“Amsterdam Limanı”

Arkadaşımız Bedri Soylu Amsterdam gezisi sırasında edindiği izlenimleri ve şehrin düşündürdüklerini sitemiz için kaleme aldı. İlginize sunuyoruz;


Belçikalı tarihçi Henri Pirenne Ortaçağ Kentleri adlı kitabında kapitalizmin oluşum aşamasında beyaz kölelerin şehir değiştirmelerinin önemli bir etkisi olduğunu söyler. Akdeniz dünyasından kaçarak kuzeye ve orta Avrupa’ya giden, sahiplerinin derilerine vurdukları kölelik damgaları/mühürleri gizleyerek yaşamaya başlayan ve zenginleşerek yeni bir sınıf oluşturan burjuvadan bahseder.

Venedik bir sermaye imparatorluğu olarak zamanla cazibesini kaybederken kuzeydeki şehirler yükselir. Daron Acemoğlu gibi isimler ise bu dönüşümü piyasa tanrısının kurallarını ihlal eden siyasal/yapısal dönüşümlerle izah etmeye çalışır. James A. Robinson ile birlikte yazdıkları Ulusların Düşüşü adlı kitabında, Venedik’in artık bir açık hava müzesine dönüşmüş olmasını liberalizmin ihlal edilmiş olan “kurallarına” bağlar.

Aslında sebep daha basittir. Sermaye bugün olduğu gibi eskiden de az maliyetle kâr elde etme peşindedir ve insanlar daha serbest hareket edebildikleri yerlere yüzlerini dönerler. Emek gücü ve işçi sınıfı, tarihin her döneminde olduğu gibi, çaresiz hissettiği zamanlarda bir şekilde şeytanın bacağını kırabileceğini yerleri öncelikle gözetir.

Kuzeyin doğal limanları zamanla kölelikten kaçanlar için de saklanabilecekleri ve emeklerini satabilecekleri bir sığınağa dönüşmüştür. Amsterdam ve civarındaki liman kentleri ayrıca servetlerini de korumak için engizisyondan kaçan Portekizli Yahudiler için de bir sığınak haline dönüşür. Aaron Nommaz Jozef Nasi – Büyük Hayalin Peşinde adlı tarihi romanında bu hikâyeyi İstanbul’a kadar taşıyarak işler. Anvers, Brugge, Amsterdam gibi şehirler yükseliş dönemlerinde Katolik dünyadan kaçan Yahudilerin ölmeden ve kimliklerini ve ibadetlerini gizlemek zorunda kalmadan ticaret yapabilecekleri bir ortam vaat etmiştir. Sağcı anlatı bu şehirleri Yahudilerin kurduğu şeklindedir ancak gerçek biraz daha başkadır. Bu şehirler, yaşadıkları ülkelerde hayat alanı bulamadıklarından sığınan insanların katkılarıyla büyümüştür.

Avrupalıların keşfettikleri yeni ülkelerle birlikte sömürgecilik ve emperyalizm yükselirken, büyük fırsatlar sunan bu bölge, işçilerin, kimliğini ve dinini gizlemek zorunda kalanların, yeni fırsatlar arayanların ilgisine mazhar olur. Haliyle kapitalizmin ve sermaye sahiplerinin odağı haline de gelir.

Kanallar, doğal limanlar, az toprak ve bataklık ticaretten başka çok az seçenek bırakmıştır. Neredeyse hiç tepeliği bulunmayan düzlükler arasında coğrafi konumun ve yaratılan özgürlük alanlarının getirisine sığınılmıştır.

Böylelikle kuzeyin doğal limanları küresel sömürge çağının başladığı bir dönemde yükselişe geçer. Kapitalizm dönüşür ve küreselleşirken sermayenin odağı olma rolü Venedik’ten sonra Amsterdam’a kalır.

Hollanda bu dönüşüm sırasında zamanla bataklıklarını kurutarak kanalları ve su kaynaklarını verimli hâle getirmeyi başarmış bir ülke. Ancak sömürgecilikteki üstünlüğünü kaybedince sermaye temerküzünün en önemli odağı olma pozisyonunu kaybetmiş. Hollanda uluslararası ticaretteki etkisini tam anlamıyla kaybetmemiş olsa da bugün gerilemiş durumda. Zira birkaç yüzyıllık tecrübenin birden ortadan kaybolması hemen olacak bir iş değildir.

Bununla birlikte Amsterdam, aktif ve güçlü bir limanı olsa da bir düzeyde açık hava müzesi haline de gelmiştir. Kumarhanelerin tamamen serbest olduğu, yozlaşmanın ve uyuşturucu kullanımının serbest olduğu, tarihi eserlerini ve şehir dokusunu korunmuş bir açık hava müzesi… Ve şehirde emek hafızası neredeyse tamamen silinmiştir.

Peki kapitalizmin üzerinden büyük bir haşmetle geçtiği ve hâlâ bütün cesametiyle üzerinde gezindiği, neredeyse pürüzsüzmüş gibi takdim edilen bu “parlak” hikâyeyi bozan, şehrin işçi ve emek hafızasını anlatan bir şeyler kalmış mıdır? Van Gogh tabloları biraz böyledir. Ancak gelin görün ki fakirlik ve sefalet içinde ölen bu büyük ressamın adına yapılan müzeye girmek hem ucuz değildir hem de müze biletleri dünyanın birçok yerinden gelen turistler tarafından günler öncesinden satın alınmaktadır. Yani Van Gogh artık bir popüler kültür objesidir ve yaptığı eserlerin motifleriyle bezenmiş birçok eşya artık bir meta konusudur.

Amsterdam üzerinden o bölgenin emek hafızasına dair en dikkat çekici çalışma ise Belçikalı Jacques Brel’in bir Akdeniz kasabasındaki evinde, aslında Brugge için yazdığı ancak adına sonrasında Amsterdam olarak değiştirdiği şarkısıdır. Brugge, Anvers ve Amsterdam benzer çağlarda benzer hikâyelerin yaşandığı şehirler olduğundan, biri için yazılan diğerine de pekâlâ değmektedir.

Kapitalizmin olgunlaşma zamanları için liman işçilerinin hayatlarına temas eden vurgulara pek rastlamayız. Ancak Port of Amsterdam şarkısı liman işçilerinin gündelik hayatlarından konuşarak bize sunulan süslü anlatıyı bozar. İşçilerin kırılan hayallerinden, ölümlerinden ve işçi doğmalarından bahseder. Erdemlerini parayla satan insanların dramını anlatır. Brel bu en meşhur şarkısını canlı performanslar dışında sunmamıştır.

Bu şehirde artık yozlaşma kültürü bir hafıza olarak turistlere pazarlanmaktadır. Kumar ve uyuşturucu dâhil her türden serbestlik şehrin doğal bir parçası olarak sunulur ancak emeğin ve işçi sınıfının hikâyesi bu “parlak” sahnede görünmezdir. Brel modern ağıtında bu kaybolan hatıranın yasını tutar.

Yazıyı bitirirken hikâyeleri unutturulan liman işçileri ve Amsterdam emekçileri için Brel’in harika yorumuna bağlanalım:

* Beni Port of Amsterdam ile tanıştıran ve bu yazının yazılmasına vesile olan M. Turabi Yerli’ye şükranlarımı sunarım.

1 Response

  1. Şadi Ozansü dedi ki:

    Jacques Brel’nin “ Sur le port d’Amsterdam” (Amsterdam Limanında) şarkısının yorumu da sözleri de harika! Yazık bu büyük Belçikalı sanatçı çok genç öldü. Gene savaşa karşı mücadelenin simgesi olan büyük Fransız sosyalisti Jean Jaures üzerine şarkısı da çok güzeldir. Şöyle der: “Pourquoi ils ont tue Jaures” (Jaures’in neden öldürdüler?) Unutulmasın, Jaures’in ırkçılarca öldürülmesinin hemen ardından patlak verdi 1. Cihan Harbi!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir