaye iktidarını devirmek için, kültür savaşıyla perdelenen ideolojik düzleme karşı mücadele etmek gerekir.
Bugün Türkiye’de ezilenlerin mücadelelerini siyasal olarak kuşatabilecek bir sosyalist-feminist bilinç henüz kendisini gerçekleştirebilmiş değildir. Ezilenler, siyasal temsil bakımından ataerki ve kapitalizmi besleme noktasında birbirlerinden ayrışmayan devletçi-Kemalist aydınlanmacılığa ya da muhafazakâr-İslamcılığa mahkûm edilmektedir. Oysa işçilerin, kadınların ve tüm ezilenlerin devrimci bir hatta başkaldırabilmesi, bu iki egemen ideolojiyle ve bunlar arasındaki suni savaşla hesaplaşmayı gerektirir. Tam da bu sebeple, fiili-meşru mücadele hattının güçlendirilmesiyle gelişecek olan ezilenlerin örgütlü gücü, ideolojik mücadeleyle birlikte tahkim edilmelidir. Bu nedenle Emek ve Adalet Platformu, kültür savaşının yarattığı sis perdesini dağıtmak ve ezilenlerin mücadelesini siyasal düzleme taşımak için fiili-meşru mücadeleyi ve ideolojik mücadeleyi birlikte örmeyi bir zorunluluk görmektedir.
Belirlediğimiz bu hat doğrultusunda, kula kulluğun her türlüsüne karşı mücadelede, ezilenlerin safını oluşturacak siyasi bir odak olabilmek için, kavganın fikirsel ve örgütsel zeminini adım adım inşa ettiğimiz bir yol yürümekteyiz.