Yemen’in “Dokunulmazları”: Hizmetkârlar

ALİ SERBEDAR

Şu günlerde herkes Yemen’i konuşuyor. Zeydîler, Husiler, Islah Partisi, Yemen El Kaide’si.. Mahallemizdeki bakkaldan, ofiste çay getiren tatlı amcalara kadar herkes Ortadoğu uzmanı kesildi. Doğru dürüst Arapça okur-yazarın olmadığı ülkemiz için iyi bir standart!

Romaların Felix Arabia (Mutlu Arabistan) adını verdiği fakat darbe ve savaşlarla geçen son elli yılda bu ismi hak edecek neredeyse hiç bir şeyin vuku bulmadığı; hançerleri, uğruna yazılan türküleri ve yanaklarının bir yarısı gat çiğnemekten davul gibi şişmiş adamlarıyla meşhur,  ismi Arapça “uğur” kelimesinden türemiş olan Yemen, Ortadoğu’nun en fakir ülkesi. Yemen’in ise en fakirleri sayıları 3 milyona varan El Ahdam, yani Hadimler, bir başka deyişle Hizmetkarlar. Bazıları Etiyopya kökenlerine atfen Habeşî, diğerleri ise dışlanmışlar manasına gelen Muhamişîn’i de kullanıyor onlar için. Verilen isimler muhtelif olsa da, yaşadıklarının tek bir adı var: Ayrımcılık.

Afro-Arab oldukları için tenleri daha kara Hizmetkarların. Fakirlerse kesin Şiidirler diye düşünüyorsunuz yanılıyorsunuz. Çünkü Sünniler eğer bir manası varsa. Fakat Sünni ve Müslüman olmaları, onları başkalarının ‘Müslüman kardeşi’ yapmıyor. Ne asıp kesen El Kaide, ne Suud’a yakın Müslüman Kardeşler, ne de bir zamanlar Cemal Abdunnâsır’ın desteklediği sosyalist Sünnilere karşı Suud’un taşere ettiği, şimdilerde ise İran’ın mezhep üzerinden domine ettiği, yüzyıllar önce bu saçma kast sistemini kurmuş olan Zeydî Husiler onları kardeş olarak görüyor.

Hizmetkarların %80’inin kimliği yok. Çöp toplamak, temizlik, ayakkabı boyacılığı gibi vasıfsız işler onlardan soruluyor. Kimlikleri olmadığı için sağlık veya başka bir devlet hizmetinden yararlanamıyorlar. ‘Yemen’in lanetlileri’ olan Hizmetkarlarla kimse yemek yemiyor. Otobüste kimse bu kasttan olan birinin yanına oturmuyor. Tecavüze uğradıkları zaman, mücrim her hangi bir yasal kovuşturmaya bile uğramıyor çoğu zaman. Ayrımcılık ta ilkokul sıralarında başlıyor. Sınıfın temizliği, eğer ayrı bir sınıfa sürülmemişlerse, o sınıftaki Hizmetkar tarafından yapılıyor. Nereye giderlerse gitsinler ayrımcılık onların yakalarını bırakmıyor. Ebrehe’nin zamanından beri bu topraklarda yaşamalarına rağmen hala yerli değiller, hala dışlanıyorlar ve hala kimse cinsel istismar dışında Yemen’in dokunulmazlarına dokunmuyor.

Üstelik o kadar övündüğümüz, ırkçılığı mahkum ettiğini iddia ettiğimiz, Batı’da olmadığını iddia ettiğimiz dini geleneklere rağmen cereyan ediyor Hindistan’ın Dokunulmazlarına yapılan ayrımcılığı anımsatan bütün bu haksızlıklar.

Hizmetkarlar 60’lardaki sosyalist devrimle beraber bazı kazanımlar elde etseler de, desteklemelerine rağmen ne Arap Baharı yaralarına merhem olmuş, ne de İran devrimine benzer bir devrim yapacaklarını iddia eden Husiler bu ‘mustazafların’ dertlerine derman olmuş. Yemen’de kim gelirse gelsin, onlar hep altta kalmışlar ve kalmaya da devam ediyorlar. Allah’a değil de, kullara hizmetkar olmak ve kesintisiz gadre uğramak olan yazgıları yüzyıllardır üzerlerinden bir türlü silinmemiş Hizmetkarların.

Bunları neden mi anlatıyorum? Cevabı basit aslında. Sürekli Batı’nın pisliklerinden dem vuranlara, kendi mahallelerindeki yıllardır toplanmayan çöplüğü göstermek istiyorum. Amerika’daki siyahların kazanımlarının tarihini ezbere bilen ve Malcolm X’e Malkom diyecek kadar ‘mevzuya’ aşina olduğunu ihsas eden, ama kendi dibindeki ayrımcılıklara gözü kapalı olanlara başka acı ve kara hikayelerin de olduğunu göstermek istiyorum. Ne yazık ki Ortadoğu’da tek zulüm gören Filistinliler değil. Failleri bizler olduğumuz öte yandan mağdurları da bizden olmadığı için hasıraltı edilen nice ‘mezalim’ var bu topraklarda. Bence mezhep tartışmalarının örttüğü bu kabil meseleleri konuşarak başlayabiliriz sorunlarımızın izalesine dönük şifa reçeteleri yazmaya, eğer bir zamanlar olduğu gibi müreffeh ve huzurlu olmak gibi gerçek bir derdimiz varsa.

Lafı daha fazla uzatmaksızın şimdi soruyorum sizlere: Kötülüğü uzaklarda aramak yerine esas problemi kendi içimizde aramanın vakti gelmedi mi?”


*Öne çıkan görsel şuradan alıntıdır: http://www.adamreynoldsphotography.com/the-akhdam

1 Response

  1. Senol dedi ki:

    Yazı cok önemli bir konuya temas etmiş, fakat dili problemli. Sorunların hic biri diğerinden önemsiz değil fakat aciliyet ve çözüm icin kullanilan yol farklı. Uyuyanlari uyandırmak önemli fakat, kendinin de yeni öğrendiği bir şeyi başkalarını aşağılayarak yapmak, kimse gerçek sorunlarla ugrasmiyor demek yanlış. 100 yıldan fazladır kendi kurumları aydınları olmayan bir İslam ümmeti birtakım bireysel çabalarla sorunlarını tanımlamaya ve çözmeye çalışıyor. Ve herkes bu süreçte bir şeyleri gördüğü ve gücünün yettiği kadar çözmeye çalışıyor. İnşallah bu yazıdan sonra da birşeyler değişmeye başlar. Yazar bu uyarisi icin teşekkürü hakediyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir