Mescid-Dırar

Küçükken Discovery Channel’da Çin Seddi’ni anlatan kısa bir video gösterilir dururdu reklam arasında. Hunların saldırılarından bahseden o an gelince yerli ve milli duygularım kabarırdı. Yabancı filmde İstanbul dendiğini duymuş gibi sevinirdim. Çinlileri yıldıran atalarım Salgan Saçak ve yoldaşlarına selam!

Sonra Çinli fakir fukaranın o duvar yapımında nasıl çalıştırıldığını anlatan, duvar içindeki kemiklerini zumlayan sahne gelirdi ki içimde milli ve manevilikten sonra ikinci değerim olan fakır fukarayı savunmacılık pek devreye girmezdi. Güvencesiz ve korku dolu hayatlar, aniden bitiveren hayatlar, bir değer taşımayan ve tarih kitaplarına girmeyen hayatlar.

*

Kronoloji okumayı çok severdim de kronoloji aptallar içindir yazısını kronolojisini sevdiğim kitapta görünce yadırgamıştım.

İ.Ö. Bilmem Ne: Atalarım Saldırdı
İ.Ö Bilmem Ne: Düşmanlar Duvar Yaptı
İ.Ö Bilmem Ne: Atalarım Duvarı Aştı

Arada telef olan fukaranın kronolojide yokluğu insanı ferahlatan da bir şey. Bir okur olarak özdeşleştiğiniz ve konuştuğunuz insanlar orduda savaşıp can veren erler değil, komutanlar. Ben İskender olsam orda fazla takılmazdım be abi. Yıldırım Beyazıt olsam manevrayı farklı yapardım. Ya Çinli işçi olsam. Sanki liderlerin hayatında kader yoktur, kararları onlar alır. Farklı kararlar alsalar farklı şeyler de olur. Ama dünyanın bir köşesinde kanat çırpan bir işçinin güneşin battığı yerde kasırga çıkarması pek muhtemel değildir. Çünkü onlar toplamdaki düzenin de ötesinde minimal alanlarında da bir düzen içinde yaşarlar. Belirlenmiş, kendi ekseninde giden, daima sömürülen. Yedi Samurayları anlatan o filmin sonunda öyle bir sahne vardır. Fakir fukarayı anlatır.

Tarihin bazı zıpçıktı anları var. Kömür tüküren adam, göğsünü tüfeğe geren adam, Paris Komünü vs.

Ama işte buradayız. Daha ne olduğunu anlamadan hayatımızın belli bir dönemi geçiyor. Sonrasında atalarımızdan şöyle ya da böyle ballı değilsek biz de Çinli işçilerden biri oluveriyoruz. Bu gerçeği fark edince suyun üstünde olduğunu fark edip suya dönmeye çabalayan balıklar gibi bir şeyler aranıyoruz.

Ol mahiler ki derya içre değildirler, bir anda fark ederler.

*

Sabah saatlerinde telefonuma gelen bir mesajla irkiliverdim. Eski bakanlardan biri çok bir paraya Taç Mahalimsi, hani tam onun gibi olmasa da, çünkü nerde o eski ustalar, zaten Taç Mahal de egzoz dumanında karardı be canım, bir cami yaptırmaya karar vermiş. Şahsın ismini evvelce parti içi çatışmalarda vs. vs. duymuştuk. Ben bu muhabbetleri dinlemediğim için kaçırmıştım. Haberi duyunca içime bir yılgınlık çöktü.

Hz. Muhammed’in ilk mescitleri inşasını düşünüyorum. Kuba Mescidi’nin, Mescid-i Nebevi’nin yapılışı hakkındaki rivayetleri herhangi bir yerden açtığımızda gördüğümüz Rasulullahın mahalli almak için bir miktar para verişi, sonra ortak bir şekilde inşaya girişmeleri, mescidin çok fonksiyonlu bir mekan olarak mütevazi bir şekilde inşası. Biz Rasulullahın mescitlerinin inşasında çalışan emekçilerin isimlerini biliyoruz: Hz. Muhammed, Talk bin Ali, Ammar bin Yasir, Ali, Ebu Bekir… Mescitlerin inşası Müslüman toplumun ortak bir hedefte ilk çalışmalarından birini teşkil ediyordu, Medinelilerle Mekkeliler mescitle beraber inşa oldular belki kim bilir.

*

Nagehan ol şare vardum
Ol şarı yapılır buldum
Ben dahi yapılır oldum
Taş u toprag arasında

*

Ama biz şimdi bu Taç Mahal’i kimler yaptı bilmeyeceğiz. Hadi ırgatı ameleyi geç ustasını da bilmeyeceğiz. Parayı basanı duyacağız, ki duymamız sağlanacaktır. Her Cuma bizden ona bir selam, bir dua artık. İşçiler bu mescide varmayacak, bu mescidi birileri yapılır görünce yapılır olmayacak, işçiler hele hiç de yapılır olmayacak, taş u toprak arasında.
Belki biri ikisi güvencesizlikten ölür de taş u toprag arasında yapılmak yerinde çözülür olur.

*

Paraya bok karıştığı için Kabe’de harcamalık haram girmemiş paralar mevcutmuş. Kabe’nin tepesinde Mordor’un kulesi gibi dikili Saat kulesini, otelleri düşünüp şimdi İncil’in İsa’sının Süleyman Mabedini velveleye verişini hayalliyorum.[1]



Ve İsa Allahın mabedine girdi, bütün mabette alış veriş edenleri dışarı attı; sarrafların masalarını, ve güvercin satanların iskemlelerini devirdi. 13 Ve onlara dedi: “Benim evime dua evi denilecek,” diye yazılıdır; fakat siz onu haydut ini yapıyorsunuz (…)  Lâkin vay başınıza, yazıcılar ve Ferisiler, ikiyüzlüler! çünkü siz göklerin melekûtunu insanların yüzüne kapıyorsunuz; zira kendiniz girmiyorsunuz, girenleri de bırakmıyorsunuz ki girsinler. (…) 23 Ey kör kılavuzlar, siz küçük sineği süzerek ayırırsınız, fakat deveyi yutarsınız! 24 Vay başınıza, yazıcılar ve Ferisiler, ikiyüzlüler! çünkü siz bardağın ve çanağın dışını temizlersiniz, fakat onların içi soygunculuk ve taşkınlıkla doludur. 25 Sen, ey kör Ferisi, önce bardağın ve çanağın içini temizle ki, dışı da temiz olsun. 26 Vay başınıza, yazıcılar ve Ferisiler, ikiyüzlüler! çünkü siz badanalı kabirlere benzersiniz ki, dıştan güzel görünürler, fakat içten ölü kemikleri ve her türlü murdarlıkla doludurlar. 27 Siz de böylece insanlara dıştan salih görünürsünüz, fakat içten ikiyüzlülük ve fesatla dolusunuz. 28 Vay başınıza, yazıcılar ve Ferisiler, ikiyüzlüler! çünkü siz peygamberlerin kabirlerini yaparsınız, salihlerin türbelerini de donatırsınız, 29 ve: Babalarımızın günlerinde olsaydık, onlarla beraber peygamberlerin kanlarına girmezdik, diyorsunuz. 30 Böylece peygamberleri öldürenlerin oğulları olduğunuza kendiniz şahitlik ediyorsunuz. 31 Öyle ise, siz de babalarınızın ölçeğini doldurun. 32 Siz, ey yılanlar, siz, ey engerekler nesli! cehennem hükmünden nasıl kaçacaksınız? 33 Bunun için işte, size peygamberler, hikmetli adamlar ve yazıcılar gönderiyorum; siz onlardan bazılarını öldürecek, ve haça gereceksiniz; ve bazılarını havralarda dövecek, ve şehirden şehre kovacaksınız; 34 ki, salih olan Habilin kanından, mabetle mezbah arasında öldürdüğünüz Barahiya oğlu Zekaryanın kanına kadar, yeryüzünde dökülen her salih kan, üzerinize gelsin. 35 Doğrusu size derim: Bütün bu şeyler bu neslin üzerine gelecektir. 36 Ey Yeruşalim! peygamberleri öldüren ve kendisine gönderilenleri taşlıyan Yeruşalim! Tavuk, yavrularını kanatları altına nasıl toplarsa, ben de senin çocuklarını kaç kere öyle toplamak istedim, ve siz istemediniz. 37 İşte, eviniz size ıssız bırakılacak. 38 Çünkü size diyorum: Rabbin ismile gelen mubarek olsun, diyinciye kadar, artık siz beni görmiyeceksiniz.
Alıntı: https://incil.info/kitap/mat/211

Mescid-i Dırar hadisesinde inen ayeti kerimelerde[2] Tevbe Suresi 107-110 Rasulullahın namaz kılacağı en uygun mescidin başından beri Allah’ın emri uyarınca yapılmış mescit olduğu buyrulur. Yeryüzü müminlere zaten mescit kılınmış, bizim aradığımız suyu sıcak olsun da abdestini kolay alalım değil. Arıyoruz ki başından beri takva üzere inşa edilmiş mescitlerde ibadet edelim. Biz de selefiliğe kaçmasak da saf bir dünyanın hayalini kuruyoruz. Kimse kimseyi ezmesin ve kırmasın. Halihazırdaki boğulma hali insanlara ne yapacağını şaşırtıyor. Cihatçılık bağlamında selefilik bu saf dünya arayışının ve dahi kaçışın bir yönü değil mi?

Lütfen mescitlerimizi ayetlerde belirtildiği üzere inşa edelim.

Selamlar.

Dipnotlar

Dipnotlar
1

Ve İsa Allahın mabedine girdi, bütün mabette alış veriş edenleri dışarı attı; sarrafların masalarını, ve güvercin satanların iskemlelerini devirdi. 13 Ve onlara dedi: “Benim evime dua evi denilecek,” diye yazılıdır; fakat siz onu haydut ini yapıyorsunuz (…)  Lâkin vay başınıza, yazıcılar ve Ferisiler, ikiyüzlüler! çünkü siz göklerin melekûtunu insanların yüzüne kapıyorsunuz; zira kendiniz girmiyorsunuz, girenleri de bırakmıyorsunuz ki girsinler. (…) 23 Ey kör kılavuzlar, siz küçük sineği süzerek ayırırsınız, fakat deveyi yutarsınız! 24 Vay başınıza, yazıcılar ve Ferisiler, ikiyüzlüler! çünkü siz bardağın ve çanağın dışını temizlersiniz, fakat onların içi soygunculuk ve taşkınlıkla doludur. 25 Sen, ey kör Ferisi, önce bardağın ve çanağın içini temizle ki, dışı da temiz olsun. 26 Vay başınıza, yazıcılar ve Ferisiler, ikiyüzlüler! çünkü siz badanalı kabirlere benzersiniz ki, dıştan güzel görünürler, fakat içten ölü kemikleri ve her türlü murdarlıkla doludurlar. 27 Siz de böylece insanlara dıştan salih görünürsünüz, fakat içten ikiyüzlülük ve fesatla dolusunuz. 28 Vay başınıza, yazıcılar ve Ferisiler, ikiyüzlüler! çünkü siz peygamberlerin kabirlerini yaparsınız, salihlerin türbelerini de donatırsınız, 29 ve: Babalarımızın günlerinde olsaydık, onlarla beraber peygamberlerin kanlarına girmezdik, diyorsunuz. 30 Böylece peygamberleri öldürenlerin oğulları olduğunuza kendiniz şahitlik ediyorsunuz. 31 Öyle ise, siz de babalarınızın ölçeğini doldurun. 32 Siz, ey yılanlar, siz, ey engerekler nesli! cehennem hükmünden nasıl kaçacaksınız? 33 Bunun için işte, size peygamberler, hikmetli adamlar ve yazıcılar gönderiyorum; siz onlardan bazılarını öldürecek, ve haça gereceksiniz; ve bazılarını havralarda dövecek, ve şehirden şehre kovacaksınız; 34 ki, salih olan Habilin kanından, mabetle mezbah arasında öldürdüğünüz Barahiya oğlu Zekaryanın kanına kadar, yeryüzünde dökülen her salih kan, üzerinize gelsin. 35 Doğrusu size derim: Bütün bu şeyler bu neslin üzerine gelecektir. 36 Ey Yeruşalim! peygamberleri öldüren ve kendisine gönderilenleri taşlıyan Yeruşalim! Tavuk, yavrularını kanatları altına nasıl toplarsa, ben de senin çocuklarını kaç kere öyle toplamak istedim, ve siz istemediniz. 37 İşte, eviniz size ıssız bırakılacak. 38 Çünkü size diyorum: Rabbin ismile gelen mubarek olsun, diyinciye kadar, artık siz beni görmiyeceksiniz.
Alıntı: https://incil.info/kitap/mat/211

2 Tevbe Suresi 107-110

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir