Kuran’dan Notlar – Cehennem Azabı Sonsuz Değildir (II)

“17 – Biz onlara da belâ verdik, bahçe sahiplerine verdiğimiz gibi. Hani onlar sabah olunca bahçeyi mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi. 18 – İstisna da etmiyorlardı (“inşaallah” demiyorlardı). 19 – Fakat onlar uyurken dolaşıcı bir belâ onu sardı da, 20 – Bahçe simsiyah kesiliverdi. 21 – Derken sabahleyin birbirlerine seslendiler: 22 – “Haydi, devşirecekseniz erkenden ekininize gidin” diye. 23 – Derken fırladılar, aralarında fısıldaşıyorlardı. 24 – “Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın” diyorlardı. 25 – (Zanlarınca yoksulları) engellemeye güçleri yeterek erkenden gittiler. 26 – Fakat bahçeyi gördüklerinde: “Biz herhalde yanlış gelmişiz” dediler. 27 – “Yok, biz mahrum edilmişiz.” (dediler). 28 – İçlerinde en makul olanı şöyle dedi: “Ben size Rabbinizi tesbih etsenize dememiş miydim?” 29 – “Rabbimizi tesbih ederiz, doğrusu biz zalimler imişiz.” (dediler). 30 – Ardından suçu birbirlerine yüklemeye başladılar. 31 – Yazıklar olsun bize, dediler, biz azgınlarmışız. 32 – Ola ki Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir. Biz Rabbimize yönelir, ondan umarız. 33 – İşte azap böyledir. Elbette ahiret azabı daha büyüktür. Fakat bilselerdi.” Kalem Suresi

Yukarıdaki pasaj cehennem azabıyla ilgili inmiş ilk pasajdır. Ve bu haliyle cehennemin mantığını anlatır. Cehennem bir işkence mekanı değildir. Kişinin suçlarından arındığı ve cennete layık hale gelmek için terbiye edildiği ve suçlarının kefaretini ödeyerek aklandığı bir yerdir.

Şimdi, pasajı okuduğumuzda bize bahçe sahiplerinin çektiği azabın ne olduğuna dair tefekküre çağırdığını görüyoruz. Burada kastedilen azap, cehennem azabıdır. Nedir bu azap? Bahçe sahipleri bencillik etmiş, Allah’ın onlara verdiği nimetleri kimseyle paylaşmamış, Allah da ceza olarak onların bahçesini tarumar etmiştir.

Peki bahçe tarumar olunca bahçe sahipleri ne yapar? Suçlarıyla yüzleşir, tevbe eder ve bu sefer nimetleri paylaşmak üzere bahçelerini yeniden imar etmek için çaba sarf ederler. Yani bir zahmete girerler. Bu zahmet de meyvesiz bir zahmet değil, sonunda yeniden bahçelerine ve ondaki nimete kavuşacakları ama bu sefer bu nimetleri paylaşacakları bir mutluluk haline vardırır.

Yani cehennem azabının özeti budur. Bu dünyada suç işlediysek Allah tüm nimetlerini bizden alacaktır. Fakat bizi sahipsiz de bırakmayacaktır. Biz de bu suçun kefaretini ödemek üzere çaba ve zahmet çekeceğiz, cehennem azabı budur ve sonra yine bahçemize kavuşacağız. Cennet de bu bahçedir.

Yani bu pasaja göre hangi suçu işlemiş olursak olalım elbette suçun cezasını çekeceğiz, bu zahmetli bir süreç olacak, aynı harap olmuş bir bahçeyi yeniden imar etme çabası gibi, ama eninde sonunda bahçemize ve cennete kavuşacağız. Ebu Cehil ve Ebu Leheb de olsak bu böyle…

Şimdi aşağıdaki pasajı bu mantıkla okuyun. Bu pasaj da cehennem azabıyla ilgili inen ilk pasajlardan biridir ve cehennem azabının mahiyetine dair önemlidir. Pasaj şöyle:

“21 – Hayır hayır, yer birbiri ardınca sarsılıp dümdüz olduğu zaman, 22 – Rabbinin emri gelip melekler sıra sıra dizildiği zaman, 23 – Ki cehennem de o gün getirilmiştir. İşte o gün insan anlar. Fakat bu anlamanın ona ne yararı var? 24 – “Keşke hayatım için bir şeyler yapıp gönderseydim.” der. 25 – Artık o gün onun edeceği azabı kimse edemez. 26 – Onun vuracağı bağı kimse vuramaz. 27 – Ey, Rabbine, itaat edip huzura eren nefis! 28 – Hem hoşnut edici, hem de hoşnut edilmiş olarak Rabbine dön. 29 – Kullarımın arasına gir. 30 – Cennetime gir.” Fecr Suresi

Bu pasaj bir bütündür. Fakat mealcilerimiz ve tefsircilerimiz bu pasajı ikiye bölmüştür. 21-26 arası ayetleri bir pasaj ve 27-30 arası ayetleri de başka bir pasaj olarak görmek isterler. Sonrasında mealcilerimiz 25. ve 26. ayetlerde geçen ‘onun edeceği azap’ ve ‘onun vuracağı bağ’ ibarelerindeki ‘o’ zamirini Allah’a irca edince, bu pasaj anlaşılamazlaşmıştır.

Tahrif edilmiş bu forma göre 21-26. ayetler cehennemlikleri ve Allah’ın onlara edeceği azabı anlatırken, 27-30. ayetler de cennetlikleri anlatır. Oysa pasajı dikkatle okuduğumuzda 21-30. ayetler tek bir kişiye dairdir. Bu kişi de dünyada suç işlemiş ve cehenneme girmiş biridir, pasaj bu kişinin nihayetinde varacağı yerle ilgilidir.

‘Onun edeceği azap’ ve ‘onun vuracağı bağ’ ibarelerindeki ‘o’ Allah değil, dünyada suç işlemiş kişinin kendisidir. Zaten 24. ayette bu kişi bu dünyada işlemiş olduğu suçlardan dolayı kendisini kınamıştı. İşte kınama bu haliyle kalmaz. Ve kişi bu suçlara karşılık kendi kendine azap etmeye, kendi kendine bağ vurmaya başlar. Yani şöyle der: “işlediğim bu suçlara kefaret olarak şu şu şu işleri yapıp kendimi affettireceğim”. ‘Onun edeceği azap’ ve ‘onun vuracağı baş’ ibarelerinin anlamı budur.

İşte kişi suçlarının kefaretini ödeyince ruhen arınır ve nefsi mutmain hale gelir. Bunu hepimiz kendi yaşamlarımızdan biliyoruz. Suçumuzun cezasını kendi kendimize verip kefaretimizi ödeyince içimizi bir huzur kaplar. Suç ve Ceza’daki Raskolnikov’un huzurudur bu. İşte böylesi bir ruha Allah 27. ayette ‘huzura ermiş nefis’ diyerek hitap eder. Ve bu kişiye ‘cennetime gir’ der.

Zaten 27-30. ayetlerin cennetlik bireye değil de, cehennemlik bireylere hitap ettiğinin kanıtı kendi içindedir. Cennetlik birey zaten Allah’ın kulları arasındadır. Yani ona 29. ayetteki gibi ‘kullarım arasına gir’ demek saçmadır. Oysa cehennemlik birey Allah’a kul değildir. İşte Allah suçunun cezasını ödeyerek arınmış bu insanı ‘kullarım arasına gir’ diyerek Allah’a kul olmaya ve cennete davet eder.

Kısa konuşursak Kuran’ı düz bir kafayla okursak ve hiç derine inmezsek oradan biraz saçma bir din tasavvuru çıkarırız. Eğer Kuran’ın makuliyetini anlayacaksak Kuran’ın edebiyatına nüfuz etmek zorundayız. Ve bu edebiyata nüfuz edince akıl-vahiy çatışması diye bir çatışma kalmaz. Birkaç yazıdır yaptığım üzere cennet-cehennem meselesinde bile…

Bir not olarak… Kuran’ın edebi çözümlemesine başlamak isteyecek okur, bu işe bizim gelenekselleşmiş tefsir usulü kitaplarıyla değil, bu işi, yani Kuran belagatini modern zamanda kendine dert edinmiş Bediüzzaman’ın Muhakemat’ıyla ya da Mucizat-ı Kuraniye’si ile başlamalıdır. Benim tefsirlerim de onun usulünden türüyor. Bu eserlerde yanlışları var, fakat bu yanlışlar faydalanmaya mani olmuyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir