HDP’nin Sınırları

2 Responses

  1. suat dedi ki:

    Bence yazarın Express dergisi üzerinden giderek yaptığı bu HDP eleştirisi cuk oturmuş, yani aslında kendisinin “marjinal” olduğunu bilen bir topluluğun (bu kelimeyi özellikle kullandım ki toplumda kendisine verilen meşruiyet hukuku ile ilgili bir şey bu); böyle olmadığını iddia ederken bile buna inanmadığını gösteriyor. Sonuçta HDP bir ideoloji partisi, kitle partisi değil, çoğunluğun hoşuna gidecek şeyler söylemiyor. Bu da son derece doğal bu partiler kendi doğruları ile toplumun karşısına çıkar, genel geçer söylemlerle değil o yüzden de kendisine buradan bir meşruiyet üretmesi bence abesle iştigal. Eğer ben sözlerimin doğruluğuna inanıyorsam, meşruiyeti sözlerimin üzerinden sağlamaya çalışırım. Bu açıdan bakınca HDP üzerindeki Öcalan ve Kürt siyaseti gölgesinin kalkma ihtimalini ben göremiyorum ve bence tamda o yüzden, halkevleri ve ÖDP gibi yapılar buraya dahil olmuyorlar. Kaldı ki, bu yapılar dahil olsalar dahi, hadi oradaki açmazları aştıklarını da düşünelim, toplumun genelinde yine “marjinal” olarak kalacaklardır. Şimdi Gezi diye bir şey oldu ve buradan herkes kendine oy devşirmeye çalışıyor ama hiç kimse şunu düşünmüyor, Gezi bir isyandı, direniş değildi. İsyandan örgüt çıkmaz, direnişten çıkar. Böyle bir süreç yaşandı mı, yoksa örneğin insanlar Gezi meselesi sürerken tatile çıktılar mı? Hal böyle olunca oradan oy devşiremezsiniz, Kürt sorunu üzerinden olur, çünkü yıllardır süren bir direniş var ve bu iş sürdükçe BDP daha da güçlenir ama Gezi’den bunu yapamazsınız. Onun için herkes fabrika ayarlarına geri döndü. Diğer bir konu HDP’ye şöyle bir bakın, Sırrı hariç ki, o bile BDP ile seçime girdikten sonra genel kitlelerde ki “meşruiyeti”ni yitirdi. Halkımızın şöyle hani ulan bu da doğru söylüyor, bu da iyi bir adam diyebileceği kaç kişi var. Sen birde bunun içine Mahir Çayan, Abdullah Öcalan, alevi, arap filan dediğin zaman genel çoğunluk zaten seni öteler ve dinlemez bile. Ha şunu da söyleyelim, yazarın yaptığı tespit, işte “gerçek Müslümanlar” bizde meselesi, bu neye tekabül ediyor biliyormusunuz. Uzun zaman solda şöyle bir geyik vardı. “Tanıdığım bir imam var, ama öyle yobaz değil, ilerici, aydın bir din adamı” Böyle bir saçmalık olabilir mi, böyle konuşursanız, ortalama bir Müslümanın gidip oy vereceği yer sağ partiler olur. Yani Alevi’ye sahip çıkın, Kürt’e sahip çıkın, Arap’a sahip çıkın ama iş Türk demeye gelince orada durun o zaman sıkıntı oluyor. O zaman siz zaten çoğunluğu gözden çıkarıyorsunuz. Burhan Sönmez Birgün gazetesindeki Marx’ın kesbi isimli yazısında şöyle demişti. “Cemevlerinin ibadethane sayılması” mücadelesine sahip çıkıyoruz. Öyleyse, “camilerde afyon, cemevlerinde şerbet dağıtıldığına” dair bir tespit mi var, yoksa “dine karşı olma kararlılığından” taviz veren bir “muğlaklık” mı söz konusu?” Bugünlerde İdris Küçükömer’i tekrar okumaya başladım ve Türkiye’de solun neden adamakıllı oturmadığını bir kez daha anlayabiliyorum. Sosyalist solun belki de bu topraklardaki en ayağı yere basan kesimi olan Kürt hareketinin yönlendirdiği HDP bile, böyle konuşuyorsa ve eyliyorsa gerisini varın siz hesaplayın. Hiç bir şey bilmiyorsanız, bunu tabii ki üst yapıdaki politikacılara söylüyorum, Sırrı gibi samimi olsanız bile belki bir şeyler değişir, çünkü sizin kullandığınız dil bu toprakların dili değil.

  2. Bazı kardeşlerimiz şu pozisyonda; “Yahu tamam Kürtler var ama Türkler de var, biz gökten inmedik ya!” Evet bu itirazı haklı çıkarabilecek çıkışlar var. Türklüğü bir etnik köken olmaktan çıkarıp herkesi kapsayan bir Türkiyelilik çizmek hem kendi geçmişini arayan Türk’e hem de üst kimlik olarak Türk olmak istemeyen ya da Türkiyeli olmak isteyen Kürde zulüm oluyor. Bırakın bu ülke toprak temelli vatandaşlık üzerinden bir arada dursun. Ne Türk yok olsun, ne Kürt yok olsun.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir