Eşitsizlik Bir Halk Sağlığı Sorunudur!

Platformumuz üyesi ve Müştereklerimiz Atölyeleri katılımcılarından Emre Kovankaya’nın Hekim Sözü Dergisi için kaleme aldığı, aynı zamanda kendi çevirisi olan ve İnsan Sağlığı ve Eğitim Vakfı yayınlarınca basılan Sağlıklı Şehir Planlama kitabı için yazdığı tanıtım yazısını sizlerle paylaşıyoruz.

EMRE KOVANKAYA

“Sağlıklı Şehir Planlaması”: Şehir planlama ve halk sağlığına dair bütünsel ve pratik bir yaklaşım.

İnsan Sağlığı ve Eğitim Vakfı, Berkeley’deki California Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü ve Halk Sağlığı Okulunda eş zamanlı öğretim üyesi olan Jason Corburn’ün saha çalışmalarına dayanan araştırmalarını derlediği “Healthy City Planning” isimli son kitabını “Sağlıklı Şehir Planlaması” başlığıyla bastı.

Jason Corburn aslında bir kısmı Türkiye’deki şehir plancılarınca bir süredir tartışılan yaklaşımları sağlık meselesi ile harmanlayarak California Richmond’daki eski liman bölgesi, Brezilya’nın Rio De Janeiro şehrindeki Morro de Urubu favelası ve Kenya’nın başkenti Nairobi’deki kayıt dışı Mathare yerleşimlerindeki kentsel muhalefet ve katılım süreçlerini inceleyen üç farklı saha araştırması üzerinden aktarmaya çalışıyor. Kitabın temel iddiası, sağlık meselesinin “şehir” denince akla gelen ulaşım, eğitim, konut gibi sorunlardan bir sorun olmadığı; aksine bir bütün olarak şehir planlama ile birlikte ele alınması gereken ve daha teknik bir dal olarak kabul edebileceğimiz “tıp” başlığını aşan bir mesele olduğu.

Kısaca, sağlık ile “sağlık hizmetleri” ayrı meselelerdir diyebiliriz. Hastane, sağlık ocağı vb. yetersizliği, yetersiz doktor, hemşire veya halk sağlığı uzmanı istihdamı, ilaca kısıtlı erişim gibi sorunların alt kategorilerde olduğunu ifade ediyor. Bir toplumun, bir mahallenin sağlıklı olması, o mahalledeki yolların genişliğinden ve sağlanan alt yapıdan geçtiği gibi, o topluluk içindeki sınıfsal, etnik, mezhebi ayrımlar ve cinsiyet ayrımcılığı gibi meselelerle de bağlantılıdır. Bu durumda önem kazanan mesele ise planlamada demokratik katılım ve katılımın sağlanacağı farklı kurumsal düzeylerin inşa edilmesi haline gelmektedir.

Bu açıdan bakınca kitaptaki çarpıcı söylemlerden biri halk sağlığı meselesinin temelde toplumsal eşitsizlikle bağlantılı bir sorun olması. Ancak Jason Corburn bu yapısal noktaya işaret etmesine rağmen kitabın başında formüle ettiği çeşitli yaklaşımları saha çalışmalarıyla bütünleştirerek belirli toplumsal aktörlerle bütüncül ve proaktif bir konum tanımlıyor ve çeşitli öneriler getiriyor.

Bu anlayışın kabul edilebilmesi için planlama ve sağlık ile ilgilenen kurumların şehri ele alırken kullandıkları yöntemlere dair çeşitli önerileri var. Bunları birleştirerek “Uyumlu Kentsel Sağlık Adaleti” olarak adlandırdığı bir kavramsallaştırma öne sürüyor. Bu yaklaşımın beslendiği üç kuramsal temel var. İlki kentteki sağlıksızlık veya salgın koşullarının toplumsal temellerini araştıran toplumsal epidemiyoloji. İkincisi ise bilim sosyolojisinde katılımcı bir bilgi üretim sürecini tanımlayan “Mod 2”dir. Üçüncü yaklaşım ise 90’larda sürdürülebilirlik tartışmalarının günümüzdeki devamı olan ve ekolojik sistemlerin karmaşıklığını kabul edip analizleri ve ger bildirim süreçlerini buna uyumlu olarak tanımlayan uyumlu ekosistem yönetimi. Buradan hareketle “Uyumlu Kentsel Sağlık Adaleti” için gereken beş temel dayanak vardır; demokratik katılım (bunun için mahalleden ulusal düzeye kadar tanımlanmış kurumlar), bütünleşik karar alma (bir bütün sadece parçaların birleşmesinden ibaret değildir, aynı zamanda bunlar arasındaki ilişkiden oluşur), çok boyutlu izleme, toplumsal öğrenme ve yaratıcılık.

Türkiye’nin yerel yönetime dair çeşitli siyasal değişimlerin arifesinde olduğu böylesi bir dönemde konuyla ilgilenenlere kullanışlı kavramsal ve pratik bir repertuar sunan ve doğru zamanda çevrilmiş bir eser.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir