Ameller ve Niyetler

Müslümanlığını esas alanlar, on yıllar boyunca “kula kul olmamak kararımız var” dedi, inancına ve fikriyatına engel koyanlara karşı mücadele etti. Kurumlara karşı mesafeli, sermayeye karşı temkinliydik. Referansımız sağlamdı ama reçetemiz ortak değildi. 80’ler ve 90’lar boyunca tartıştık ve doğruları koymaya çalıştık. Allah’ın rızasını örgütlemeye çalıştık. Gelinen noktada yanlış bir şeyler olduğu ortada. Kendi müminliğinden şüphe duymayanlar, ‘müminlere kol kanat ger’mek deyince kollamayı, kolaçan etmeyi anladılar. Türlü bahaneyle pazılarını geliştirirken, Allah’ın rızasını yaydığını sanarak, aslında razı etme biçimlerini örgütlediler. Hatta filme öylesine kaptırdılar ki, yolunuz yol değil diyen birçok Müslüman ciddiye alınmadı, dışlandı ve/veya baskıya uğradı.

Müslüman-muhafazakâr iktidar talipleri, onlarca yıllık ortak düşmana diz çöktürene dek birbirleriyle ‘kutsal,’ güç odaklarıyla ‘mecburî’ ittifaklar kurmuştu, biz öyle anladık. Ortada (görünürde) ciddiye alınacak bir karşıt güç kalmayınca gördük ki, ne ilki gözümüzü boyadıkları kadar saf ve kutsal, ne ikincisi arkasına sığındıkları gibi mecburî… Birbirlerine düşüyorlar şimdi. Kendine razı etme siyasetinin bir gereği olarak karşı tarafın ‘şeytanîliği’ gözler önüne seriliyor. Tekrarlanan argüman ise hep “iyi niyetimiz” ve “hüsnü zannımız.” Hz.Ömer bile “o münafıklar listesinde ben de var mıyım” diye endişelenirken, bu özgüven, bizi korkutuyor.

Ameller niyetlere göredir. Ama bu, “kalbimiz temiz” demek değil. Peygamberimizin hakikate yönelişi, Hira Dağı’na çıkmasıyla tamama erdi ve son nefesine kadar devam etti. Biz kendi durumumuzu değiştirmedikçe Allah’ın rahmeti inmeyecek. “İyi niyet” kalıbına dökülen hiçbir mücadele, bizi sorgulamaktan alıkoymamalı. Doğruyu yerli yerine koymak için her an, her dakika imtihandayız. Ne var ki, ne yolsuzluğu ortaya çıkarma adıyla tutulan saflar, ne de uluslararası komployu gerekçe gösterip yozlaşmayı kamufle eden ‘birlik şemsiyesi’ inandırıcı.

Bir şeyi hak ve batıl ekseninde tartışmak giderek zorlaşıyor. Korkarız bu kavgada sakat kalan, biraradalığı ayakta tutması lazım gelen kurumlar -başta yargı- olacak. Bu yüzden dur durak bilmeden adalete çağırmaya devam etmeli. “Kral çıplak” olsa da adl ile örtünmenin mücahedesi, hiçbir kurumu ve birlikteliği kutsallaştırmadan, düşmanlığı yaymadan, özgüven sanrılarına kapılmadan aranmalı, hatırlanmalı.

4 Responses

  1. mehmet talha dedi ki:

    bu yazı aslında şunun bir devamı gibi: http://www.emekveadalet.org/arsivler/10599

  2. Salih paşaoğlu dedi ki:

    Tebrikler, güzel bir fikir jimnastiği, Evet her şeyi hak-batıl ekseninde tartışmak gerek. Lakin insanın olduğu her yerde ve her zamanda, belki asr-ı saadette bile suç işleyen, günah işleyenler olmuştur olacaktır, suçların şahsiliği vardır, “ve la tezirü vaziretün vizra uhra” (kimse kimsenin yükünü taşımaz) vardır. Beraat-ı zimmet asıldır (bknz. Mecelle), Yöneticilerin halka, onun yaşam kalitesine ve özgürlüğüne yaptığı hizmetler de dikkate alınmalıdır, yani eleştirilerde doğrular ve yanlışlar birlikte olmalı, adalet terazisi iyi tutulmalıdır vs vs.

  3. bedri dedi ki:

    Yazıda işaret edilen AKP-Cemaat tartışması ise kendi adıma meseleyi iki müslüman odağın gayretinden ziyade iki tane çetenin iktidar kavgası olarak okumak gerektiği kanaatindeyim. şu güne kadar halkın problemleri için kılını kıpırdatmamış ve sermayenin gücün yanında olmuş bu çetelerin müslüman etiketi üst başlığı ile değerlendirilmeye tabi tutulmasından rahatsızım hala. bireysel dindarlıkları beni ilgilendirmez ancak “müslümanlar” genellemesi benim gibilerin de söz söylemek istediği bir üst alanı kapsar ki bu alanda müslümanlığa hizmet derdi olmayanların da yer almasını benimsemeye hiç niyetli değilim. bu alan retorikle şekillenmeyen ve pratikle kendini gösterebilecek bir alan. eğer yazar akp de cemaat de kapitalist haçlı zihniyetli sermaye odaklarına hizmet etmemiştir diyebilirse belki o zaman bu yazı anlamlı bir zemine oturur. acizane fikrim budur vesselam.

  4. mehmet talha dedi ki:

    “müslümanlar” derken iyi kötü 70’lerden hatta 20’lerden beri bedel ödeyerek adl için gayret gösteren ve kendini mümin olarak anlatan, benimseten herkesten söz ediyorum, bunlara milli görüş de, cemaatler de dahildir, kimseyi tekfire niyetim yok. maksadım allah için cihad ettiğini sanmanın insanı körlüğe iteceği ki alev alatlı şurada “cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla örülüdür” derken haklı bence: http://yenisafak.mobi/roportaj-haber/erdogan-one-minute-ceker-20.1.2014%20-611435

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir