Kolektif – Pazarkule/Evros’tan Notlar – Üçüncü Dört Gün

İlk sekiz günün notlarını iki parça (1. ve 2.) halinde sitemizde iktibas etmiştik. gocmendayanisma.com‘da yayınlanmaya devam eden Pazarkule notlarını iktibas etmeye devam ediyoruz.

KOLEKTİF

08.03.2020 – Pazarkule/Evros (Alandaki 9. gün)

Bugün mültecilerin bulunduğu alandan Karaağaç’a geçişlerin daha da güçleştiğini, tek bir noktadan (ana kapı, nizamiye) alandan çıkılmasına izin verildiğini öğrendik. Tek geçiş noktası olan bu kapıdan çıkabilmelerinin koşulununsa, jandarma tarafından parmak izlerinin alınması, sadece gözlerinin yer aldığı fotoğraflarının çekilmesi ve üzerlerinin askerler tarafından aranmasına müsaade etmeleri olduğunu öğrendik. Arkadaşımızın ilettiği üzere alandan çıkışlar sabah saat 10.00 sularında başlarken, gün içerisinde alandaki uzun kuyruklarla devam etti. Arkadaşlarımız da çıkış sırasında iki saat bekledikten sonra Karaağaç’a ancak gelebildiklerini söylediler. Bugün her şeye rağmen Karaağaç’ta arkadaşlarımızla buluştuğumuzda moralleri iyiydi.

Bir göçmen arkadaşımız alan içerisinden Karaağaç’a geçiş yapılan ana kapıya giden sırada beklerken, jandarmanın ona “neden gülüyorsun?” diye bağırdığını, onun da cevaben “ben hiçbir şeye gülmüyorum, sen neden bağırıyorsun?” diye karşılık verdiğini, bunun üzerine komutanın onu başka bir köşeye çekerek dövdüğünü iletti. Bir önceki sohbetimizde aynı arkadaşımız, askerlerin Yunanistan sınırını geçebilmeleri için kendilerine yardımcı olduklarını hatta sınır kapısının önünde yer alan son teli indirmeleri için halat ve kanca verdiklerini iletmişti. Yunanistan geçişlerinde göçmenlere “yardımcı” olan askerlerin, alan içerisinde göçmenlere yönelik sıklıkla kötü muamelede bulundukları arkadaşlarımız tarafından dile getiriliyor.

Başka bağımsız yardım derneklerinin alana girmesine müsaade edilmezken, Yavuz Selim Derneği’nin bugün yardım dağıtmak üzere öğleden sonra alana girmiş olduğunu öğrendik. Alandaki arkadaşımız ilk günden beri orada olan Beşir Derneği’nin bugün mavi kıyafetler dağıttığını söyledi.

Arkadaşlarımız gece 23.00 gibi alana girdiklerini ve geri girişlerde parmak izi alınmadığını söyledi.

Bugün Edirne merkezde saat 14.00 civarı 8 Mart eylemine rastladık. Şehrin hemen yanı başında çok ciddi bir göçmen kadın varlığı olmasına rağmen, basın açıklamasında ya da dövizlerde göçmenlere, sınırlara ya da savaşa dair bir gündem yoktu. 15.00 civarı Karaağaç’a geldik.

Bugün mülteci kadınlarla sohbet fırsatı bulduk. Alandan gelen göçmen kadın arkadaşlarımızla kendi deneyimlerini ve hikayelerini anlattıkları ve kadın olarak bu süreci nasıl yaşadıkları üzerine sohbet ettik. Vidyo çalışırken konuştuğumuz kadınlardan biri İran’da bir yıl boyunca sinema okuduğunu, kamerayı kullanabileceğini belirterek çekimleri kendi yapmayı teklif etti. Kamerayı kendisine teslim ettik. Sohbet ettiğimiz göçmen kadınlar bu sayede tanışmış oldular ve aynı dili konuşmaları onları rahatlattı.

Türkiye’de göçmen kadınlara özellikle erkeklerin yaklaşımlarının kötü olduğundan bahsettiler. Hepsi ortak bir deneyim olarak çalıştıkları yerlerde patronlarının cinsiyetçi davranışlarına ve tacizlerine maruz kaldıklarını aktardılar. Ayrıca çok düşük ücretlerle çalıştıklarını, pek çok defa ücretlerini alamadıklarını ve Türkiye’de hak arama olanaklarının bulunmadığını söylediler. Türkiye’deki kadınlarla da bir dayanışma ilişkisi kuramadıklarını, böyle bir temassızlığın kendilerini yalnızlaştırdığını eklediler. Arkadaşlarımızdan iki tanesi, yüksek lisansları ve uzmanlıkları olmasına rağmen ancak vasıfsız işçi olarak iş bulabildiklerini söylediler. Daha genç olan arkadaşımız ise eğitimine devam etmek istemesine rağmen Türkiye’de bunun olanaklarının bulunmadığını belirtti. Geleceklerine dair belirsizliğin devam ettiğini ancak Pazarkule’den sınırı geçip hayallerini gerçekleştirme umutlarını koruduklarını söylediler. Yaşadıkları bütün zorluklara rağmen aslında istedikleri tek şeyin sıradan, sakin ve güvenli bir hayat olduğunu çokça vurguladılar.

Pazarkule’deki koşulların özellikle kadınlar ve çocuklar için çok ağır olduğunu, son derece sağlıksız barınma ve hijyen koşullarında yaşadıklarını ilettiler. Kendileri de dahil olmak üzere alandaki kadınların genellikle çadırlarından fazla çıkmadıkları ve uzaklaşmadıklarını, kendilerini güvende hissetmediklerini aktardılar. Bazı taciz vakalarının yaşandığını ve hatta bir kadına tecavüz etmeye çalışıldığını fakat kadının kaçmayı başararak kurtulduğunu anlattılar.

Tüm bu sorunlarla birlikte, GR tarafından yürütülen saldırıların çok sert olduğunu, özellikle dün gece (07.03.20) gaz yoğunluğunun had safhaya ulaştığını ve bebekleri olan kadınların bu saldırı karşısında korunabilecekleri hiçbir alan bulunmadığını üzüntüyle ilettiler. Yine başka bir arkadaşımız da kucağında bebeğiyle bir annenin kendi kaldığı derme çatma naylon çadıra sığındığını ve bebeğin güçlükle nefes aldığını, bir tişörtü havada sallayarak brandanın içini havalandırmaya uğraştığını aktardı. Ancak bebeğin durumunun iyi olduğunu da ekledi.

Alandaki kadınların birbirleriyle ilişkilerini sorduğumuzda bir grup kadının, diğer kadınların çadırlarına giderek, birlikte davranmayı konuştuklarını söylediler. Tam bir ortaklaşmanın olmadığını, herkesin farklı motivasyonu olduğunu, ancak bu kadınları da anlayışla karşıladıklarını, çünkü hem kendileri hem çocukları için yaşam mücadelesi içinde olduklarını ve her türlü çareye başvurabilecek durumda olduklarını söylediler.

8 Mart dünya kadınlar günü hakkında konuşurken, tüm kadınlardan beklediklerinin kendilerine ayrımcı bir gözle bakmamalarını olduğunu, dili, dini, uyruğu ne olursa olsun kadınlar arasında bir dayanışma olması gerektiğini söylediler. Tüm dünya kadınlarının eşitlik ve özgürlük içinde yaşamalarını dilediklerini belirttiler. Ayrıca alanda da bir grup kadının 8 Mart eylemi yaptığını sonradan öğrendik. Alanda özellikle kadınlara ve diğer hassas gruplara dair faaliyet ihtiyacı olduğunu gözlemledik.

Diğer yandan, burada geçirdiğimiz süre içerisinde edindiğimiz koordinasyon deneyimine dair birkaç notun ve genel değerlendirmenin olası yeni inisiyatifler için faydalı olabileceğini düşünüyoruz. Bu noktada özellikle göçmen kadın arkadaşlarımızla bugün yaptığımız sohbetler, her alanda olduğu gibi burada yürüttüğümüz koordinasyonda da cinsiyet çeşitliliğini mümkün olduğunca sağlamanın oldukça kıymetli olduğunu bize tekrar hatırlattı. Diğer yandan, alana gelen herkesin öncelikle burada ne olup bittiğine ve fiziksel duruma dair bir oryantasyona ihtiyacı elbette oluyor. Kısa süreli dahiliyetlerde alana ancak intibak edilebiliyor, uzun süreli kalmalardaysa ciddi bir duygusal ve fiziksel yorgunluk gerçekleşiyor.

Bu nedenle rotasyonu kurarken, zaruretler dışında en az 2 ila 5 günlük bloklar halinde dahil olabileceğini beyan edenleri önceledik. Burada belli bir ebatta yapılabilecek hesapsız işler yığınını 2 ila 5 kişilik gruplar halinde tutabiliyoruz. Daha fazlası hem ölçeğimiz için lüzumlu değil, hem de engellemeyle karşılaşması olası. Alanda bulunabilecek, emek ve vakit verebilecek gönüllüler varsa, ki anladığımız kadarıyla var, inisiyatif alınabilecek çok çeşitli siyasal ve pratik alanlar mevcut. Kendi adımıza, alandaki faaliyetimizin rotasyonunu en azından birkaç hafta döndürebilecek kadar bir toplam oluştuğunu, ihtiyaç duymamız halinde ses edeceğimizi bu vesileyle belirtmek isteriz.

No Border Pazarkule/Edirne

Kaynak: http://gocmendayanisma.com/2020/03/09/pazarkule-evrostan-notlar-dokuzuncu-gun-no tes-from-pazarkule-evros-ninth-day

09.03.2020 – Pazarkule/Evros (Alandaki 10. Gün)

Akşam geç saatte sohbet ettiğimiz göçmen arkadaşlarımız içeride plastik mermi kullanıldığı, aralarından birisi de dahil olmak üzere yaralananların olduğunu belirttiler. Yaralanan arkadaş, “biz geçeceğiz yahut öleceğiz. Ama geride kalanları lütfen yalnız bırakmayın” diyordu.

Özellikle IOM, UNHCR, ASAM gibi insani yardım kuruluşu çalışanlarının alandaki mesaisi bittikten sonra kolluk zulmünün arttığını ilettiler. Sıra beklerken yere oturmalarına dahi izin verilmediği, elektrikli coplar kullanıldığı, yine kadınların çadırlarından çok fazla çıkmadığı bize aktarılanlar arasında.

İçeride 30 kadın 30 erkek tuvalet kabini var. 4000’i kadın olmak üzere 15000 kişi olduğunu ilettiler. İçeriye çadır sokmaya çalışanlara engel olunmuş. Ancak çadır olarak kullanılabilecek naylon vs. gibi malzemeleri içeri alıyorlar. Sadece bin adet de olsa içeride ilk defa uyku matı dağıtılmış. Hava sıcaklığı bu gece 6-8 derece düştü.

Söylenenlere göre alanda toplam ölü sayısı yedi olmuş. Bunun üçü resmi olarak teyit edilmiş durumda. İçeride hamileliğinin son döneminde olan bir kadın var. “İnşallah çocuğum Avrupa’da doğacak!” diyor.

Edirne Barosu Mülteci Hakları komisyonundan bir avukatın aktardığına göre Yunanistan’ın gerçekleştirdiği geri göndermelere, yaralanmalara, ölümlere ve diğer hak ihlallerine dair Edirne merkez, İpsala, Meriç, Enez gibi çevre ilçeler dahil 90 dosya açılmış durumda.

Göç İdaresi’nin, İstanbul, Ankara ve Edirne barolarını davet ederek Yunanistan’ın gerçekleştirdiği hak ihlallerinin AİHM’e götürülmesi üzerine barolarla görüştüğünü öğrendik.

Bir süre sınırda kaldıktan sonra kayıtlı oldukları şehre geri dönen göçmenlere sınır ihlali yaptıkları gerekçesiyle uluslararası koruma başvurularının geri çekilmiş sayıldığı ve geçici korumalarını kaybettiklerinin belirtildiği haberi geldi. Ancak bu bilgiyi Göç İdaresi yetkililerine sorulduğunda, yetkililer geri dönen göçmenlerin başvurularının geri çekilmiş sayılması gibi bir uygulamalarının olmadığını belirtmişler. Bu konudaki belirsizlik buradaki göçmenlerin en büyük kaygılarından biri.

Gelen/dönen göçmen yoğunluğu önceki günlere göre oldukça düştü. Dışarı çıkmak isteyenler, bu akşam saatlerinden itibaren engellendiler. Saat 19.00’da bir anda bir saatliğine olduğunu söyleyerek kapıyı açtılar. Karaağaç merkezine bir anda dev bir kalabalık yığıldı.

Karaağaç köyü sakinleri kısmı olarak dükkanlarını, imkanlarını göçmenlere açmış durumdalar. Neredeyse her prizde pek çok telefon şarj ediliyor. Ancak kalabalık, köyün rutinine ağır gelmiş durumda. Göçmenlere yönelik ırkçı söylemler ve bunların tonunda artış gözlemleyebiliyoruz.

Durum, çiftçiler için ayrı bir krize dönüşmüş. Şimdi tam ekim biçim zamanı ama kamp alanı buradayken insanların tarlalarına ulaşmaları mümkün değil.

Kahveye oturduk, tanımayan insanlar “Polis, polis! problem!” diye seslenerek kaldırmaya çalıştılar. Türkçe konuştuğumuz fark edilince kabul gördük. Bir de aşağılanmışlık mahcubiyetiyle “sizi göçmen zannettik” denilerek özür dilendi. Göçmenlere kağıt bardakla, yerlilere cam bardakla servis yapıyorlar. Bunun sebebininse müşterilerinin talebine bağlıyorlar. Kahveci, “şimdi bugün paraları varken iyi, yarın paraları kalmadığında n’olacak” diye soruyordu. Göçmenlerin hırsızlık yapma ihtimaline dair pek çok ihtar aldık. “Bu alan bir toplama kampına mı dönüştürülecek; yoksa boşaltılacak mı? Bu insanlar bizim başımıza mı kalacak!?” gibi kaygılar sıklıkla dillendiriliyor.

Motorize yunus timleri mekanları dolaşarak mültecileri oturtmuyorlar.

Bir yandan fahiş fiyatlara dayalı bir ekonomi de oluşmuş durumda. At arabaları göçmenleri alanın kapısından köye 5 liraya taşıyor; naylonun metrekaresi 20 liraya satılıyor. Karşılaştırılabilmesi için geçen hafta İstanbul’dan 50 metrekaresi 24 liradan naylon aldığımızı belirtmek isteriz.

No Border Pazarkule/Edirne

Kaynak: http://gocmendayanisma.com/2020/03/10/pazarkule-evrostan-notlar-onuncu-gun-notes -from-pazarkule-evros-tenth-day

10.03.2020 – Pazarkule/Evros (Alandaki 11. gün)

Sabah erkenden Karaağaç meydanı göçmen kalabalığıyla doluydu. Henüz açılmamış olan marketin önünde açılış saatini bekleyen insanlar uzun bir kuyruk oluşturuyorlardı. Börekçinin tezgahındaki malzemeler boşalmış, tüm günlük unlu mamul tedariki sabah erken saatte tükenmişti. Yakınlık kurduğumuz göçmenlerin yanı sıra kalabalıkla aramızda artık bir aşinalık oluşmaya başlamıştı.

Köyde bazı evlerde 15 lira karşılığında duş alınabiliyor. Kahvede çok sayıda göçmen kadın vardı. Telefon şarjlarını beklerken epey sohbet döndü. Bir anda içeriye ağzı maskeli, üzerinde özel bir elbisesi olan bir görevli girerek elindeki bir malzemeyle kahvede özellikle göçmenlerin eşyalarına doğru dezenfektan bir malzeme sıkıyor, bir yandan da içeride oturanlara “zararsızdır; zararsız!” diye telkinde bulunuyordu.

Kahvenin önündeki meydanda sivil polisler geçenlere kimlik sorgusu yapıyordu. O sırada kahvede sohbet halinde olduğumuz göçmen arkadaş o anda ayaküstü sorgulanan gazetecileri göstererek “Çok mültecinin hayatı mahvoluyor. Hiçbir haber vermiyorlar. İçeride sadece TRT, ATV ve Anadolu Ajansı var” dedi. Köyün içinde gün boyunca polis mevcudiyeti ve güvenlik dozu arttı. Polis devriyesi bizim araçlarımızı da ziyaret etti.

Karaağaç, Edirne kent merkezinden bir nehirle ayrılıyor. Köyün girişindeki köprü sınır boyunca oluşan toplama kampının ilk kontrol noktası. Polis buradan geçen araçları durdurup içinde göçmen olup olmadığına bakıyor ve araçlardaki göçmenleri aşağıya indiriyorlar. Burada gruplar halinde bekletilen göçmenlere ne olduğuna dair farklı haberler dolaşıyor. Kimini karşıya geçme noktalarına, kimini ise Karaağaç köyüne hiç temas ettirmeden doğrudan kamp alanının içine götürdüklerini duyduk. Edirne şehrinin içinde yaklaşık yüz kişilik bir göçmen grubunun kamp alanına ulaşmak için beklediklerini öğrendik. Bu noktaya gelen otobüslerin bu insanları Uzunköprü’ye götürdüğü söyleniyor.

Diğer yandan, dün kendi aracıyla Edirne’den İstanbul yönüne giden bir kişinin polis noktasında durdurularak, sürücünün yanına İstanbul’a götürmesi için bir göçmenin verildiğini de duyduk. Dolayısıyla sınıra doğru yürüyüşlerinde henüz Pazarkule’ye varamamış göçmenlerin polis tarafından toplandığını biliyoruz ancak bu kişilere ne olduğu hakkında dağınık söylentiler var. Teyitli ve belirgin bir bilgi yok. Hemen her hususta, belirsizlik hali buranın kanunu olmuş durumda.

Rotasyon için İstanbul’dan gelen arkadaşımız Havsa sapağında otobüsün durdurulduğunu aktardı. Söylediğine göre, otobüsün içinde birkaç Afgan genç ve iki sivil giyimli polis vardı, sapağa gelmeden önce hem polislere hem de göçmenlere muavin tarafından hazırlanmaları söylendi ve otobüs durdurulduğunda Afganlar aşağıya indirilerek dışarıda bekletilen diğer göçmen grubuna eklendi. Oysa dün aynı otobüs firmayla aynı yolu yapan arkadaşlarımızın araçları kontrol noktasında durdurulmamıştı.

Diğer yandan, bir taksici, emniyetin Edirne’de bulunan taksi ve dolmuş duraklarına “göçmenleri sakın almayın, suç teşkil ediyor, cezası ağır” gibi göz dağı veren telkinlerde bulunduğunu aktardı. Dolmuş yolculuklarında gözlemlediklerimiz ve ettiğimiz sohbetler de bunu doğruluyor.

Akşam 23.00’te çantalarıyla Karaağaç’ın kenar sokaklarından sınır yönüne toplu halde yürüyen yaklaşık yirmi kişilik bir göçmen grubu gördük. Karaağaç girişindeki köprüde bulunan kontrol noktasında araçlar durdurularak göçmenlerin köye girmelerine izin verilmediği ve aslında birkaç gündür köye yeni gelen göçmen girişi gözlemlemediğimiz için dışarı çıkarak küçük bir selamlama yaptık. Kamp alanına alınmadıklarını ve geceyi geçirecek bir yer aradıklarını ileterek hızlıca yürüyüp uzaklaştılar.

No Border Pazarkule/Edirne

Kaynak: http://gocmendayanisma.com/2020/03/11/pazarkule-evrostan-notlar-onbirinci-gun-no tes-from-pazarkule-evros-eleventh-day

11.03.2020 – Pazarkule/Evros (Alandaki 12. gün)

Geceden bıraktığımız kadar soğuk bir sabaha uyandık. Saat 8.30 civarı sınırdan silah mı gaz fişeği mi olduğunu ayırt edemediğimiz atış sesleri geliyordu.

Köy meydanında göçmen varlığı geçen günlere göre daha azdı. Duyduğumuza göre kamp alanından dün dışarı çıkanların bugün çıkmalarına izin verilmemiş. Yine de çıkmak isteyenler sabah 5.00 gibi kamp içinde kuyruk oluşturmaya başlamışlar.

Bugün sıkılaşan bir başka uygulama ise göçmenlerin telefonlarını şarj ettikleri kafelerin polis tarafından kati bir dille uyarılması, bazı dükkanların dış priz şalterinin indirilmesiydi. Bu nedenle göçmenler telefonlarını şarj edemiyorlardı. Böylece, göçmenlerin dış dünyayla bağlantılarına ciddi bir kısıtlama gelmiş oldu.

Yine dünkü gibi, etrafta polis yoğunluğu vardı. Karaağaç halkında yavaş yavaş bezme belirtileri görülüyordu. “Bu insanları buraya neden getirdiler? Yazık değil mi?” gibi tepkiler duyduk.

Akşam 18.30’da sınırdan yine atış sesleri gelmeye başladı. Bu defa çok yoğundu ve uzun sürdü. Epey kaygılandık. İçeride bulunan konuştuğumuz arkadaşlar, Yunanistan tarafından, plastik mermi ve gaz fişeğinin yanı sıra güçlü bir rüzgar akımı ile gazın yönünü değiştiren ve yaklaşan insanları geriye doğru iten zırhlı bir araç kullanıldığını iletti.

Bugün izleme yapmaya gelen, çeşitli barolar ve hukuk derneklerinin dahil olduğu bir heyet alana alınmadı. Valiliğe yaptıkları yazılı başvuruları reddedilmiş. Sadece baro başkanlarının kamp alanına girmelerine izin verilmiş. Reddedilen ekip kontrol noktasında basın açıklaması yaptı.

No Border Pazarkule/Edirne

Kaynak: http://gocmendayanisma.com/2020/03/12/pazarkule-evrostan-notlar-onikinci-gun-not es-from-pazarkule-evros-twelfth-day

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir