Burhan Sönmez -İslam-Kapitalizm Çatışması!

BURHAN SÖNMEZ

Seyyid Kutub’un kaleme aldığı İslam-Kapitalizm Çatışması adlı kitap İslamcı camianın uzun süre ruh haline hitap etmiş olsa da şimdilerde böyle bir işlevi kalmadı. Eskiden, kapitalizmi eleştirmek geçer akçe iken, bu dalgadan etkilenmeyen yoktu. Seyyid Kutub da kitabını o dönemde yazmıştı (1951). Ama devir değişti, alternatif sistem arayışları irtifa ve itibar kaybetti ve İslamcılar kapitalizme bağlılıklarını açıkça dile getirir oldu. Eskiden olsa böyle bir şeyden siyasi ahlak açısından utanılırdı. Ama böyle utangaçlıklara gerek görülmüyor artık.

İslamcı yazarların bugün dinen çare aradıkları temel konular, sermayesi olanların nasıl rahat hareket edeceği, yani daha çok orta sınıfa hitap eden banka faizleri, helal borsa yatırımları, helal mortgage gibi mevzulardır. Oysa eskiden böyle miydi? Seyyid Kutub gibiler, “Toplumumuzda göğüs germekte olduğumuz sorunlar nelerdir?” sorusunu temel mesele olarak alır ve en başta “mülkiyet ve servetlerin dağılımındaki bozukluk” ve “emek ücret dengesizliği” problemlerini dert edinirlerdi.

Kuran’daki Haşr suresinin 7. ayetindeki, “servet sadece zenginleriniz arasında dolaşıp duran bir devlet olmasın” uyarısından hareket eden S.Kutub, toplumdaki eşitsizliği gidermek için denge unsurları bulmaya çalışmıştı. Bunu yaparken, İslami eşitlik anlayışının ana dayanağı olan zekat uygulamasının yetersizliğini gördüğü için tamamlayıcı başka pratikler aramıştı. Zekat için söyledikleri de bugünkü İslami söyleme pek uymaz zaten. Ona göre, zekat, bir hayır veya kişisel lütuf değil, devletin alması zorunlu olan bir vergi türüdür. Onu kime, nasıl dağıtacağına da devlet karar verir. Ama, an fazla yüzde 5 oranına çıkan bir verginin (zekat), sermayenin haksız şekilde tekelleşmesini engelleyemeyeceğini fark ederek, ek tedbirler bulmaya çalışan Kutub, kamulaştırmayı da -hararetle- savunmuştu.

Bugünün İslamcıları bırakalım böyle bir arayışa girmeyi, var olan zekat anlayışını bile liberalleştirmeyi tercih ederler. Örneğin, “İslam, toplumsal adaletsizliği, toplumdaki zenginlerin vicdanlarını harekete geçirerek azaltmayı öngörür.” derler ve bunun son iki asırdır sürekli büyüyen zengin fakir arasındaki uçurumu daha da derinleştirdiğini bilmez gibi davranırlar. Tek çare, zenginleri “vicdanlı hale getirmek” ise, onları zengin ve geniş kitleyi ise yoksul eden koşullar Tanrı’nın inayetine uygun demek ki. Bunu sorgulamaya gerek görmezler. Eğer sistemde bir hata yoksa ve sömürü söz konusu değilse, fakirlik “bu koşullarda” kaderin bir parçası haline gelir. İnsanlığın yarıdan çoğu bu kaderin pençesindeyken, dinin vaadi de ister istemez ağırlığını öbür dünyaya verir. (İnanca göre, cennet halkının büyük çoğunluğu fakirlermiş. Bu dünya zenginlerin dünyasıdır nedense, garibanların saadeti öbür taraftadır.)

Kollektivizm gibi kötü düşüncelere meyletmemek gerektiğini vaz eden günümüz İslamcıları, sorunlara çare olarak zekat, sadaka ve bir de ahlaktan başka bir şey söyleyemezler. “Sosyalizm, zenginlerin mallarına, adına ‘devlet’ denen seküler bir mekanizma ile el koymayı hedefler.” gibi dört yanından tartışmalı tespitler de yazarlar. Kamulaştırmayı yapan devletin “seküler” yani laik olduğunu söyleyerek, bir “kötülüğü” tescillemiş oluyorlar sanki. Oysa, Mısır’daki Müslüman Kardeşler hareketinin ideoloğu olan Seyyid Kutub “Bugün ‘kurumları millileştirme’ dedikleri şey İslamın temel prensiplerinden biridir… genel hizmetlere yarayan kurumlar ümmetin malı olmalı ve gelirleri fertlerin değil devletin hazinesine akmalı. İşte İslam budur.” derken, bir yandan günün sosyalistleriyle rekabet etmekte, öte yandan diğer türlü İslamcılarla atışmaktaydı. Ama seküler (laik) olmadığı kesindi. Ve ne yazık ki gelip dayandığı nokta da, devletçi (Keynesçi) bir kapitalizm modelinin savunusundan öteye gidemiyordu.

O çağ geçti, Keynes’in yerine Friedmancı kapitalizm yürürlüğe girdi. “Eğer devlet, diğer ticarî ve sınâî işlere el atarsa, kurup yürüttükten ve başarı sağladıktan sonra bunları ilk fırsatta özelleştirmelidir.” diyen İslam hukukçularımız var artık. Bize İslam diye liberal kapitalizmi anlatır ve methederler.

Devam edecek bir konu bu.

(24 Aralık 2008)

Kaynak: Birgün, 2008

İrtibat: burhansonmez@hotmail.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir