Ülker işçileri anlatıyor

Hak-İş’e bağlı Öz-Gıda-İş’in örgütlü olduğu Ülker fabrikasındaki kötü çalışma koşulları ve sendikanın tavrı karşısında DİSK/Gıda-İş’e üye oldukları için 13 işçi işten atıldı. İşçiler firmanın Topkapı fabrikası önünde direnişe geçerek hakları için mücadele eden bir sendikayı ve işe geri alınmalarını talep ediyor. Ülker’in sahibi Murat Ülker’in içinde bulunduğumuz yıl Türkiye’nin en zengin iş adamı ünvanı kazandığını belirten işçiler, yıllarca bu kuruma emek veren insanlar olarak fabrika içinde muhatap oldukları haksızlıklara dikkat çekiyor ve haklarını istiyor. İşçileri ziyaretimizden önce gerçekleşen basın açıklaması için tıklayınız.

Direnişlerinin birinci gününde işçileri fabrika önünde ziyaret ettik ve dertlerini, hedeflerini kendilerinden dinledik. Direnişçi abilerimizin, kardeşlerimizin anlattıklarını derleyerek sizlerle paylaşıyoruz.

DSC03085

Ülker dünya devi biliyorsunuz, almış başını gitmiş ama içerideki çalışma koşullarını bir bilseniz…

Günlük 12 saat rızaları dışında çalıştırılıyor işçiler. Normalde aylık mesainin yasal olarak 270 saati geçmemesi gerekirken, burada 360 saat çalıştırılıyorlar. Bir işçinin yapabileceği yıllık mesai 270 saatten fazla olmamalı. Ama Ülker’de öyle değil; yıllık 1000 saat, 1500 saat mesai yapanlar var.

Zorunlu çalışma bu. Haftalık liste asılıyor. Sabah 7’de işe başlayacaksın, 15:00’e kadar senin vardiyan, 18:30’a kadar fazla mesai. “Ben fazla mesai almak istemiyorum, bir günlüğüne bana izin ver” diyorum, “yok” diyor, “mecbursun kalmaya”. “Ben altı gün çalıştım sen beni bir gün 15:00’te göndereceksin, gün boyu izin vermeyeceksin.” “Yok, gidemezsin” diyor.

Asgari ücret ile günde 12 saat çalışma…

Maaşlar zaten çok düşük, 2004’te aynı sistemle işten çıkarıldık. Ondan bu yana insanlar asgari ücretle 12 saat altı gün çalışıyor, baskı ve ciddi bir zulüm var.

Yirmi yıllık işçinin çıplak maaşı 1250 lira. Mesaiye kalarak 1800, 1600 ücret alıyor. Yeni gelen işçi asgari ücret artı, 12 saat çalıştığı için bahsettiğim fark; bir de pazar günü de geliyor.

Bayramda birinci ve ikinci gün çalışırsın, bayram tatili resmi tatil diye üçüncü gün gelmiyeyim dersin, disipline yollanırsın. Yıllık izinler de işverenin keyfine bağlı, yaz boyu memleketine gidemiyor insanlar, çoluk çocuğu ile görüşemiyor. Bir arkadaşımız mesela 5 haftadır dilekçe yazmasına rağmen gönderilmedi.

İzin almak için doktora gidip, rapor alarak işini ancak öyle halledebiliyorsun.

Ülker işçiyi işe alırken sağlık raporu istiyor. Sağlıklı giriyorsun, ama burada hasta oluyorsun…

Ağır yük kaldırma var mesela, eskiden saatte 100 koli çıkarken, üretimde 400-500 koliye kadar çıktı. Burada bir saat durmadan bunu yapmak zorundasın. Ortalama koli on kilo, on beş kilo. Biz bunu mesleki hastalıklar hastanesine bildirdik. Ülker “bizim koliler iki ile beş kilo arasında” diye bildirmiş. Oysa 50 kiloluk şeker çuvalları da var, 25 kiloluk fıstık çuvalları da.

Ancak hastane raporuyla çalışamaz durumda olduğumuzu tespit ettirebiliyoruz. Psikoloji ayrı bir şey, psikiyatra daha ilk gittiğimde rapor verdi makinada çalışamaz diye. Ama yıldırma politikası uyguluyorlar. Doktor yazmış ağır iş yapamaz diye, ama formen seni buraya oturtalım diyor mesela, orada kaldırdığın çuvalın ağırlığı 30- 35 kilo. Doktor biz sizi koruyoruz diyor ama içeride formenler istediği gibi aslan kesiyor.

İdareye bildirdik, buradaki sıkıntılar düzelsin, biz rahatsızız, hasta olan arkadaşlar var vs. diye. Adam hasta diye, rapor alıyor diye, yerleri değiştirildi, daha zor yerlere geçirildi, bir yıldırma politikası… Örneğin bir taraf çok sıcak (fırın), bir taraf çok soğuk. Sen şimdi insanı fırından çıkarırsın buz dolabına koyarsan ne olur? Fıtık olur her tarafı, hasta olur. Çalışırken tepende klima var, çıkan çikolatanın soğutma yönünde olması lazım ama eğilip kalkan senin üzerine vuruyor.

Evet, isyan… ve DİSK Gıda-İş’e geçiş

Bıçak kemiğe dayanınca arkadaşlarımızdan birkaçı DİSK’e geçmek istedi. Bir Arap Baharı gibi devamı gelir başka arkadaşlar da bize katılır diye düşündüler. Öz-Gıda-İş’in yıllarca Ülker ile bir olduğunu ve bu yüzden dolayı vahşi bir saldırı olacağını izah ettik geçmeyi düşünen arkadaşlara.

Disk Gıda-İşte üye olursak işten atılacağımız söylendi bize. Internetten e-devlet ile üye olunca, siteye düştüğü andan itibaren de anlıyor işveren. Diğerlerinin de geçmesinden korkuyorlar.

8 kişi Öz-Gıda-İş’ten istifa ederek Disk Gıda-İş’e geçmiş oldu. İşveren iş akitlerini doğrudan fes etti. 25. maddeye göre fes etti , işverenin talimatlarına uymamak, çalışmamak, hırsızlık yapmak vs. ile ilgili maddeden. Yani çıkartılan arkadaşlar tazminat da alamadılar. Bizi bu madde uyarınca tam olarak hangi sebepten attıklarını göremedik, çünkü arkadaşlar imza atmadılar.

DİSK Gıda-İş’e geçme kararı almadan uzun süre mücadele ettik biz, ama korkarak. Yasalardan habersiz bir şekilde… Öz-Gıda-İş’e dedik, şunların düzelmesi lazım diye. Biz konuştukça onlar bize baskı yaptılar. Ondan sonra sendikayı değiştirmeye karar verdik. Şu anda kapı dışındayız… Sendikayı istemiyoruz dedik, dayanışma aidatı [*] dilekçesi verdik, aynı gün çıkışımız verildi. 21 senelik ,12 senelik, 14 senelik, 6 senelik arkadaşlarımız var. Sekizimizi birden adam kapı dışına koydu. “Bunu iyileştirelim, durumu bir konuşalım” dedik ama kaale bile alınmadık. Biz burada emekçiyiz. Hepimizin kaç tane belgesi var. Biz hiç bir zaman evimize ev demedik, 12,5 saat çalıştık, bir hafta gece, bir hafta gündüz.

Senelik izindeki adamı emre itaatsizlikten işten attılar!

Emre itaatsizlik diyorlar. Bir arkadaşımız mesela senelik izinde, Cuma günü izne çıkmış, Pazartesi 17:30’da amire itaatsizlikten işine son verilmiş… Sen izindeki adamı nasıl Pazartesi günü emre itaatsizlikten işten çıkartırsın? Diğerlerinde de şöyle bir şey var: Bu arkadaşların vardiya 15:00’te bitiyor, 17:30’da amire itaatsizlik, verilen işi yerine getirmeme diyor. Yani mesai saati dışında sen nasıl bu adama emir verebilirsin ki zaten?

Öz-Gıda-İş üzerine düşeni yapmıyor. Normalde 8 saat çalışmanın ardından fazla mesaiye geçerken ekmek arası bir şeyler verilmesi gerekir. Bunlar kırık bisküviyle fazla mesaiyi bitirtmeye çalışıyorlar. Sendika ise üzerine düşeni yapmıyor. Buradaki durumları Öz-Gıda-İş’e ilettiğimiz zaman bu sefer yerimiz değiştiriliyor. Psikolojik baskı devam ediyor. En sonunda da biz Öz-Gıda-İş’ten ayrılmaya karar verdik.

DİSK ile görüşüp, geçişimizi yaptık. İnsan Kaynakları Müdürlüğü’ne dayanışma aidatı [*] verdik; haklarımızın devam etmesi için. Bizimle teker teker görüşmek istediler, biz kabul etmedik. Bu sefer hepimizi çağırdılar. “25. maddenin 2. fıkrasına göre yani iş yerinde amirine uymadığından dolayı iş akdinize son verilmiştir” dendi. Biz bunun iftira olduğunu söyledik ve hiçbir kağıdı imzalamadan çıktık. Bugün sabah da içeriye alınmadık. Bizim iş yönünden bir sıkıntımız yok. Tüm zorluklara koşullara rağmen, işe geri alınmak istiyoruz. DİSK’li olarak girmek istiyoruz. Öz-Gıda-İş artık düzelse bile güvenmiyoruz. İşverenin kendi sendikası olduğu için güvenmiyoruz…

İşçi sendikaya tepki gösterdiği zaman işveren sopayı eline alıyor, işçi işverene tepki gösterdiği zaman sendika sopayı eline alıyor…

Böyle bir sisteme isyan ediyor arkadaşlar ve sendikalarına kendilerine neden sahip çıkmadıklarını soruyorlar. Sendika ise bunu hemen işverene yetiştiriyor. İşçi sendikaya tepki gösterdiği zaman işveren sopayı eline alıyor, işçi işverene tepki gösterdiği zaman sendika sopayı eline alıyor.  Her ay bizden takır takır paraları alan sendika yöneticileri de patron tarafından atandığı için patrona çalışıyor. Sendika ve işveren ortaklaşa, hakkını arayan işçileri defetmek istiyorlar.

Eskiden sendikanın bazı yaptırımları vardı, dur dediği zaman duruluyordu ama 5-6 yıldır sendikacılar patrona çalıştıkları için kimse bir şey yapamıyor. Önceden mesela sendika “servis gelmediğinde taksi ayarlaman gerekli işçilere” diyordu. Ama şimdi öyle bir şey yok. Servislerde fazladan sekiz kişi on kişi ayakta gitmeni bir problem olarak görmüyor.

Sendika temsilcilerini patron atamaya başladığından beri iş yerinde sıkıntılar arttı. Sendikaya gidip örneğin bir zaman sıkıntını anlattığın zaman, izin istediğin zaman, bir cenazeye gittiğin zaman türlü türlü taklalar atılıyordu.

Sendika temsilcileri seçim yapılmadan, işverenler tarafından atanıyor. İşverenin kurduğu bir sendika gibi. İşe ilk girdiğimde sendikaya üye olmak zorundasınız, yoksa sosyal haklardan faydalanamazsınız dediler. Biz de üye olduk. 12 yıl uyutulmuşuz; yasadan, haklarımızdan haberimiz yok. Halbuki Biz buraya yıllarımızı vermişiz, emek vermişiz.

Şimdi “İşçinin Müslümanı ile patronun Müslümanı farklı” diyorlar.

İçerideki yönetim de koltuk sevdası çok, ben şef değilsem şef olayım, şef isem müdür olayım, müdürsem genel müdür olayım. Genel müdür olan diyor ben bir üst kademeye çıkayım.

İçeride durum iyi değil, şuradan bin kişi çıksın bin kişi dert yanar. Ama sıkıntını derdini anlatmaktan çekinme var. Burada zaman içinde böyle örgütlenmeler, toplantılar olmadı. Biz bir başlangıç yapalım dedik, inşallah içeriden de desteklerini alırız.

DİSK/Gıda-İş temsilcisi: Biz daha önce buraya DİSK olarak gelip bildiri dağıtıyorduk, burada çalışan arkadaşların dini değerlerinden dolayı etraflarını kapatırlardı, onlar da bildirimizi almazlardı. “Bir iş bulmuşuz çalışıyoruz, patronumuz da Müslümandır” derlerdi. Ama şimdi o duvarlar yıkılmış durumda, şimdi öyle bakmıyor arkadaşlar. “İşçinin Müslümanı ile patronun Müslümanı farklı” diyorlar. Arkadaşlar için dava açacağız, haklarının kayıpları önleyeceğiz bir de işe iade isteyeceğiz ve geri iş başı yaptırmaya çalışacağız.

[*] Dayanışma aidatı: Toplu iş sözleşmesinin imzası sırasında taraf işçi sendikasına üye olmayanların, sonradan iş yerine girip de üye olmayanların veya imza tarihinde taraf işçi sendikasına üye olup da daha sonra ayrılanların veya çıkarılanların toplu iş sözleşmesinden doğan haklardan yararlanabilmesi için dışarıdan ödedikleri aidat.

DSC03089

 

DSC03091

 

DSC03084

 

DSC03097

 

DSC03099

 

DSC03087

 

WP_20141028_14_28_48_Pro

5 Responses

  1. erim dedi ki:

    http://vimeo.com/40444190

    Öz Gıda İş sendikası yönetiminin başta başkanı Mehmet Şahin olmak üzere “ahlaklı kapitalist” olmaya hakları yok mu? Bence var. İnsanların haklarını kullanmasının önüne geçemezsiniz!

    2012’de örgütlü olamadıklarından dert yanıyor muhafazakar camianın fabrikalarında başkan; demek ki tamamıyla örgütlenince işler başka türlü oluyor veya bir de gidip Mehmet Şahin’i dinlemek lazım bu hükümleri vermeden.

    Ne yani, onlar da “ihtiraslarının ve açgözlülüklerinin” peşine düşemezler mi?

    İnsan gerçekten hayret ediyor…

    http://www.emekveadalet.org/arsivler/3919

  2. doğukan dedi ki:

    bahsettiğiniz kişiler allah’ın çok mal ve çok para ile sınadığı insanlar. cevap kağıtlarında ne yazıyor bilmiyoruz.

  3. Dünya garip, ilişkiler türlü türlü zamanında Öz-gıda İş’in sahip çıktığı bir işçi direnişini de selamlamaya gitmiştik. Sormak lazım Göksel Şengün abi bugün bu duruma ne diyor acaba?

    http://www.emekveadalet.org/arsivler/8160

  4. Yusuf Tunçbilek dedi ki:

    Yalnız Ülker grubu Gezicidir ha, Gezicilerle işçileri karşı karşıya getirmemeye özen gösterelim. Yoksa devrim mevrim yapamayız maazallah. 🙂

  1. 7 Kasım 2014

    […] Ekim’den beri fabrika önünde nöbet tutan işçilerle yapılmış bir röportaj;http://www.emekveadalet.org/arsivler/14538_Katılmak isteyen tüm arkadaşlarımızı […]

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir