Üçüncü Otelönü İftarımızı Gerçekleştirdik

Özgür Açılım Platformu’yla birlikte düzenlediğimiz üçüncü iftar yaklaşık 700 kişinin katılımıyla, geçen hafta olduğu gibi Taksim Gezi Parkı’nın çıkışında, Ceylan Intercontinental, Divan Otel ve Hyatt Regency arasındaki “otel üçgeni”nde gerçekleşti. Rüzgarlı hava ilkin bizi korkutsa da korktuğumuz olmadı. Dülgerzade Camii’nden ödünç aldığımız 48 hasırın kenarlarına taşlar koymak suretiyle rüzgarın soframızı uçurmasını önlemiş ve sokak iftarlarımızın sonuncusunu güzel bir şekilde yapmış olduk. Üç haftalık maratonda menünün değişmeyen ismi mercimek çorbamız yine baş tacımızdı. Çorbanın yanında peynir, hurma, zeytin ve pide soframızı süsledi. İftar katılımcılarının getirip paylaştıkları patatesten böreğe, sarmadan sulu yemeklere, kısırdan çikolatalı kurabiyeye pek çok yiyecek de sofralarda paylaşıldı, hep birlikte yendi.

“Dünya nimetlerini parselleyenlere inat, yeryüzü sofrasını açmaya geldik” yazılı büyük bez afişin önünde önce Yıldız Ramazanoğlu ablamız bizlerle kısaca hissiyatını paylaştı. Aramızda bulunan Afrikalı göçmenlerden biri düşüncelerini tercüman aracılığıyla dile getirdi. Ardından sokakta yaşayan çocuklardan biri duygularını ifade etti. En şikayetçi olduğu konudaki talepleri ise polislerin kendilerini dövmemesi yönündeydi. Arkasından muradımızı anlatmak gayesiyle kaleme aldığımız metni bir arkadaşımız okudu ve yapılan duanın ardından ezan ile oruçlarımızı açtık. Çorbalar içildikten, açlık ve susuzluk yatıştırıldıktan sonra ilahiyatçı İlhami Güler, atık kağıt toplayıcısı Ali Mendillioğlu, Taşeron İşçileri Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Güneş Cengiz ve müzisyen Murat Kekilli söz alarak hissiyatlarını dile getirdiler.

İftara Bursa’dan, Konya’dan ve Ankara’dan katılım vardı. İstanbul’un Sultanbeyli ve Başakşehir gibi uzak semtlerinden de katılım olduğu gözlendi. İhsan Eliaçık, iktisatçı hocamız Cem Somel, Emek ve Adalet Platformu kurucularından Zeki Kılıçaslan, Alper Gencer, Mehmet Yaşar Soyalan ve Musa Şimşekçakan da yer sofrasına gelenler arasındaydı.

İftardan önce okunan metnimiz

Bizleri açlık zemininde eşit kılan Ramazan ayını lüks ve şatafat dolu iftar sofralarıyla katleden servet sahiplerine söyleyecek bir çift sözümüz olsun diye, pahalı otellerin önünde üç haftadır iftar yapıyoruz.

Biliyoruz ki Ramazan, bize nefsî bir arınma hediye ederken aynı zamanda toplumsal bir duyarlılığa da çağrıda bulunuyor. Allah aç kalmamızı neden ister ki? Niyet, açları, yoksulluğu hatırlamak iken bir yerde, bir yerde de Ramazan’da kazanılan terbiyenin kalan on bir ay için güzel bir başlangıca dönüşmesidir. Salt açlık ve yorgunluk hissi, Ramazanın gayesi olan toplumsal sadelik fikrini hiçbir ölçüde gerçekleştiremez. İftara kadar süren açlık eylemi iftardaki zengin sofralarla, belki yarısı çöpe giden pahalı menülerle nihayete eriyorsa, tutulan orucun da manası kalmıyor demektir. Emeği gaspederek üretilen yoksulluk sendromu bir kenarda hızla büyürken, insanların gözüne soka soka israf etmek hangi Ramazanın ruhuna, hangi Peygamberin yaşam tarzına uyuyor, diye sormak kalır bize de.

Otel önünde yapılan iftarlarla ilgili medyada birçok şey yer aldı. Bir yandan sosyalistlerle islamcıların bir arada eylem yapmasını ‘akidevi’ olarak sakıncalı gören müslümanlar varken, bu eylemin ‘iftar’ eylemi olmasını ‘düşündürücü’ ve ‘yersiz’ bulan solcu yazarlar da vardı. ‘Bu eylemleri Ramazan sonrasında da devam ettirecekler mi bakalım’ gibi spekülatif laf atmalar, otel önü iftarlarının yalnızca Ramazandaki israflara karşı yükselen parçacı bir tavır olarak algılanmasına sebep olabilirdi. Çeşitli gazetelerin ısrarla dillendirdiği ‘İslami Sol’ gibi bulanık ve kafa karıştırıcı ithamlar havada uçuşuyorken, bazı yazarlarımız da sokağın tek bir ahlakı olamayacağını söyleyerek ahlak terörizmi yapmanın alemi yok diyorlardı.

Halbuki tüm bu tartışmaların ötesinde çok basit bir gerçek ve çok samimi bir niyet vardı: Türkiye’nin yaklaşık üçte biri yoksulluk sınırının altında yaşıyorken, bu ülkede asgari ücret, pahalı iftar sofralarında birkaç kişilik bir yemeğe karşılık geliyor. Ramazan çadırlarının yoksulluğu yeniden üreten kültürel etkinliklere dönüşmesini istemiyoruz. Çağrımız yalnızca Ramazandaki israfı kapsamıyor. Çağrımız yalnızca ‘israf’ı da kapsamıyor. İnsanın “insan” olarak itibarını alaşağı eden bu üretim ve tüketim ilişkilerine hiçbir şekilde tahammül göstermeyen bir ses yükseltmek istiyoruz. Ramazanın eylem ayı, otel önlerinin de mekan olarak seçilmesinin sebebi açıktı: Herkesin az çok duyarlılık gösterdiği bir aralığı, hayatın tüm zaman ve mekanlarına teşmil edilebilecek bir tavra dönüştürmek mümkün olabilirdi. Ramazan, adil bir yaşam için ortaya konacak en güzel niyetlerin, ideallerin, arzuların, hareketlenmelerin sembolik bir çıkış noktasına, kişisel ve toplumsal dirilişimiz için bir cansuyuna dönüşebilirdi. Yoksa iddia edildiği gibi eylemi ramazana has bir israf protestosu olarak sınırlamak adil bir yaklaşımdan çok çok uzak olurdu.

Otel önü iftarları bu haftayla birlikte son bulacak. Nihayetinde biz bu iftarlarla birlikte lüksün, şatafatın ve israfın tartışmaya açılmasına vesile olduğumuza inanıyoruz. Gerçek bir toplumsal dayanışmaya giden yolda bu tarz eylemler birer köşe taşı vazifesi görüyor. Peygamberin sade yaşantısını içli ve romantik birer ah-u-vâh’a dönüştürürken kırkta bir zekatla yakayı kurtaracağını sananlar kadar, facebook’ta Somalili çocuk resmi paylaşan fakat lüks hayat tarzından zerre taviz vermek istemeyenler de yoksulu görmemek için ‘sokağa’ çıkmayı reddediyorlar. Bizim içinse sokak tüm bu adaletsizlikleri ortaya dökebileceğimiz bir zemine işaret ediyor.

Rabbimizden Ramazanımızı bereketli ve adil bir hayat için vesile kılmasını istiyoruz.

Biz sizden uzağız, lüks ve israftan uzağız!

İftardan önce okunan dua

Yarabbi, bizi iftar vaktine eriştirdin, açlığımızı dindirmemiz için önümüze sofralar serdin.

Sana sonsuz şükürler olsun.

Yarabbi verdiğin nimetler için Sana layıkıyla şükretmekten aciziz.

Bizi nimetlerle azan ve kibirlenen kullarından eyleme.

Verdiğin nimetleri bizim için şükür vesilesi kıl.

Yarabbi, bizi verdiklerini israf etmeden harcayan kullarından eyle.

Peygamberimiz “derede abdest alırken bile suyu boşa harcamayın,” diyor.

Yarabbi, bizlere peygamberine layık bir ümmet olmayı nasip eyle.

Peygamberinin bu mübarek hadisinde öğrettiği “israf” tarifini layıkıyla anlamayı nasip eyle.

Hayatımızı saran bu israf çemberini sana kul olma çabasıyla kırmayı nasip eyle.

Yarabbi, bize “oruçluyken kavga görürseniz selam deyip geçin” diyorsun. Halbuki biz en ufak bir olayda köpürüp celalleniyoruz. Hele hele iftara yakın saatlerde en ufak bir terslik karşısında gözlerimiz kararıyor, öfkeden kendimizi unutuyoruz.

Sen kendi öfkemizden ibret alıp yılın on iki ayı, günün yirmi dört saatinde yarı aç yarı tok gezenlerin, açların, yoksulların öfkesini anlamayı nasip eyle.

Yarabbi, Resulün bize, “komşusu açken tok yatan bizden değildir,” diyor. Bunu diyen Resulüne layık bir ümmet olmayı nasip eyle.

Bize komşuluk nedir, paylaşmak nedir, birlik-beraberlik nedir, Peygamberinden öğrenmeyi nasip eyle!

Rızıklarımızı faize bulaşmadan kazanmayı, harcamalarımızı faize bulaşmadan yapmayı, borçlarımızı faize bulaşmadan ödemeyi nasip eyle.

Yarabbi Yüce Kitabında “bildiğiyle amel edene bilmediğini öğretiriz” diyorsun. Sen bizi bildiklerimizle amel eden kullarından kıl. Bize bilmediklerimizi de öğret. Bizi bilinçsiz eylemden, eylemsiz bilinçten uzak eyle.

Yarabbi! Resulün “Elinle düzelt, olmazsa dilinle düzelt, o da olmazsa kalbinle eğri olduğunu bil” diyor. Elimizle düzeltemediğimize dilimizle karşı çıkmaktan onu da yapamadığımızda kalbimizle eğriliğini teslim etmekten bizi geri bırakma!

Etrafımızdaki ve kendimizdeki yanlışları düzeltme isteğimizi yok etme yarabbi.

Eylemlerimizde, niyetlerimizde senin rızandan başka gayemiz yoktur. Yanına Senden razı olmuş, Senin rızanı kazanmış kulların arasında gelmeyi nasip eyle. Karşında alnı kara, yüzü yere eğiklerden eyleme.

Yarabbi, içinde bulunduğumuz şu Ramazan ayının geri kalan günlerini nefsimizi terbiye etmemize vesile kıl. Sen tuttuğumuz oruçları katında makbul eyle. Tuttuğumuz oruçları rızana vesile eyle. Tuttuğumuz oruçlar vesilesiyle bizi gazabınla değil merhametinle karşıla. Amin.

İFTAR KATILIMCILARIYLA GERÇEKLEŞTİRDİĞİMİZ KISA RÖPORTAJLAR

Bursa’dan dört kız öğrenci

Neden buraya geldiniz?

Desteklemeye, katkıda bulunmaya geldik. Bizim de bir payımız olsun diye Bursa’dan kalktık geldik. Kalabalık olsun, ses daha gür çıksın diye.

Nereden duydunuz?

İnternetten, televizyondan da çok duyuldu zaten. Bir hafta dayandık, iki hafta dayandık, üçüncüye artık gelelim dedik.

Peki, bu fikir size nasıl bu kadar yakın geldi?

Fikir güzel, hem sessiz, hem sesli bir fikir. Otelden, camlardan bakıyorlardır bu insanlar diye düşünüyorum. Onların zihinlerine bir kıvılcım dahi atabilsek bu konuda, belki bu ileride büyük bir çığa neden olacak. Büyük düşüncelerin büyümesine neden olacak. Ramazan bilincini gerçekten oturtabileceğiz belki artık.

Arkadaşsınız herhalde, beraber mi bu meseleleri konuşuyorsunuz?

Konuşuyoruz, tartışıyoruz, kalkıp gidelim dedik artık, biz de bir şey yapalım istedik. Biraz uzak kalıyoruz aslında Bursa’nın bir ilçesindeniz, hep internetten takip ediyoruz, destek olmaya çalışıyoruz ama genelde bu tür şeylerin uzağında kalıyoruz. Artık bir şekilde açılalım, bir ucundan tutalım dedik. En uygunu da bunu gördük, çok sıcak geldi bize, iftar dedik yani, geldik.

Üniversite öğrencisisiniz herhalde, bölümler ne?

Hepimizin farklı, Tıp, Mimarlık, ÇEKO, ben de Okul Öncesi Öğretmenliği. Hepimiz farklı şehirlerdeyiz, Ankara, Trabzon, Konya. Ama biz aslında lise arkadaşıyız.

Ne yapmak lazım, bu meseleyle ilgili bundan sonra ne yapmak lazım sizce?

Ramazan bunun için iyi bir fırsattı zaten, eşitlik ayı diyoruz, fakirle zengin eşitlenecek diyoruz, o yüzden gerçekten böyle bir iftar düzenlemek iyi bir fikirdi. Ama mühim olan bence bir Müslümanın bunu tüm hayatına yayabilmesi. Tüm hayatını ramazan gibi yaşayabilmesi. Bu bir başlangıç, böyle böyle gidebiliriz. Bazı şeyler hayatımızda gerçekten lükse kaçıyor. Farkında olmadan olmasa da olur şeylere hayatımızda çok fazla yer verebiliyoruz, bunlardan belki biraz feragat ederek yaşayabiliriz. Önümüzde bir Somali örneği var. Müslümanların sosyal anlamda eşitliğini sağlayabiliriz diye düşünüyorum.

Yani kısaca liberalizm kapitalizmin döl yatağıdır. Liberal bir Müslüman olamaz. Bunu duyurmaya geldik yani.

Konyalı abiler

Nereden geldiniz?

Biz hepimiz Konya’dan geldik.

Nasıl duydunuz?

İhsan Eliaçık vesilesiyle. O vesileyle böyle bir platform olduğunu duymuştuk, acaba bir nefes olur muyuz diye katkı sunmaya geldik. Bunun haricinde işiniz gücünüz rast gelsin. Allah işinizi rast getirsin. Konya’dan her zaman paslaşabileceğimiz bir şey olursa destek oluruz.

Hemen dönecek misiniz?

Bu gece Eyüp Sultan’da sabahlayacağız.

Meslekler ne?

Fabrika müdürü, vergi memuru, üniversitede çalışıyor, esnaf, esnaf, öğretmen, esnaf.

Konya’da da iftar düzenlendi galiba?

Evet, ama oraya katılamadık. Buraya odaklanmıştık, biraz da geç duyduk.

Biz size teşekkür ediyoruz arkadaşlar, yani daha çok bunun için geldik. Bu çalışmayı önemsiyoruz. Allah yardım etsin. Ama bundan sonrası nasıl devam edecek, bu da önemli. Sadece ramazan iftarıyla kalmaması gerekiyor.

Kesinlikle, bunun için de bu fikre gönül veren herkesin beraberce düşünmesi, taşınması ve eylemesi gerekiyor diye düşünüyoruz.

İrtibatta kalacağız, Konya’ya da bekleriz.

İki çocuklu bir aile

Selamun aleykum, hoş geldiniz.

Hoş bulduk.

Ailecek gelmişsiniz.

Evet.

Nereden duydunuz, nasıl geldiniz?

İnternetten duyduk. Benim gelişimdeki fikrim şu: Bediüzzaman’ın İktisat Risalesi’nde “Yüz aç adamın huzurunda kemal-i lezzetle fazla yenilmez,” diye bir kaidesi var. Müslümanlar olarak bu duruma düşüyoruz. Ramazanda daha çok düşüyoruz maalesef, biz de düşüyoruz, sadece başkaları değil. Kendimizin de elimizi vicdanımıza koymak, onlara da bir uyarıcı olmak… Böyle bir hissiyatla geldim.

Çok eleştiri de oldu. Bize haksız geldi. Burada yapmaya çalıştığımız şeyi çarpıtmaya çalışanlar oldu. Niye böyle oluyor sizce?

Ben eleştirileri de okudum. Yeşil sosyalist, yeşil komünist gibi tabirler rahatsız edici tabirler.

Biz hiç kullanmadık ama, kullanmıyoruz yani.

Bu tabirlerle bilinmeye başladı biraz bu tür aktiviteler, bu biraz rahatsız edici. Bundan arındırılsa daha iyi olur. Ama bir siyasi arka planı da olmadığı için geldik biz. O isimden uzaklaşmak gerekiyor bence.

Eşimin bir sitesi var bu arada oradan da duyurdu bu etkinliği annenotlari.com.

Bir abla

Yapılan eylemin çok iyi ve yerinde olduğunu düşünüyorum. Bu dönemde, insanların çok ciddi açlık ve sefalet çektiği bir dönemde, diğer insanların haramını, çok lüks harcamalarını protesto etmek için buradayız. Biz bir lirayla da doyulduğunu çok iyi biliyoruz. Yurdumuzda ya da dünyanın her yerinde biz bunları yaşıyoruz. O yüzden bu birlik ve beraberlik duygusu çok güzel. Kardeş olmamız gerektiğini, insanların birbirine destek olması gerektiğini vurgulayan bir eylem bu. Bu yönden de herkese teşekkür ederim ön ayak olduğunuz için, Allah razı olsun.

Bir abla

Kesinlikle var olan bu israfı kınıyoruz, şiddetle kınıyoruz, sadece otellerde değil, insanlar evlerinde de bu israfı yapıyor. Çocuklarımızla birlikte şu ortamı, şu mütevazı ortamı görmelerini istedik açıkçası. Çocuklarla birlikte yaşamak istedik bunu. Biz de size teşekkür ederiz böyle bir şeyi organize ettiğiniz için.

Nerden geldiniz?

Başakşehir’den. Daha da uzaktan gelirdik hiç önemli değil. Hatta eşimle gelirken otoparkta otellerin önünde yapsak bunu diye düşündük. Orada yesek daha iyi olmaz mıydı diye düşündük. Çünkü oradaki insanları görseniz, dünyadan bihaber, çok rahatlar. Ne Somali’den haberleri var, ne diğer kıtlıklardan, fakirliklerden. Buradan görmüyor sanki. Az ileride daha müsait bir yer dikkatimizi çekti. O şekilde daha etkili bir eylem olur.

Bir abi

Ailecek geldik, katkımız olsun diye. Son derece doğru bir hareket olduğunu düşündük. Böyle bir hatırlatmaya hepimizin ihtiyacı vardı. Yani iftar gibi çok ve ulvi duyguların hatırlanması gereken bir kavramın içi boşaltılıyordu malum mekanlarda. Melekler fotoğrafımızı çeksin diye geldik özetle. Biz buradayız, kalben, zihnen. Biz buradayız, küçük bir katkımız olsun diye geldik.

İki abla

Gerçekten hayatımda yaptığım en güzel iftardı, en anlamlı, bunu söylerken bile gözlerim doluyor.

Siz?

Burada bu kadar çeşitli bir insan topluluğuyla birlikte olmaktan çok mutluyum. Evde yerde yemiyorum, ama işte burada böyle afiyet olsun diyen çocukları görmek, bu eşitliği en azından burada yakalamak, inşallah ileride de birçok konuda yakalamak istiyorum. Bunun için bir ilk adım olarak burada olmaktan çok mutluyum.

Genç bir kız

Merhabalar, siz neden buradasınız, gelirken neler düşündünüz?

Gelirken çok ekstra bir şey düşünmedim. Zaten önceki haftaların fotoğraflarını görmüştüm, gayet hoşuma gitmişti. Bu ramazan, hiç herkesin bulunduğu bir iftar sofrasında iftar yapma şansım olmamıştı. Bu fırsatı kaçırmamak için ve bu son iftar olduğu için geldim. Öncekileri kaçırdığım için de pişmanım itiraf ediyorum.

Teşekkürler.

İki genç kız

Niçin geldik. Biz bunu duyduk. Yaptığınız organizasyon hoşumuza gitti, görüşlerinizi destekliyoruz, o yüzden geldik. Biz de bunun haksızlık olduğunu düşünüyoruz, lüks iftar yapmanın, o kadar insan açlıktan ölürken. Sizinle birlikte birilerini uyarabilmek için geldik.

– Zaten beraber geldik. Biraz klişe olacak belki ama 300 TL’ye varan iftarları protesto etmek için, bunların gereksizliğini savunmak ve bunların yapım aşamasında ve sonrasında insanların haklarının sömürüldüğünü düşünüyorum. Direkt olmasa da dolaylı olarak. Oradaki insanları sömürerek buralara gelindiğini düşünüyorum. Bu yüzden de bunu protesto için buraya geldik.

Peki nasıl buldunuz ortamı, ilk gelişiniz mi?

– İlk gelişimiz.

– Ortamı çok güzel bulduk. Ama ağırlıklı öğrenci. Ben daha farklı bir katılım beklemiştim, her yaştan. Ama daha genç ve öğrencilerin ağırlıklı olduğu bir ortam, o yüzden şaşırdım. Ama gene de çok güzel. Teşekkür ederiz.

Bir abi

Zaten takip ediyorum. Takip ettiğim, destek verdiğim önemli bir eylem. Bu anlamda buradaki arkadaşları, farklı fikirlerde de olsa, bu tür bir eylem içersinde oldukları için kutluyorum. Burada olmaktan son derece onur duydum. Size de Allah kolaylık versin.

İlk gelişiniz mi?

Ben aslında internetten takip ediyordum, bugün gelebildim. Hoş, güzel bir tavır. Kibir kulelerinin altında iftar etmek onur verici. Yani bu insanların arasında olmak gayet güzel. Herkesi tebrik ediyorum. Açlığın, fukaralığın, yoksulluğun ne demek olduğunu bir şekilde idrak etmenin bir unsuru olarak düşünüyorum.

Bir genç kız

Yaz dönemi aktivizmin özellikle çok düştüğü bir dönem. Bu dönemde öğrenciler özellikle çok dağılmış oluyor. Böyle bir dönemde Emek ve Adalet’in böyle bir şey yapması ilgi çekici, öğrenciler adına konuşuyorum. Bu eylemliliğin bir de bilinen eylemlilikten çok farklı olduğunu düşünüyorum, alternatif bir yöntem. Buraya gelince, şahit olunca biraz da gördüm. Televizyonda, gazetelerde de epey bir ilgi gördü. Oradan gördüğümüz kadar biliyorduk. Ama gelince farklı tabii. Bildiğimiz eylemlerden çok daha farklı bir ortam var. Ramazan ayında iftar için bir aradayız ve bir şeyler paylaşılıyor. Bunu görmek çok güzel ve umut verici. Yazılar çok güzel olmuş. Bu üç otelin arasında olması da anlamlı, bam diye düşen bir şey. Öğrenci kesim aslında daha fazla katılım gösterirdi bence ama yaz diye görece az olduğunu düşünüyorum.

Bir genç kız

Niçin geldiniz ve ne buldunuz?

Biz buraya lüks iftarları protesto etmek için geldik. İsraf kültürüne, ramazanın bir eğlence ve israfa dönüşmesine karşı çıkmak için geldik. Ben büyük beklentilerle gelmemiştim ilk iftara, Conrad’ın önüne. Ama buradaki paylaşım havası beni en çok etkileyen şey herhalde. Hiç tanımadığınız insanlarla karşı karşıya oturup, pidemizi, peynirimizi paylaşmanın tadı çok başkaydı. Yediğim en güzel zeytini burada yedim.

Bir abi

En başta şunu söylemek lazım. Biz evrenin içinde çok ufak noktalarız. Fakat kibrimiz o kadar büyük ki. Bu eylemden haberdar olduğumda şunu fark ettim, uzun yıllardır bir muhtaç benim soframa oturmamış. Bunu gördüm. Çevremdeki insanlara, iftarlara baktım, bunların içinde muhtaç yok. Muhtaç olanların yeri yok bu sofralarda. Bu muhtaç insanın belki bir haftalık ihtiyacını karşılayacağı sarfiyat var. Yemeyeceğiniz, bir hafta yeseniz yaşam ihtiyacınızı karşılayacak şeyi bir akşamda yiyorsunuz. Bunu gösterebilmek istiyordum, rahatsız olduğum şeyler vardı zaten. Hem destek olmak, hem birkaç tane de olsa muhtacın bulunduğu sofrada orucumu açmak için geldim. Allah herkesin niyetini kabul etsin diyorum ben.

Nasıl buldunuz peki?

Vicdanı olan bazı insanların vicdanını çimdiklediğini düşünüyorum.

Nereden geliyorsunuz?

Sancaktepe’den geldim, geçen hafta da vardım. Bundan sonra olsa yine gelirdim.

Bir abla

– Ben sizi ilk adilmedya.com’dan gördüm. Beşiktaş’a geldik, orası küçüktü ama güzeldi, biz çekindik ortama girmeye. Biraz geride ağaç dibinde ailece yaptık. Geçen hafta geldik. Bu hafta da arkadaşlarla geldik. Sultanbeyli’den geliyoruz biz. Süper bir organize. İnşallah devamı da gelir. En azından bizim için, bu ramazan için değişik bir şey oldu. Güzel oldu, ben etkili olduğunu da düşünüyorum, medyayı takip ediyorum. Bir sürü dernekler, iş adamları filan hep iptal etti. Kim vesile olduysa Allah razı olsun. İnşallah devamı da gelir, sitenizden zaten ben takip ediyorum.

Sultanbeyli’den geldiniz demek, helal olsun.

– İki saatte geldik. Sırf şu görüntüyü vermek için, yoksa herkes rahat rahat evinde açmak ister.

– Çok güzel bir kardeşlik ortamı var. Hiç tanımadığımız bir çift geldi, burada bizimle iftar açtı, bu bile güzel bir şeyleri paylaşmak.

Adilmedya’yı takip ediyorsunuz demek.

– Evet. İhsan Bey’in kitaplarını da okuyoruz grup olarak. On beş yirmi kişilik bir aile grubuyuz Sultanbeyli’de, öyle.

Eşleriniz ne diyor bu işlere?

– Eşim buradaydı da şimdi bir yere gitti. Çoğu yoğun çalışıyor, diğerleri gelemedi, biz çıktık geldik. Siteden takip edeceğiz sizi.

Dört genç kız

(1.) Ben çok beğendim. Otelin hemen altı olması gerçekten çok güzeldi, ama ne kadar etkili olacak bilmiyorum, medyada ne kadar yer bulabiliriz, inşallah bulabiliriz.

(2.) Medyada yer almasından ziyade bence devamlılık çok önemli. Başka ortamlarda buna benzer başka şeyler çok önemli. Bir anda yukarıya çıkıp sonra geri çekilmek çok güzel olmaz. Samimi bir şekilde devam etmesi çok önemli.

(3.) Burada amaç zengin fakir sınıf farklarını ortaya koymaktı. İlk defa geldim. Önceden gereksiz görüyordum, arkadaşın vesilesiyle geldim, güzel bir ortam olduğunu düşündüm, inşallah ses getirir.

(2.) Epey ses getirdi aslında. Fikrin de mütevazı olması gerekiyor aynen burada olduğu gibi. Eleştirdiğin şeye öykünerek, onun yerine geçmeye çalışan ona muadil başka bir organizasyondan ziyade aynen böyle bir şey olması gerekiyor bence. İnsanları sıfırlayan bir şey, şu anda toprakla temas ediyoruz, yarın öbür gün yedi metre altına gireceğiz.

(3.) Aslında güzel de bir vesile oldu. İki arkadaş edindik bu akşam.

Ha siz burada tanıştınız.

(3.) Evet. Yani hiç tanımadıkları kişilere evlerinde yemek hazırlamış oldular. Güzel bir şey oldu. Bir de biz artık sanki fikirlerimizi dile getirmekten korkuyoruz. Bastırılmışlıktan mıdır, gerçekleşmeyeceğine inandırıldığımızdan mıdır, nedir? Ama öte yandan eyleme döküldüğünde de epey ses getirdiğini görüyoruz.

4 Responses

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir