Devrimci Hafızayı Bugüne Taşımak: Ömer Lütfü Paçariz ve Şiirleri*

Hacı Ömer Lütfü Paçariz (Haxhi Ymer Lutfi Paçarizi) ve şiirleriyle İstos Yayınları’nın düzenlediği bir etkinlik vesilesiyle tanışmış olduk. Balkanlarda yaşamış önemli bir Melami şeyhinin komünizme çağıran şiirleri üzerine konuşmaların yapılacağı etkinliği duyunca Yavuz (Soysal) ile İstos Yayınları’nın mekanına gittik.

Başlangıçta zamanında çıkıntılık yapmış bir figürün anlamlı bir metni üzerine konuşulacağını zannetmiştim. İstisnai bir figür ve olay için bile olsa sosyal medyada dolaşıma sokulan şiirler nedeniyle böyle bir dinleti için gidilirdi. Müslümanlıkla barışık ve Müslümanlıkla kavga etmeyen ama sosyalizm ve komünizm gibi sağcıların alerji beslediği siyasal tercihlere burun kıvıran bir dindarlığın teveccüh gördüğü modern bir zamanda, bir erken örnek olarak Paçariz ve şiirleri dikkate değer duruyordu.

Paçariz’in Kısa Hikayesi

Hacı Ömer Lütfü Paçariz, Prizren’in kendi zamanında en önemli dini figürlerinden biriymiş. Şehrin Melami şeyhi olarak ayrıca entelektüel formasyonu güçlü bir isim Paçariz. İstanbul’da ve Kahire’de eğitim görmüş. Türkçe, Arapça ve Farsça’ya hâkim ve bu dillerde şiir yazabilecek kadar donanımlı bir entelektüel ve dinî otorite.

Gençlik yıllarında İttihat ve Terakki çevresiyle siyasallaşmış daha sonra memleketi Prizren’e dönerek yerleşmiş. 2023’te Devrimci Şiirler başlığıyla neşredilen kitabın esas şiiri olan Mev’iza: Çiftçi ve İşçi Kardaşlarıma başlıklı şiir 1920 yılında Sosyalist Fecri adlı Yugoslavya Komünist Partisinin Üsküp’te yayınlanan gazetesinde neşrediyor. Bu gazete YKP’nin Sırpça yayınlanan Socijalisticka Zora adlı gazetesine paralel olarak yayınlanıyordu.

Paçariz’in şiiri çok büyük etkiye neden oluyor. Krallık Yugoslavya’sının (tam adıyla Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı) ilk seçimlerinde Makedonya’da Yugoslavya Komünist Partisi rekor düzeyde oy alıyor. Seçimlerden sonra da YKP, obznana adı verilen ve komünist faaliyetleri yasaklayan bazı kararlar ile kapatılıyor. Prizren Sosyalist Kulübü ve Paçariz’in tekkesi de… Bu tekke özellikle politik tartışmaların ve eğitim faaliyetlerinin bir odağı haline geldiğinden kapatılıyor. Sadece Ömer Lütfü değil, Ömer Lütfü ile ilişkili birçok dinî figür de tekke üzerinden bu faaliyetlere katılıyor.

Ömer Lütfü sonraki zamanlarında vebalı muamelesi görüyor. Siyasi metinler yazmayı bırakıyor, çocuk şiirleri yazıyor. 1928 yılında ise hayata gözlerini yumuyor. (Abdülbaki Gölpınarlı Melamilik ve Melamiler kitabında, Pizren maddesinde Ömer Lütfü’nün 1927’de öldüğünü yazar. (Sf. 302))

Neden Sıra Dışı?

Bu bilgiyi önemli kılan toplumsal duruma bakmak gerekir. O tarihlerde Osmanlı’dan kopmuş olan Makedonya ve Kosova, Balkanlardaki savaşlar nedeniyle boğulmuş durumdaydı. Kıtlık ve salgın hastalıklar bölge halkını zor durumda bırakmıştı. Mev’iza: Çiftçi ve İşçi Kardaşlarıma şiiri içinde yaşanılan bu gibi durumları ve siyasi çıkışsızlığı betimleyerek başlar. O dönemde ise Makedonya’da iki siyaset öne çıkmaktaydı. Krallık siyasetini sürdürülebilir kılmak adına öne sürülen ve Sırpların demokrasi vadiyle somutlaşan Sırp sömürgeciliği ve buna mukabil yükselen ulusal aidiyet fikriyle şekillenen hareketler. Paçariz demokrasi ve radikallik derken bu ikisini eleştiriyor şiirinde. Bütün bu ayıklamaların neticesinde Komünist partiye oy verilmesi için açık çağrı yapıyor. Zira komünistler o dönemde hem barışı savunan hem de ezilenlerin hakkını gerçekten mesele eden tek siyaseti sunuyorlar.

Paçariz’in ortaya koyduğu aleni Bolşevikliği ve siyasi tercihi karikatür bir sığlıkla kurulmuş bir hadise de değil, hakkında yazılanlar bunun aksini gösterir veriler sunuyor. Sığ bilgilerle ve geçici heveslerle yapılmadığı gibi esasa dair bir arayışın bütün görüntülerini taşıyor. Paçariz üzerine tez yazan Türkolog Tacida Hafız, onun Şeyh Bedrettin metinlerini okuduğunu ve sosyalizme dair tercihini tarihsel ve dinî bir hafızayla ilişkilendirmeye çalıştığını belirtiyor. Yani karşımızda dönemsel bir Bolşeviklik tercihinden fazlası var. Dinî literatüre ve kültür dünyasına hâkim, halk tarafından otorite kabul edilen, dönemin önemli bir entelektüeli, dünyayla ve geçmişiyle konuşarak bir siyasal terkibi işliyor. Bu terkibi bir siyasal tutuma ve çağrıya dönüştürerek propagandasını yapıyor. Doğal olarak da etkisi büyük bir neticeyle karşılaşıyoruz. Arnavut milliyetçiliği gibi güçlü bir tutumun hızla yayıldığı, işçisi az olan çiftçi bir toplumda komünistler siyaseten en büyük kitlesel desteği alabilir oluyor. Sadece bu durum bile örülen hikâyenin pek de basit olmadığını ispata yeterlidir.

Başka Kesişmeler

İstos’taki etkinlikte kitabı yayına hazırlayan Sezgin Boynik ve Tevfik Rada sunum yaptılar. Kitabın yayına hazırlık sürecinden de bahsettiler. Aslında Prizren’de bir karşı sanat faaliyeti sürdürmek için bir girişimin içinde olduklarını söylediler. Pykë-Presje[2] adında bir sanat merkezi olarak faaliyetlerine başlamışlar. Sosyolog olmalarına rağmen kendi ülkelerinde maruz kaldıkları liberal saldırıya, NATOcu siyasetlere, Rusyacılığa, yükselen ırkçılığa ve çözüm olarak takdim edilen Avrupacılığa tepki olarak çalışmalara başlamışlar. Ayrıca sosyalist ve komünist tutumlardan taviz vermemeye çalışarak bu işlere girişmişler. Girişimlerine isim verirken de pykë kelimesini (takoz, kama anlamlarına gelen Arnavutça bir kelime) bu nedenle tercih etmişler.

Paçariz’i tanımak için gittiğim etkinlikte beni en çok heyecanlandıran detay bu idi. Zira dünyanın hiç beklemediğim ve kumarhanelerin saldırısı altında kalan bir ülkede yıllar önce arkadaşlarımla birlikte örmeye çalıştığımız siyasetin bir benzerini, benzer hissiyatlarla teşekkül ettirmeye çalışan kişileri dinlerken buldum kendimi. Paçariz’in metnini de bu maksatla neşrederek ülkelerinde yükselen Müslümancılığa bir cevap üretmeye çalışmışlar.

Ömer Lütfü, Kosova ve Makedonya’da hâlâ el üstünde tutulan ve Müslümancılığa dayanak olarak takdim edilen bir figürmüş. Pykë-Presje’nin ezber bozan bu yayını haliyle güncel bir noktaya değiyor. Entelektüel ve politik anlamda devasa bir sığlığın hâkim olduğu çağımızda bir çıkışla ve ezberleri bozma maksadıyla yola çıkan çok fazla kişi de yoktur. Sezgin’i ve Tevfik’i hayli heyecanlanarak dinlediğimi belirtmeliyim.

Obznana’dan sonra bölgedeki sosyalizan temayüllere dair hafızanın imha ve tasfiye süreci başlıyor.  Pykë-Presje ise bu olmuş bitmiş ve unutturulmak istenen tarihsel anı ve hafızayı tekrardan gün yüzüne çıkarmak için tabir yerindeyse arkeolojik bir kazıya soyunuyor. Benzerini maalesef Türkiye’deki Müslümanlıkla bağını koparmayan siyasetler de yaşıyor. Samanlıkta iğne arayarak süregiden saldırılara kalkan bulmaya çalışıyoruz.

Sonuç Yerine

Türkiye’deki baskın ve gürültü çıkaran siyasetler Müslümanlıkla, Türklükle ilgili ve coğrafyanın kültürel ve siyasal atmosferinde belirleyici olan kurumlarla konuşurken sakil bir tutumla iş tutuyorlar. Ya liberal bir saldırının aparatı olarak sermaye tahakkümünü normalleştiren bir pozisyondalar ya da hafızayla ve akan kültürle hiçbir konuşma yapmıyorlar ve terbiye edici bir siyaseti anlamlıymışçasına sunuyorlar. Bu siyasal alan içerisinde konuşan, yüzleşen ve maruz kaldığımız saldırıyı tersine dönüştürme vaadini inatla savunan bir siyaseti, tarih yazımını ve düşünsel çabayı güçlendirmek zorundayız.

Tarihe baktığımızda bu topraklarda ve başka yerlerde Paçariz gibi figürlerin miraslarının hiç edilerek etkisizleştirildiklerini biliyoruz. Bu durum liberal saldırının ve tahakkümün de bir neticesi aslında. Paçariz’in mirası sönmüş bir yanardağın potansiyelini gün yüzüne çıkarıyor. Sönmüş yanardağların alevlenmesi gerekiyor. Balkanlar’da da Türkiye’de de…

Ek: Paçariz’in Şiirinden Kesitler

Devrimci Şiirler kitabı 700 adet basıldı ve muhtemelen Türkiye’de yayınlanması ve dolaşıma giren bir yayınevi tarafından okuyucuya ulaştırılması zaman alacak. Yazıya ek olarak Ömer Lütfü Paçariz’in Mev’iza: Çiftçi ve İşçi Kardaşlarıma adlı şiirinden dikkate değer gördüğüm ve mutlaka görülmesi gerektiğini düşündüğüm dizeleri de ekliyorum.

“Sosyalist Fecri tulû etti bugün

Yapsın esnaf, amele, çiftçi düğün

Taze can verdi bu cism-i vatana

Nûr-i Hak doğdu bakın şûlesine

Milletin düşmanıdır istîlâ

Kurtaran oldu bu fikr-i vâlâ” (sf. 18)

 

“Fransa’da sulh masası kondu fakat

Yaptığı işleri hep çıktı sakat

Milletin yok saracak yâresini

Konferanslar bulamaz çâresini” (sf.22)

 

“Sosyalist fikri cihanda câri

Olacak âleme bir bir sârî

Sosyalistlik nedir? İnsâniyyet

Anda yok hîle-i şeytâniyyet

Milleti nev’-i beşer dinle bunu

Küre-i rûy-i zemindir vatanı

Bütün insanları kardaş biliyor

Cinsini kendine yoldaş biliyor

Rehber Allah ile vicdanı yeter

Hayr işe kalb-i Hüdâdanı yeter

Fukarâ işçiyi kardeş biliyor

Defter-i zulmi demek ki siliyor

Mül-ü servetleri taksim ediyor

Meslek-i adle bu yoldan gidiyor.

Oldu pîşdarı demek şimdi Lenin

Fukarâ eylemesin ah u enin” (sf.24-26)

 

“Var mıydı debdebesi Mûsâ’nın

Nesi vardı acaba Îsâ’nın

Fakriyle fahrediyor peygamber

Ona peyrev idi Siddik u Ömer

Oldular menhec-i adle rehber

Neye mâlik idi Osman, Hayder

Bir dinar tutmadı Ehl-i Suffe

Halefin yaptığı uymaz selefe

Şimdi Kârun gibidir bak ahlâf

Ezilen ortada işçi, esnaf

Bunları fikrediniz bir kerre

Olmayın âlet o zulm-ü şerre

Huleâ Hazret-i Hak’tan korkar

Bu müsavâta adaletle bakar

Geldiler âleme bak sonra mülûk

Ettiler ol reh-i tuğyâna sülûk

Sevmiyor Hak mütekebbir olanı

Seviyor fakriyle devlet bulanı” (sf.28)

 

“Zâlimin bakma bu gün işlerine

Bir kıyamet kopacak başlarına

Ettiler zulm ile çok istibdad

N’oldu Firaun ile Âd u Şeddâd

..

Yuttururlar sana yaldızlı hapı

Yer o armudu kalır sende sapı” (sf. 30)

 

“Fakirin peyniri yok, ayranı yok

Kuru az ekmeği var, işleri çok

Zengin atlaslı döşekte yatıyor

Fakir açlık ile yorgan satıyor” (sf. 34)

 

“Uyanın işçiler artık uyanın

Birleşüp sıdk ile Hakk’a dayanın

Bu sözüm ayni kitab-ı Hakkdır

İttibâ eylemiyen ahmaktır” (sf. 34-36)

 

“İttihat âleme Rahman yoludur

Tefrika âdeme şeytan yoludur

İttihat işçilere verdi hayat

Ayrılık çiftçilere oldu memat” (sf. 36-38)

 

“Gizlice zehri atarlar içine

Zalimin it gibi koşma peşine

Artık aldatmasın iblis oyunu

Gaflet ey işçi, yeter, anla bunu

Fukarâ boynuna bir bâr-i sikâl

Radikaldir, radikaldir radikal

Demokratla Radikal oynaktır

Yağmada her ikisi ortaktır” (sf. 38)

 

“Sosyalist olmayalım da n’olalım

Gözgöre layık olur mu ölelim

Cebhesinde taşıyorken lekeyi

Görmeyiz biz de sanır tehlikeyi

Bizi ahmak biliyor a o deli

Elimizde duruyorken modeli” (sf.44)

 

“Zengine re’yin ile olma köle

Komünist yurduna git güle güle

Sosyalist sandığıa re’yini at

Evine sonra gidüp de yan yat

Sosyalist fecri verir bize ziyâ

İşçilerle duruyor bak dünya

Yaşasın Bir Mayıs’ın bayramı

Kıldı şen Hristiyan ile İslamı

Ne revâ yırtıcı kaplan olalım

Yeter artık yeter insan olalım” (sf.48)

 

“Sosyalist fikrini terviç edelim

Meslek-i Hakk’a bu yoldan gidelim

Kırmız bayrak odur âyetimiz

Hakk, diye dalgalanır râyetimiz

Bolşevikler yaşasın dünyade

Onların gayreti fevkalâde

Yaşasınlar Kamenevle Kalinin

Yaşasın Troçki ile şanlı Lenin

Komunizma yaşasın âlemde

Fikr-i hürriyet açar âdemde

Yaşasın işçiler istiklâli

Görünür parlak o istikbâli

Yugoslavya Komünist Partisi hem

Yaşasın gayriler etsin matem” (sf. 50)


* Aksi belirtilmediği müddetçe yazıda referans gerektiren tüm önermeler Sezgin Boynik ve Tevfik Rada’nın yayına hazırladığı Devrimci Şiirler adlı kitaptan ve yaptıkları sunumdan öğrenilerek aktarılmıştır. Açıkçası yazıyı dipnota boğmak istemedim.

[2] Web siteleri: https://www.pykepresje.com/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir