Millet Mars’ı Paylaşıyor; Biz Ekmeğimizi Paylaşmayı Öğrenemedik

“Hey göklere duman durmuş dağlar hey
Değirmenin üstü her gün yel olmaz
Dinle ağa, dinle paşa, dinle bey
Sen söylersin o susar mı bell’olmaz”

Mübarek Ramazan ayının geçtiğimiz Pazartesi günü alıp başımızı direnen Serapool işçilerini ziyarete gittik. Dertlerini dinledik, ne oldu ne bitti diye sorduk, soruşturduk. İstanbul’un bir köşesinde güzel ağabeyler güzel ablalar tanımış olduk. Hak aramanın, haklılığın o mağrur öğretmenlerini gördük ve direnmenin mutluluğu ramazanın mübarekliğiyle içimizde mecz oldu.

Olaylar şöyle gelişmiş: çalışma şartlarının çok kötü olduğu Serapool’da 4-5 ay önce sendikalaşma çalışmaları başlamış. Yirmi gün önce toplantıdalar iken içerden duyulduğuna ve sendikalaşmada elebaşı olan bir grup arkadaşın işten atılacağına dair bir duyum almışlar. Bunun üzerine birisi işten atılırsa işi durdururuz kararı almışlar. İş bırakma olunca da üye sayısı hızlıca artmış. Şu an üye olmayan birkaç kişi kalmış hala içerde olan. 20’sinden itibaren de işten atmalar başlamış.

Patron depo olarak gösterdiği için metal iş kolunda görünüyor ama seramik üretimi yapıyorlar. Patron önceleri işçilerin taleplerini dinlemeyi hep reddetmiş. İş durdurmadan sonra da sendikayı kabul etmeyeceğini söylüyor. İşçilerinse üç talepleri var: 1) kimse atılmayacak, 2) ücret kesilmeyecek, 3) sendikayla görüşmeler başlayacak.

Davada şu an vekaletler verildi. Borç harç para toplanmaya çalışılıyor. Yardım ve destek bekliyorlar. İçlerinde birikmiş parası olan diğerlerine destek oluyor. Serapool işçilerine destek vermek isterseniz her türlü ayrıntılı bilgiye direnişin facebook hesabından şuraya tıklayarak öğrenebilirsiniz.

Serapool’un direnen işçileriyle muhaveremizden bazı bölümleri paylaşıyoruz.

serapol (1)

“Kızılırmak akar suyun içerler
Aç kalırlar yurttan yurda göçerler
Tarifeylen köprüsünü geçerler
Öldüler mi kaldılar mı bell’olmaz”

EN GÜZEL RAMAZANIMIZ

Telefon çalıyor abi açıyor ‘alo, direniyoruz, sen napıyorsun’. Ardından devam ediyor: Rapor alırsan maaşından kesiyorlar. Ramazanda yemek vermeyip yemeğin parasını vermiyorlar. Evden yemek getirilmesine izin vermiyorlar. İnsanların üstlerini arıyorlar. Millet tuvalette yemeye başladı. 9-10 kere hacca gitmiş alakası yok. Daha işçiye bir kere selam vermemiş.

Şartlar çok ağır sekiz saat artı çalışıyoruz. Bir kişi birden çok işte çalışıyor. Üretimi ikiye katlamış. Kadınlar yemeği sadece yerlerine birini bulunca yiyebiliyorlar. Sistem yok. Su bile içemiyorlar. Bir havalandırma olsun taktırmadılar, maske taktırıyorlar bize, çok toz var.

Kapıları kapattılar, lavaboların kapısını kapattılar abdest alamıyoruz namaz kılamıyoruz. Bunun üstüne zulüm karşısında susan dilsiz şeytandır afişini astık.

23 yıllık kadın arkadaş 830 tl alıyor. Çok saat çalıştırılıyor, hak verilmiyor. Maaş bordrosu vermiyorlar. 15 yıllık 900 küsur alıyor. Eski işçiler nasıl olsa mahkûm diye maaşlarını artırmıyorlar. Yeni gelenlere daha çok para veriyorlar. Özürlülerin haklarını vermiyorlar mesela.

Millete anlamadığı işler yaptırılıyor. Forkliftçi depoda mesela.

Kafasına göre arayıp izinleri iptal ediyorlar. Ne ölüye ne diriye gidebiliyorsun. Sendikasız olmuyor. Bizi buna onlar mecbur etti.

Belli başlı kişileri şahit tutarak dosyalıyorlar. Bir taleple vs çıkınca bunları çıkarıyorlar. Bak sen bizi zarara uğrattın diye. Haklarımızı bilmiyorduk öğrendik güven geldi sendikamızı tanıttık. Kadınlarımızın başarısı gibi oldu. Demek ki kadınlara öğretilse okutulsa yapamayacakları iş yok. Mutluyuz. En güzel ramazanımızı geçiriyoruz.

Millet marsı paylaşıyor biz ekmeğimizi paylaşmayı öğrenemedik.

serapol (2)

“Ummam artık olanlar böyle olsun
Yeni çağda mızrak çuvala girsin
Vergi dersin, ümük dersin, can dersin
Verdiler mi, aldılar mı bell’olmaz”

EBU MEHMET

Dava için 550şer lira toplamamız lazım. Paran yoksa hakkını da arayamıyorsun. Paran kadar yaşa, paran kadar hakkını ara. Terörist yaftasını yiyorsun. Peygamberimize deli yakıştırması yaptılar bize de terörist diyorlar. Biliyorsunuz peygamberimize bir süre vahiy gelmedi sonra Tebbet suresi geldi. Tebbet’i herkese hatırlatırız. Ebu Leheb’in de parası ve çocukları vardı. Bizim Ebu Lehebimiz de Ebu Mehmet. Diyor bana biat edin yaşamlarınız iki dudağımın arasında. Benim kanunlarım var; Serapool kanunları. Ekmeğinizi ben veriyorum diyor. Sanki esir, özürlü bakıyor. Ben gücümü veriyorum sen de paramı veriyorsun. Kimi kandırıyorsun, köleliği getirmeye çalışıyor bunlar. Ne kalsiyum alabiliyoruz, ne fosfor. Ne de balık yiyebiliyoruz. Adam ayakta duramıyor ki iyi üretim yapsın. Adam umutsuz olunca nasıl yaşasın. Bu moralle biz dünya markası olduk.

İsrail Gazze’yi bombalıyor. Biz de havuzlarında yüzsünler diye İsrail’e seramik satıyoruz. Sonra da müslümanım diyoruz.

Madde bağımlısı bunlar. Para bağımlısı. Bizi eşya olarak görüyor. Eşya, araba, tren… Kafasına göre de müdür bulmuş on kişinin yerine beş kişi çalıştırırım diyor.

Torunlarımız rahat yaşasın diye dedelerimiz kurtuluş mücadelesi vermiş. Şimdi herkes bankalara borçlu. Hapse atmıyor da yedekte bekletiyor.

Sen doyarsan ben de doyacam arkadaş. 550 vekil beni savunmuyorsa ben de gücümü kullanacam birlik olacam. Çaresine bakacam. Gerekirse meclise yürüyecem. O zaman da tomalar su sıkıyor. Terörist oluyorsun. Sonra da müslümanız diye mangalda kül bırakmıyorlar. Müslümanlığı lekeleme bari.

Ben doğaya şelaleye şükrediyorum. Doğada beraber çalışsak kazansak ben de yiyim ekmeğe de şükredeyim. Sen milyarına şükretme ama benim elimdekine de göz dik sonra bana şükret de, o zaman baskı yapıyorsun bana. Kalitede Avrupa’yla yarıştırıyorlar ücrette de Çin’le yarıştırıyorlar. Çin’dekilerin durumu bizimkinden de iyi.

serapol (3)

 

serapol (5)

 

serapol (4)

Yönetimin fabrika duvarına astığı pankart

serapol (6)

Bu da duvardaki başka bir yazı…

1 Response

  1. Ahmet Örs dedi ki:

    Yağmacıların Mars’ı paylaşma işi yazıya konulmasaymış daha uygun olacakmış ama…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir