Başkasının Sınırını İhlal Etmeden Yaşamak – 13 Haziran Cuma Hutbesi
Emek ve Adalet Platformu olarak Diyanet’in toplumsal sorunlara ve siyasi meselelere değinmeyen, İslam’ın sermaye lehine ve devlet onaylı yorumunu empoze eden Cuma hutbelerine karşı, her Cuma günü arkadaşlarımızın kaleme aldığı Alternatif Hutbeyi okurlarımızın ilgisine sunuyoruz.
Aziz Müminler,
Yüce Rabbimiz Maide Suresi’nde şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı temiz ve güzel nimetleri kendinize haram kılmayın! Haddi de aşmayın; çünkü Allah haddi aşanları sevmez.” [Maide Suresi, 87] Bu ilahi uyarı, yalnızca bireysel aşırılıkları değil, toplumsal düzeyde ölçüsüzlüğü ve adaletsizliği de kapsar. Kapitalist sermayedarlar yeni tüketim alışkanlıkları çıkartarak ve kitleleri buna yönlendirerek bu israfı büyütür. Bu bilinçli israfta kapitalist devletler ve hükümetlerin payı halklardan daha büyüktür.
Sevgili Müminler,
Allah’ın helal kıldığı nimetleri yemeyi, görmeyi terk etmek bir fazilet değildir. Ancak herkese helal olan dünya nimetini sahilleri, ormanları, suları kısıtlayıp yasaklamak haddi aşmaktır. Kapitalizm bir grubun faydası için ötekine helal kılınmış her şeyi elinden almaktır. İslam bir mağararaya kapanıp tek başına yaşanabilecek bir din değildir. Aksine dünyada birlikte olmayı, diğerini kendinden önce düşünmeyi, sosyal bağlar inşa ederek birbirini sevmeyi salık veren bir hayat biçimidir. İslam’da dünya üzerinde birlikte var olduğun bir başkasını düşünmeden, onun da hayrını kendi hayrın gibi gözetmeden kurtuluş yoktur. Helalleri yasaklamak İslam’da had aşmaksa kendi helalini yaşamak için bir başkasını yok saymak da haddi aşmaktır. İslam birlikte yaşamayı ve kendi nefsinden önce başkasını düşünmeyi bizlere öğretmiştir.
Değerli Kardeşlerim,
Allah’ın yeryüzüne yaydığı nimetler bütün insanlık içindir. Cinsellik ve bunu helal şekilde gerçekleştirebilmenin bir yolu olan evlilik de bu nimetlerdendir. Bu nimet ise güç erki tarafından evliliği tercih etmek isteyen kişilere ekonominin görünmez eli üzerinden yasaklanmaktadır. Zamanımızda bir çiftin hayatını birlikte yürütebilmesi için gerekli olan her şey onların maddi kazançlarının aksi yönündedir. Böyle bir karar alan bir çiftin bunun gerekliliklerini yerine getirecek asgari düzey koşulları sağlaması bile güçleşmektedir. Böyle bir ekonomik gerçeklikte devletin görevi insanların hayatlarına, evlilik kararı alıp almamalarına, bu kararı alanların düğünlerini nasıl yapacaklarına yahut nasıl yaşayacaklarına karışması değildir. Onun görevi evlenme kararı alan bir çiftin hayatını sürdürebilecek ekonomik düzlemi sağlamaktır.
Sevgili Müminler,
Bahsedilen Maide Suresi’nin 87.ayeti üzerine sahabeler farklı şekillerde kendilerine dünya nimetlerini yasak etmiş ve böyle daha faziletli kullar olabileceklerini düşünmüşlerdir. Bunun üzerine İslam Peygamberiyse onlara şu konuşmayı yapmıştır:
“Birtakım kimselere ne oluyor ki hanımlarıyla beraber olmayı, yemeyi içmeyi, güzel koku sürmeyi, uyumayı ve meşrû sayılan dünya zevklerini kendilerine yasak ediyorlar. Şüphesiz ki ben size keşiş ve ruhban olmanızı emretmiyorum. Dünyadan el etek çekip manastırlara sığınmayı emretmiyorum. *Ümmetimin seyahati oruç, ruhbanlığı ise cihaddır… Siz dosdoğru olunuz ki başkaları da öyle olsun.” (Vâhidî, Esbâbu’n-nüzûl, s. 207-208)