Taşeron işçilerin avukat protestosu: “İşçinin sırtından doyan doyana”

İSKİ’nin taşeron şirketlerinde çalışan işçiler, bugün hukuki süreçlerini takip etmiş Av. Muhammet Ali Aygün’ü protesto etmek amacıyla Bahçelievler’deydi.

Vekalet ilişkisinden kaynaklanan problemleri anlatan ve aleyhlerine çıkan sonuçların Av. Muhammet Ali Aygün’ün meslek etiği ile uyuşmayan yanlış tutumları ile alakalı olduğunu belirten işçiler, avukatın ofisi önünde toplandılar.

“İşçinin sırtından doyan doyana” ve “Muvazaa suçtur, soruşturulmalıdır” yazılı pankartı astıktan sonra okunan basın açıklamasının ardından sloganlar ile eylemi sona erdirdiler.

Basın açıklamasını ilginize sunuyoruz.

İşçilere ve kamuoyuna,

Bizler çeşitli zamanlarda İSKİ’nin taşeronlarında çalışmış işçileriz. Çoğumuz halen İSKİ’ye bağlı taşeron firmalarda görev yapmaya devam ediyoruz. Bütün taşeronlar işçiler gibi biz de kuralsız ve güvencesiz çalışmanın tüm zorluklarını yaşayarak geçim mücadelesi veriyoruz.

İSKİ’de 2008’den itibaren yoğunlaşan toplu işten çıkarmalar ve haksız sözleşme fesihleri neticesinde yüzlerce taşeron işçi, asıl işveren olan İSKİ’yle ve taşeronlarıyla mahkemelik olmuştur.

Çok enteresandır ki kim İSKİ’yle ve taşeronlarıyla mahkemelik olmuşsa, o işçiye tek bir avukat tavsiye edilmiştir. İşçilerin tamamı Av. Muhammet Ali Aygün’e yönlendirilmiştir. 2008 yılından itibaren açılan davalar devam ederken, 2010 senesi Mart ayında ihale bitimi neticesinde 630 civarında işçi topluca işten çıkarılınca, işçiler arasına sokulan işbirlikçiler tarafından yine ısrarla bu avukatın ismi ön plana çıkarılmıştır.

Av. Muhammet Ali Aygün, kendisiyle yapılan görüşmelerde, “benim bu konuda kazanılmış örnek davalarım var, bu davaları kaybetmemiz söz konusu dahi değil, bizim yüzde bir bile kaybetme riskimiz yok” diyerek, bu işbirlikçilerin manipülasyonlarını teyit etmiştir. Aksaray İSKİ önündeki eylem alanına gelerek bu iddialarını tekrarlamıştır.

Bizler de hukuk bilgisinden ve oynanan oyundan habersiz, davalarımızı Av. Muhammet Ali Aygün’e vermiş, dava sürecinde şirketlere dava açılmadığını, sadece asıl işverene dava açıldığını gördüğümüzde de kendisini uyarmışızdır.

Av. Muhammet Ali Aygün “Siz bu işe karışmayın, ben işimi bilirim, şirketler bizim muhatabımız dahi değil, biz davaları zaten kazandık anca mahkemeye tescil ettiriyoruz” gibi söylemlerle bizi geçiştirdiği gibi, duruşmalara katılmak isteyen işçilerin duruşmalara katılmasına da mani olmuştur. “Ben her şeyi hallettim, hakim size bir şey sorar, yanlış cevap verirsiniz, bizi zora sokarsınız,” gibi söylemlerle işçilerin duruşmalara çıkmasını da engellemiştir.

Neticede davalar bilinçli olarak yanlış ve eksik bir şekilde açılmıştır. Nitekim Yargıtay da davaların “husumet yokluğu nedeniyle reddine “ karar verince, Av. Muhammet Ali Aygün de ortalardan kaybolmuş, davayı devam ettirmemiştir.

Av. Muhammet Ali Aygün’ün yaptığı “avukatlık” sonucunda, yüzlerce taşeron işçi İSKİ’ye karşı davayı kaybettiği gibi, İSKİ’nin avukatlık ücretlerini ödemeye de mahkum edilmiştir. Davaları yarıda bırakıp sürdürmeyen avukatımız, icra dairelerinin tebligatlarını bize ulaştırmak için yoğun bir çaba içerisine girmiştir. Sonuçta İSKİ hakkımızda icra takibi ve haciz işlemleri başlatmıştır.

Yüzlerce İSKİ ve İGDAŞ işçisinin davasını bir şekilde kendine angaje eden ve aldığı tüm davaların kaybedilmesine sebep olan Av. Muhammet Ali Aygün’e soruyoruz:

Kazanılmış örnek davalarınız nerede? Bizlere kazandığınız tek bir işçi davası gösterebilir misiniz?

Ülkemizde bu kadar işçi davası kazanılırken, yıllardır üzerinize aldığınız bütün iş davalarını kaybetmeniz acemiliğinizden ve bilgisizliğinizden mi yoksa kötü niyetinizden ve mesleğinizi kötüye kullanmanızdan mı kaynaklanmıştır?

Taşeron işçi davalarını kaybetmenizde, ilgili taşeron firmaların patronlarıyla olan dostluğunuzun etkisi olmuş olabilir mi?

Elsan, Albayraklar ve Karel patronlarıyla aranızda nasıl bir ilişki bulunmaktadır ve bu ilişki dava süreçlerini etkilemiş midir?

Duruşmalara katılmak isteyen müvekkillerinizin duruşmalara katılmasını neden önlediniz? Mahkemenin şirketlerle ilişkinizin farkına varmasından mı çekindiniz?

Bu işi sorgulayan işçilere bir açıklama yapmak yerine, haklarında asılsız iddialar ortaya atıp işçileri neden birbirine düşürdünüz?

Bu tepkileri önlemek için mi bir işçi derneği kurma girişiminde bulundunuz?

Yaptığınız toplantıda “beş liralık aidatlarla bu iş olmaz, en az bir sendika aidatı kadar aidat ödemek için teminat verme şartı koşulmalı” dedikten ve dernek girişiminiz başarısız olduktan sonra işçilere “sendika ve derneklerden uzak durun, işinizden olursunuz” telkininde bulunmanız işverenden aldığınız bir görev miydi?

Değerli katılımcılar! Burada bir hukuk garabeti yaşanmış ve çok şaibeli bir sonuçla karşı karşıya kalınmıştır.

Bu nedenledir ki İstanbul Barosu’nu göreve çağırıyoruz ve Baro’ya soruyoruz:

Avukatlık mesleği bu kadar ayağa mı düştü? Bir avukat insanlara kesin taahhütlerde bulunurken davadan vazgeçmemesi için de teminat senetleri imzalatmayı ihmal etmiyor,

Bir davanın nasıl açılacağını dahi bilmeyecek kadar hukuk bilgisinden yoksun kişiler mi avukatlık yapıyor?

Yargıtay’ın ifadesiyle “bir avukatın sehven yapması mümkün olmayan bu hata” hangi çıkar hesabı ve ilişkisiyle yapılmıştır?

Bir adalet duygunuz ve meslek hassasiyetiniz varsa, konuyu vicdanlarınıza havale ediyoruz.

İşçilere “size hakkımı helal etmiyorum” diyen Av. Muhammet Ali Aygün!

Sen evine götürdüğün ekmeği yüzün kızarmadan yiyebiliyorsan afiyet olsun.

Biz buraya senin haram lokmana göz koyarak gelmedik.

Sana Allah’ın Ahkemü’l-Hakimin, Hakimlerin Hakimi olduğunu hatırlatmak için geldik.

Tüm katılımcılara teşekkür ediyoruz.

aygun (2)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir