Milli İrade ya da her yer Tayyip her yer Erdoğan

Hükümetin resmi gazetelerinde istihdam olunan kalemşorlar son yolsuzluk operasyonunu emniyet ve yargıda örgütlü bir cuntanın uluslar arası güçlerin desteğinde hükümete ve siyaset kurumuna müdahalesi, bir darbe girişimi olarak yorumluyorlar. Bu kalemşorlara göre yeni bir vesayet girişimi söz konusu ve seçilmiş milli iradenin yanında durmak şart.

1-Temsili demokrasinin kendisinin bir vesayet olduğu tespit olunmalıdır her şeyde önce. İnsanların kendi kendilerini yönetme kapasitelerinin bir inkârı ve belli periyotlarda seçim suretiyle gaspının adıdır temsili demokrasi.

2-Kuvvetler ayrılığı ise temsili demokrasi denilen gaspın sürdürülebilirliğini ve istikrarını temin etmek üzere geliştirilen bir mekanizmadır. Buna göre, milli irade sadece meclis de ya da hükümette değil aynı zamanda yargıda da cisimleşir. Tam bir otonomi içinde çalışan hâkimler ve savcılar vazifelerini kamu adına icra ederler. Böylece, güç temerküzünün sistemin sürdürebilirliğini riske etmesinin önü alınmış olur ya da alınmaya çalışılır. Diğer bir deyişle, vesayet derinleşir. Halkı halk adına yönetenlerin yanına bir de halk adına hüküm verenler eklenir.

Şimdi tekrar kalemşorların argümanına dönelim: “Atanmışların seçilmişler üzerindeki vesayetine karşı siyaseti savunalım, milli iradeyi savunalım.” Hay hay. O zaman bu prensibi mantıki sonuçlarına taşıyalım. Temsili demokrasiyi kaldıralım. Halk iradesi hiçbir dolayım olmadan konseylerde ve şuralarda vücut bulsun. Ne? Ütopik ve gerçekleştirilemez mi? Ama hani göbeğini kaşıyan bidon kafalılar değildi onlar. Popülizm yapmayayım mı? Peki o zaman hiç olmazsa insanlar hangi vekili seçeceklerine kendileri karar versinler. Atama yoluyla önlerine konulan hiç tanımadıkları isimlere oy vermek zorunda kalmasınlar. Hala mı ütopik sularda kulaç atıyorum. Peki peki. O zaman şu yüzde 10 baraj kalksın bari de yüzümüz kızarmadan yargıyı cemaati ve uluslararası güçleri siyaset mühendisliğiyle gönül rahatlığıyla suçlayabilelim. İstikrar mı? Sürdürülebilirlik mi? Koalisyon dönemlerini unuttum mu? Tamam tamam, unutmadım. Ondan da geçtim. Şu özerk kurumlara dokunuruz ama değil mi. Merkez Bankası, BDDK, SPK falan nasıl olur da milletin seçilmiş temsilcilerinin iradesinden özerk olurlar. Nasıl olur da millet iradesine tabi olmazlar da küresel sermayenin gereklerine, faiz lobisinin emirlerine tabi olurlar. Hem al sana bürokratik oligarşi. İdeolojik mi? Soğuk Savaş döneminin dili mi? Sabrım taşıyor ama. Ya bari o zaman şu kuvvetler ayrılığına sahip çıkalım. Denetleyici bir güç olarak orada bir yerde dursun. Devlet içinde devlet olur mu mu? Olmaz tabi lan. Her yer Tayyip, her yer Erdoğan.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir