Sadece Berkin Elvan için değil hak ve halk için: Sana, bana, başbakana çağrı

Duygularım gerçekliklerin önüne geçtiğinde şiir yazmak isterim. Doğru düzgün şiir bile okumayan biri olarak bu istek nereden geliyor bilmiyorum. Birkaç satırla roman etkisi yapan şiirler var derler, yazması aylarca süren şiirler de. Böyle bir şiir ne çok yakışırdı Berkin kardeşimize. Berkin Elvan’ın ölüm haberini aldığımda şiir yazmak istedim yine. Allah razı olsun, Mehmet Efe bu farz-ı kifayeyi yerine getirmiş. Müzik de yapmak isterdim anısına Berkin’in, ne yazık ki ona da yeteneğim yok.

Bana aklımı duygularımın önüne geçirebileceğim format olarak yazı yazmak düştü. Duygularıma yenilip romantik olmadığım için rasyonel olmakla övünürüm, övünürdüm demek istiyorum bundan gayrı. Siyasette sahiciliğinin devrimcilikten değil, halkçılıktan geldiğine inandım bugüne kadar. Devrimciler halkçı olamadığı için olsa gerek.

Kim olarak yazıyorum bu yazıyı? Önce insan, mümin, kul olarak sonra başka sıfatlar da eklenebilir.  Mesela adalete, Allah’ın adaletine iman etmiş biri olarak yazıyorum. Memurlaşmakla itham edilen biri olarak da parmaklarım vuruyor tuşlara. İtham edenler “memur” olmasa sineye çekerim de bu hal zul geliyor. Onurunu korumaya çalışarak emeğini satan biri olarak da klavyenin başındayım, manevi tatminim olmasa kim mesai ister ki?

Akparti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan muhatabım bu yazıda. Herşeyin sorumlusu tek başına kendisi değil kabul edin ama devletleşemeyen bir Ankaralı oldu çıktı başımıza, vebali büyük. Devletleşse böyle komik duruma düşürmezdi kendini. Başbakan büyük şeytan da değil küçük şeytan da. Ulusalcılar, milliyetçiler, Akparti ve Erdoğan karşıtları gibi topu bu çembere atıp rahatlama beleşçiliğine düşmek istemiyorum. Bu tipler yararcılık ve fırsatçılıkla, siyasette yeri olmaması gereken düşmanlıkla ve öfkeyle Gülenci bile oldular son günlerde ya neyse. Hiçbir zaman “bizim bilmediğimiz bir bildiği vardır” demiyorum kimseye de şüphesiz, başbakan dahil, Afrika da.

Berkin vuruldu, elinde sapan da olsa ekmek de olsa fark eden fazla bir şey yok, öldü, öldürüldü. Ölen beden imiş, insanlık ölmez diyebilmek isterdim. 16 kiloya kadar düştü anasının babasının gözü önünde hastanede, eridi oğlan. İlker Başbuğ’a geçmiş olsun telefonu açan başbakan bir başsağlığı ve özür dilese ne olur? Herhalde kıyamet kopar. Kopabilir gerçekten o kadar vahim görünüyor durum.

Bu satırları yazan ben devrimci değilim, iktidar karşıtı değilim, demokratik seçim karşıtı değilim, seküler değilim, muhafazakar değilim, hükümet ve Akparti karşıtı değilim, Erdoğan karşıtı değilim, anarşist değilim. En azından böyle tanımlamıyorum kendimi. Tam da bu sebeplerle beni yardakçı, yandaş ve başbakanın günahlarına ortak görenlere kulak asmıyorum, konuşsun dursunlar. Milli Görüş refleksiyle 17 Aralık’ta pozisyon aldığımı söyleyenler de umrumda değil. Ben kendimi biliyorum, hesabımı veririm Allah’a da, dostlarıma da, değer verdiğim herkesle beraber. Bunu bir özgüven patlamasıyla söylemiyorum. Aciz olduğunun farkında olan biri olarak söylüyorum. Günah işleme özgürlüğü vermiyor bana bu zaaf tabii ki; bir haksa hiç değil günah işlemek. Hadis teviliyle örtemeyiz pisliğin üstünü, ayıptır, günahtır. Mesaj verdim burada, Metinlere, Metin olan Er’lere. Militarizmi siyasete bulaştıran partili partisiz askerlere.

Pozisyon aldım demiş miydim 17 Aralık’ta, evet inat olsun diye söylüyorum holigan olmadan taraf oldum. Gülen ile girilen kavgada tarafım ve bunu bir siyaset ahlakı sorumluluğu ile tarif edebiliyorum kalbime.  Fakat her iki tarafın da doğru söylediğini ama sadece birbirleri hakkında söylediklerinde bu doğruculuğu takındıklarını belirtmeliyim. Burada Gülen’den tarafım diyenleri ahlaksız bulduğumu ekliyorum.

Usülsüzlük ve yolsuzlukları görmek için hırsızlığın  en büyüğünü gerçekleştiren Gülencilerin şehadetine ihtiyacım yoktu ki benim. Bu grup niye en büyük hırsız onu da anlatayım, birkaç milyar dolar fazla çaldıkları için mi, hayır. Emek ve haysiyet çalıyor bunlar. Neredeyse 15 senedir polislik sınavı soruları çalıyorlar. Sayıları 12 yılda 3 katına çıkan polislerden bahsediyorum. Öğretmen sayısı %30 bile artmadı mesela bu kadar yılda Tayyip Bey. Hakimlik sınavı soruları çalanlar, müfettişlik sınavı soruları çalanlar, görevde yükselme sınavı soruları çalanlar, KPSS soruları çalanlar, YGS’ye şifre koyanlar ve hırsızlık sonucu devlete militan memur olanlar emek hırsızlarıdır, hatta at hırsızlarıdır. İşçisine 3 kuruşu reva gören muhafazakar işadamı da, ihaleci de, devlet de emek hırsızıdır ama onunki ayan beyan ortada zaten, kör olmak lazım görmemek için. Görenler burdan muhalefet kurmuyor ya o yüzden diyoruz zaten muhalefet yok diye.  Bunların hırsızlıkları her bir şeyleri gibi gizli, tedbirli, takiyyeli. Bahsettiğim bu cenah adliyeye ve emniyete katip, mübaşir, teknisyen, hizmetli bile alırken mülakatta Gülencilik referansı şartı koyarlar. Bu en basiti, gerisini düşünsün ve uygulasın hükümet. Karşılarında hükümet olarak pir-u pak kimseler yoktu bunca yıldır, biliyorum eyvallah. Koalisyon ortağıydılar onun da bilincindeyim. En az %51 hep Gülen’de idi bu koalisyonda, çok doğru. “Eee o zaman” diyorsunuz haklı olarak, ben de diyorum ki 17 Aralık tövbenin ve hesaplaşmanın miladı olabilir, hatta olmalı yahu, olmalı başka yolu yok!

Umudumu satmadım ve bağlamadım başbakana, o da insan ve hata yapıyor. O bir melek değil. Burdan çevresindekilerin başbakana atfen 3-5 tane feci büyüklenme örneğini verip vurmayacağım başbakanı. Başbakanın yol vermesini de gözden kaçırmıyorum bu kibirlenmelere. Unutmayalım ve arada hatırlayalım yine. Bu yazıyı yazmama Berkin Elvan vesile oldu, belki yetişkin bile olmayan, belki ergenliğini yaşayan Berkin. Belki mükellef bile olmayıp cehenneme adım bile atmayacak olan. Biz nasıl vereceğiz hesabımızı da kurtulacağız cehennemden? Var mı cevabı olan?

Dönüyoruz cılkı çıkan tabirle büyük resme, makro siyasete. Evet bugün iş tuttuğu kimselere Akparti’ye yaptığının aynısını yarın yapacak olan cemaate. İçi boş liberalizmle demokrasi, insan hakları, hürriyet, hukuk vs. diyen cemaate. Hatta 17 Aralık sonrası iş cinayetlerini manşet yapan, gelir dağılımı adaletsizliğini gözümüze çarpan yalancı solcu cemaate. Bilerek cemaat dedim bu paragrafta cemaat olmayan cemaate. Çarpıklık daha iyi anlaşılıyor cemaat kelimesi ile iş tutmak yan yana gelince. Uluslararası ve yerel güçlerle iş tutan Gülen grubu. Ekrem Dumanlı cemaat değil camia oldukları iddiasında bulunduğu bir yazısında nasıl da yalan söylüyordu. Siz camia değil cemaatsiniz o tarife göre Ekrem Bey, ama cemaat kavramını da kirletemezsiniz. Teşkilat da olamazsınız, başbakanın suç isnat etmek için kullandığı örgüt de, hizmet hareketi de değilsiniz gönüllüler hareketi de. Buna ancak sizi tanımayan Türk solcuları, liberalleri inanır. Batılılar inanmış gibi yapar, kullanır. 28 Şubat’ta da, davasında da adaletten uzak kalan Gülenciler cemaat olamazlar. Ürettikleri şey değer değil ve “değer ürettikleri için kazanacaklar” diyenler de yanılıyorlar. Bu kavganın kazananı olmaz da kaybedeni olur, geçelim.

Şimdi Tayyip Beyamca; bu HSYK yasasını, internet yasasını çıkardın ya; Mit yasası çıkaracaksın ya kim veriyor sana bu aklı? Hadi HSYK’yı biraz anladık da seni uluslararası arenada zora sokan, ipini çeken bu diğer düzenlemelerin aklını kim veriyor? MİT yasasıyla hukuki güvence mi geliyor, hangi mahkeme siyasi davada hukuğa bakmış ki dünyada? İnternet yasasıyla legal veya illegal, sızdırılan veya meşru olan hangi ses-görüntü kaydını engelleyeceksin? ÖYM’leri kaldırdın da mübarek; TCK duruyor, TMK duruyor. KCK paralel devlet değilse niye içeride binlerce insan, onlara kumpas kurulmadı mı yoksa? Dağa çıkarlar diyormuş hakimler, paraleller mi onlar da? Paşabeyler şehirde ne de olsa, KCK’lılar ölsün! Onbinlerce de değil, gerçekçi olalım Kürt siyasetçileri. Yalan yanlış size yakışmıyor, ezberlerden gına geldi artık. Vurmuyorum, adalete çağırıyorum sizi, yakıştığı için.

Biz biliriz biz. Anadili masalı anlatan Gülen Oslo’yu baltaladı, KCK operasyonlarını başlattı, şimdi de “teröre çözüm eğitim ve dersaneler diyerek” asimilasyonun kral metodunu gösterip caka satıyor, Şefkat Tepe’ci, Tek Türkiye’ci, Kollama’cı. Erdoğan gider ve hevesle beklenen kaos gelirse kirli bir 3 yıl daha cenk edilir PKK ile en az. Bu arada can veren herkes kesin şehit olur, hiç şüphe yok, iki taraftan da! Diyeceğim o ki sahiden kim veriyor bu aklı sana Tayyip Bey? Ses kayıtlarından görüyoruz bir kısmını akillerin. İsimlerini de söyleyelim; troll bekçisi Mustafa Varank mı, orduya milli kumpasçı Yalçın Akdoğan mı, faiz lobisini uyduran kıvrak Yiğit Bulut mu, himmet isteyen İbrahim Kalın mı, yoksa hepsi mi veya hiçbiri mi? Başka isimler de var biliyoruz, sadece danışmanlar da değil ama devam etmeyelim. Basındaki isimlere girersek iyice mideniz bulanır. Şehir toplantısında “biz uyurken gecenin bir vakti Obama ile görüştüğü için Erdoğan’ı sevdiğini söyleyen kadın aydın” bile var listede, insanlığından utanmalı bu durumda, başka yapacak bir şey yok. Milliyetçi cepheyi güçlendiriyorsun da ne oluyor parti içinde Kürt meselesi demişken Tayyip Amca? Çıkıp iki kelam etsene. Fethiye’de belediye başkanı, kaymakam, emniyet müdürü yasal parti HDP tabelası indirip bayrak asıyorlar binaya. Çık konuş daaa, çık konuş. Oyların mı düşer, hani nerde adalet? Münferit de değil hani, vatan topğrağının her karışında nerdeyse, Kürt illeri hariç.

Biliyoruz otokrat olmadan çıkamazsın bu krizden, bir yere kadar tamam, kabul. Fakat hiç mi hazırlık yapmadınız be babalar? 2010 referandumu sonrası uyanmadınız, 2011 seçimlerinde uyanmadınız, Bugün Gazetesi- OdaTV ortaklığıyla zamanı duyurulan gizli ameliyatına denk  getirilen 7 Şubat MİT krizinde de mi uyanmadınız ya  Tayyip Erdoğan? İki senedir armut mu topluyorsunuz? Evet bence armut toplamışsınız. Hakan Fidan da, MİT de o kadar olmuş işte, olmamış yani. Sakine Cansız öldürülmüş bir taraftan. Ama hiç mi uyanamadınız, evet uyanamadınız. Çünkü köylüsünüz, çünkü amatörsünüz, çünkü aşiret mantığıyla parti ve ülke yönettiğinizi sanıyorsunuz. Karşınızda çete var ama bu çete öyle bir çete ki sizin tam aksinize kentliler, profesyoneller, devlet gibi aklediyorlar. Bunu internet alemindeki sanal savaşta açıkça görebiliyoruz. Darma duman oldunuz. Uyanamadınız anlıyorum ve fakat 17 Aralık milat olabilir be devletlüler, ha gayret! Uyanamadınız farkındayım, zaten Berkin Elvan da uyanamadı. Zalimlere inat yaşayamadı.

Uluslararası komplo mu sana yapılanlar gücünü milletten alan başbakan? “Birlikte Türkiye” idik genel seçim şarkısında, yerel seçimde Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsına indik dombıra dombıra. Türkiye Büyükülke Belediye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan galiba. Parazit olmasın, bu Gülenciler meşruiyetini bu topraklardan sağlayamıyor ve İran’a sarıyor da yine çıkış olmuyor görüyoruz. Şükür, Şii düşmanlığı prim yapmıyor. Evet uluslararası boyutu tabii ki var bu operasyon hamlelerinin ama iktidarın ilk 10 yılındaki komplonun devamı olabilir ancak bugünler. Sürekli strateji geliştirdiğin ilk 10 yıl komploysa evet bugün yaşananlar da komplo. Darbe girişimi mi peki bu? Darbeyi klikler yapar, burda klik yok devlet var. Elinle verdiğin devlet, böyle darbe de olmaz, kandırmayalım kimseyi. Velev ki darbe, ne olacak ki? Darbe ceza almıyor bu memlekette. 12 Eylül ve 28 Şubat davalarında görüyoruz sarih bir şekilde, darbe girişimi de aklanıyor, bir kez daha Ergenekon’la gördük işte. Binde birini bile tanımadığım bağımsız yargı çıkardı dersen Tayyip Bey inanmam. Kendi dediğine bakmadan Pensilvanya bile güler buna. Orası edepsizce gülerken meselenin uluslararası boyutundan yola çıkarak TÜSİAD ve küresel sermayenin “Anadolu Kaplanları” gibi yavru sermaye ile temas kurmayan Gülen’den yana olduğunu not edelim.

Akıl sağlığı korunamaz bu atmosferde, sıyrılmazsan sıyırırsın yani, çıldırırsın. İroninin ve geyiğin dibine vurursan biraz şansın var nefes almak için. Zaten bu uzun yazıyı bu sebeple yazıyorum. En azından bir noktalı virgül koymak için hayatımda siyasete. Bu bir çözüm olabilir mi yorulanlara, ne dersiniz? Okumaya devam etmek istemezseniz filmin sonu nasıl bitecek merak etmeyin diye söyleyeyim, mutsuz sonla bitecek. Berkin Elvan’ın koruyamayacak bir sağlığı bile yok, Berkin Elvan öldü, öldürüldü. Aynı böyle, mutsuz son! İnsanlık ölüyor mu?

Terör nedir sordun mu hiç kendine Tayyip Bey? El-Kaide büyük büyük terörist değil mi? Hatta öyle ki “terörün finansmanının önlenmesi yasası” ile belini bile kırarsın. Lübnan Hizbullahı da Hizbuşşeytan mı yoksa? Eee zaten İrancılık da kadim olmasa da epey evveli olan bir tehlike zaten, değil mi? Yapmayın be, hala mı yav! Bu yaptığınız nurculuktur, hadi hafifletelim Gülenciliktir. Boşuna mı çarşaf çarşaf İran haberleri var Gülen gazetelerinde, TV dizilerinde? Boşuna mı Suriye ve İHH üzerinden düzmecelerle El-Kaideci yapmaya çalışıyorlar seni? Bunun uluslararası bir karşılığı olduğunu bilmiyor muyuz yoksa? Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde Mavi Marmara’nın rövanşını almak isteyen İsrail, 5bin yıllık siyonizm diye hafife alınacak veya büyütülecek bir şey değil. Bilmiyor muyuz yani bunları? Yuh artık bu kadarına da! El Ay’a, siz yaya be. Zaten Berkin Elvan da umudumuzu bıraktı yaya.

Umut demişken bu 17 Aralık umudu da köreltiyor sayenizde. Babasına güvenen kalmadı, kriptolu telefonunu bile dinlemişler Bilal’in. Bilal’de kriptolu telefon mu varmış? Allah, Allah… Devamını ve detaylarını hasretle, özlemle beklediğimiz Selam-Tevhid dinlemeleri ve bir ton torba soruşturmanın akıbeti ne olacak? Hesap vermeyecekler mi Tübitak’ını, Emniyet’ini, TİB’ini sevdiklerim. Atlıyorum, hadi dinlediniz kriptolu telefonu, nerde Uludere kayıtları, nerde Gezi kayıtları ey Pensilvanya? Umut diyorduk, kim umut olacak bu halka? Kim gelecek hükümet düşünce? Karşımızda sivil bir hareket var da ben mi körüm? Bu alternatifsizlik basit bir apolitik söylem mi sizce de? Y kuşağı mıyım yoksa ben? Bakıver bi sağına soluna. Gülen’e yanaşmaya çalışan Kılıçdaroğlu, Bahçeli ve Kamalak. Erken seçim isteyen HDP, galiba anketlerde %30 filan çıkıyorlar yıpranan eski partiler sayesinde! Yani devrilmesin hükümet filan, dursun yerli yerinde. Hele uluslararası mahkemelerle olacak iş değil. Bu işin Rusya’sı var, Çin’i var, Suud’u var, ABD’si var, Fransa’sı var, İngiltere’si var. Var oğlu var. Bu iş dediğim Suriye, anladınız. Suriye ve Rojava. Rojava’da katliam da olmadı demokrasi de yeşermedi. Not edelim bunu da, adaletse adalet. Zulmün ve kargaşanın bini bir para o coğrafyada. Milliciyim elhamdülillah, yerli malı yurdun malı ayrıca. Ondan Kürt düşmanlığı mı yapıyorum Rojava’da? Mümkün değil, imkanı yok.

Ben çok mu akıllıyım da oturdum kimsenin konuşmayacağı bir perdeden ve yerden konuşuyorum, alakası yok. Ülkede talep eden siviller yok, aktör olabilecekler “yesinler birbirlerini” deyip çekirdek çitliyorlarmış. Taraflar birbirlerini yerken, çekirdek yerlerken asıl yenip sindirimi sağlanan kesimin halk olduğunun farkında olmayan sivillere sözüm. Pek şeffaflık isteyenlere. Gülen’in eteğine takılıp himmetleri, sermayeyi görmezden gelenlere. Bana mı düştü başbakana çağrı yapmak. Düştü galiba, biraz da kaçmaya yer arıyorum ondandır, susmanın zorluğuna mahkum olmak istiyorum bu kadar konuşup sözü tükettikten sonra. Berkin Elvan da ölüme mahkum edildi, hem de yargılanmadan!

Öncelikle bu yapının temizlenmesi lazım eyvallah da böyle giderse onların peşine takılacak ilk gruplardan biri tüm dindarlar. Ergenekon diyorum. Hani, Necdet Özel’in TSK’sı filan. Darbe olmaz mı bu memlekette, sesli güldüm. Uyuyan hücreleri tahmin edemiyorum oralardaki. Savaşa girsen Timur’un karşısındaki Nasrettin Hoca gibi kalma ihtimalin bile var. Diyorum ki seni de götürürler böyle giderse Tayyip Bey. Menderes’i ve Özal’ı göstererek tehdit filan etmiyorum, ne haddime. Bu iki adamı sevdiğimden değil ha, yanlış anlaşılmasın. Arakan’da, Filistin’de, Suriye’de, Mısır’da, Irak’ta, Sudan’da, Orta Afrika’da daha da sayarız da eksik bıraktığımız olur mutlaka. Siyasi bir sebebi de olmaz bu eksikliğin, yetersizliğimden sadece. Buralardaki acıların bir benzeri yaşanır bu topraklarda da, çok mu abarttım? Çıkmaz mı 2014-2015 civarı çapı belli olmayan bir iç savaş, sıfır ihtimal mi bu?

Kafam karışmış değil mi ey okuyucu, ne güzel işte, hamdolsun. Netlikten başını kaldıramayan ve fanatik bu kadar insanın olduğu bir yerde şükrediyorum halime. En azından adım Nato ile anılmaz, Baas ile anılmaz, Ergenekon ile anılmaz, Gülen ile anılmaz, milliyetçiler ile anılmaz, ulusalcılarla anılmaz, Erdoğan karşıtlığı ile anılmaz, Akparti karşıtlığıyla anılmaz. Anılırsa Kürtçülük ile anılır belki, belki İslamcılıkla. Bense ümmetçi olduğumu söyler yırtarım. Berkin Elvan da ümmetin bir ferdi değil mi? Haksızlık karşısında susmayacak olan ümmetin yahut insanlık ümmetinin. Burda da mı kafam karışmış yoksa?

Bu kadar yazıyı susmak için yazdım, ister inanın, ister inanmayın. Susmak için önce bir konuşmak gerekiyormuş. Bu puslu havada susmayı becermek lazım. Yoksa ne kadar adaletsiz refleksler gösteriyor insanlar, en yakınındakini kırıp döküyor da farkında bile olmuyor. Sistem içinde kalmak da bunun doğal sonucu. Ne olmuş yani, hanginiz dışında sistemin? Devrimci olmak şart değil sistemle hesaplaşmak, rejime başkaldırmak ve emperyalizme köle olmamak için. Kusura bakmayın devrimci büyüklerim.

Bunu yazan ben ateist değilim, terörist de değilim. Solcu muyum dersen sağcı olmadığımı söyleyebilirim gönül rahatlığıyla. Memuru da olsam devleti sevemiyorum, MİT’in şeriattaki yerini kafamda konumlandıramıyorum mesela. Ona buna fetva yahut hile-i şeriyye bulamıyorum. Çabalıyorum aslında da olmuyor işte, benden bu kadar memur oluyor galiba. Böyle deyince aklıma anarşist memurlar geldi, kulağa çok hoş geliyor değil mi ama? Halkı, olan biteni itiraf etmeye zorlayanları da var memurların. Halbuki itirafçılık dünyanın en aşağılık konumlarından birisidir. Berkin’in memur olma şansını hesaplasalar %1 bile çıkmazdı bence, çocuk ömrünün sonuna kadar işçi kalacaktı biliminsanlarına sorsak %99 ihtimalle. Oran verdim ki, inandırıcılık artsın. Halbuki gözümden uydurdum bu sayıları. Koca koca araştırma şirketleri uyduruyor, ben uydurmuşum çok mu?

Solcu olduğum sonucuna vardınız ya ben sağcı olmayınca, aklıma Numan Kurtulmuş geldi. Üçüncü köprü için kesilecek 1 milyon ağaca, 1 milyon Has Partiliyi zincirleyecekti hani. Muhalefetteki söylemlerinin çetelesini çıkarıp vurmaya çalışma basitliğine girişmeyeceğim. Cami minberinden Akparti mitingine çağrı yapanları meydan meydan eleştirip, kendisinin camide siyasi içerikli konuşması da gündemimde değil. Din siyasete alet edilir, alet edevat her neyse. Hayır valla uzatmıyorum, Numan Bey’e bir paragraf açmak istedim sadece. Sahiden anahtar teslim partiyi alsan, Erdoğan’dan çok Erdoğan mı olacaksın Numan Hoca? Bu mudur yani yolun sonu? Görünen köy o maalesef.

Tayyip Erdoğan kendini köşke atsın ve torunlarına baksın. Devlet feda etmez başını bugüne kadar biraz tanıdıysak devleti. Anne ben çözüm buldum! Başbakan Numan…

Çok eleştirdim değil mi Akpartili kardeşlerim sizi? Aslında o kadar çok değil de, işte tenkit eşiğiniz o kadar aşağıda, anlayın. Biraz da çözüm teklifimize gelelim o halde. Biliyoruz ki içeriden çıkardığın Ergenekoncularla ittifak halindesin Tayyip Bey. En akılsız insan bile kendisini çıkaracak olanla işbirliğine girişir, tamam “Karşı” tarafta sorun yok. Balbay’ın ve Haberal’ın nasıl çıktığını hatırlayalım son dönemde. Elinde olsa balyozcuları salıverecek olan ABD ikametli lideri de unutmayalım buna paralel. Şimdi “milli ordumuza kurulan kumpasın” bertaraf edilmesiyle Silivri boşaldı. Sordum, son çıkan ışığı kapatmış, kamu malında bir azalma yok yani bir yolsuzluk söz konusu değil. Gönlünüz rahat olsun, hükümet emin. En az iki yıldır gelen tehlikeye karşı önlem alamayan hükümetten bahsediyoruz. Kimse beni bir planı olduğuna inandıramaz beyni olmayan beyin takımının. Proje de istemiyorum çünkü ben anamın karnından proje ile doğmadım. Proje kapitalist bir dayatmadır. Bildiğim de yanıldığıma yetmiyor ve bunun farkındayım. Mesela Gezi ile ölen 7 kişinin de Alevi olduğu belirtiliyor, biliyorsunuz Berkin Elvan da Alevi. Afedersiniz Alevi mi demeliydim yoksa bilemedim ki şimdi. Cenazesi de cemevinden kaldırılıyor Berkin’in, törenine gitmek caiz midir hocalarım? Gülen Hocabey cami-cemevi projesine burdan mı başlasak?

Yine mi çözüm sunmadım, haklılık payınız var. En azından ne yapılmayacağını söyledim, “işte bunlar hep solculuk” doğru. İki kelam daha edeyim o halde. Ergenekoncu Veli Küçük ile, ulusalcı Doğu Perinçek ile, darbeci İlker Başbuğ ile, milliyetçi Erhan Tuncel ile ittifak yapıp hal diliyle özür dileyeceğine; Uludere Katliamı için Kürtler’den, Dersim için olduğu gibi Çorum, Maraş, Sivas için Alevilerden, Berkin Elvan için Gezicilerden, Engin Çeber için solculardan, Salih Mirzabeyoğlu için İslamcılardan özür dilesen bence çok süper olur Büyük Usta. Öyle böyle değil yani, sahici bir özür milat olabilir herkes için. Çok şey mi bekliyorum, çok kafa bulur benle bu yazıyı okuyan aşırı bilge siyaset insanları biliyorum. Lakin hesap kitaba lüzum yok. Sembolik isimlerle nitelediğim bu kitlelere yapman gerekeni söylüyorum. Bu örnek isimler çoğaltılabilir, hatta sembolizmin zararından bahsedip başka isimlerin hakkını yediğim bile söylenebilir. Yine de bir gücü var bu eşleştirmelerin, boşverin takılmayın ona. Mutluluğun formülü olmayabilir ama şimdi aforizma saçıyorum. Elitleri temsil eden yukarıdaki dört kitleyle yatağa gireceğine, halkı temsil eden beş kitleyle diyaloğa gir. Niye diye soracaksın? Bir aforizma daha kasıyorum. Çünkü Akparti-Ergenekon nikahı mutlak butlandır; Erdoğan-Perinçek nikahı ise yokluktur. Bilmem anlatabildim mi? Anlamadım kardeşçiğim dersen Alevi hakimlere sorma, tabii ki Sadullah Ergin’e sor Tayyip Bey. Toplumsal barışı ilk dört ile değil sonraki beş ile yapsak diyorum.

Nostaljiyle mi bitirsek acaba, yaklaşıyoruz sona. Farkındayım 2011 sonrası bir tür İslamcılığın başlangıcı oldu. Bunu YAŞ operasyonlarında gördük ama bilhassa Suriye’de, Mısır’da gözümüze kadar sokuldu. İslamcılık başımın gözümün üstüne de şu muhafazakar milliyetçilikten sıyırsak, bir de Milli Görüş’ün hastalıklarından arındırmaya çalışsak diyorum ben. Milli Görüş de siyasal İslam da müslümanlığın bir parçasıdır benim kafamda. Ama burda liberalizme, faşizme yer yok. Komünizme de yer yok, hemen kıllık yapmayın komünizm mi kalmış, boğazımıza kadar diğer ikisine batmışken. Komünizmden bahsetmesek ne olur?

Burdan “Tayyipçi” olan herkesin iktidar yalakalığından, yer kapma hevesinden veya devlet korkusundan “Tayyipçi” olmadığı anlaşılıyordur inşallah. İstisna olarak görseniz de azımsamayın bu topluluğu. Tahmin ettiğinizden çoklar ve benim bu yazıdan sonra yapacağım gibi susuyorlar. Siyasette susan nerde kazanır acaba? Belki de bir mağlubiyetin ilamıdır bu, yenilginin şereflisi şüphesiz olur. İnsanlık kaybetmesin yeter ki, insan kardeşlerimiz olsun sağda solda.

Çocuklar uyurken susulduğu gibi, ölünce de susulur. Susulur ve dua edilir. Berkin Elvan’ın ruhu için, Allah rızası için…

12 Mart 2014 Çarşamba

Geceyarısı 02.26

keriminkulu

3 Responses

  1. emre kaya dedi ki:

    Umarım sessiz çoğunluğun sesi olur bu yazı. Tayyip Erdoğan’ın yaptıklarından utanıp, bir türlü konuşamayan, kendisini ifade edemeyen, suskun bir kitlenin varlığı herkes için bir umut.

    İnsanlar büyük ihtimalle rahatsızlıklarını, artık bir yerden sonra bunlardan utandıkları için dile getiremiyorlar. Bunca olanlardan sonra taraflardan birini savunabilmek cesaret ister. Sessiz AKP’lilerin sesi olmuşsun, AKP’li olmadığın halde hem de. Muhatabına ulaşacağını sanmam ama.

    Keşke kendimizi ifade edebilmekten bu kadar çekinmesek, biriktirmesek.

  2. saim eroğlu dedi ki:

    evimize iki hırsız girmiş. biri sabıkalı hırsız diğeri polis. ev sahibi hırsızın peşine düşse polis kaçacak ve ihale hırsıza kalacak. ev sahibi polisin peşine düşse hırsız kaçacak ama hırsızı yakalamakla görevli polise suç üstü yapacak. sizce öncelik hangisinin. mesela hırsızın peşine düştün ve yakaladın. polis(hırsız) gelip hırsızı yargılıyacak. ama polisin peşine düşersek, (polisin silahı da var. risk var. polise suç üstü yürek ister.) hırsızlığı yok edecek mekanizmaya müdahale etmiş oluruz.

    şimdi yazar hırsızın (sabıkalı cemaatin) peşine düşmeyenlere ahlaksız diyor.tamam sabıkalı cemaatin peşine düşmemek düz karakuşi fıkhına göre ahlaksızlıktır. ama hırsız polisi kovalayan bir adama ahlaksız denmez.

    caiz olan hırsız polisi kovalamaktır. sabıkalı hırsız kaçarsa kaçsın, ahlak hırsız polisi kovalamayı emreder. hırsız polisi kovalamayan bir tağuta vurmak için en güçlü tağuta eyvallah edendir.

  3. saim eroğlu dedi ki:

    rojava’da katliam yok
    adamlar uyduruyor.
    ölenler pyd’li zaten.
    dün qamuşlo’da 8 kişi bombalandı. bir kadın tv spikeri.
    arkadaş uluslararası insan hakları örgütlerinin raporları. cezaevlerine kadar gezmişler. önemli değil…
    çünkü rojava’da demokrasi yok. demokrasinin gezmediği suriyede şeriatçı:) yazar demokrasiyi biçare kürtten bekliyor. dünyada savaşın olduğu bir yer söyleyin de demokrasi olsun. bm insan hakları sözleşmelerinin hepsi savaş durumunu istisna sayar. (istisna dediysem pyd köy basıp insan öldürmemiş) milletin arabasını almış, kamu binalarına el koymuş, hukuk eğitimi olmayan yargıçlar mahkeme yapmış felan. ama dünyada kürt üniversitesi yok. kürtler hiç bir zaman ehliyet sahibi yargıç-polis-vs. sahip olamazlar. peki nereden başlayacaklar. önemli değil

    kürtler kendini yönetmesin.
    yargıçları
    arap-fars-tırk olsun
    adaletleri de robaski

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir