ÇSGB’nin Açıkladığı Sendika İstatistikleri ve Gerçekler

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) dün resmi gazetede sendika istatistiklerini yayınladı. İstatistikler çoğu zaman yanıltıcıdır. Muhakkak bir şeyleri gösterir, ama bir şeyleri de gizler, eksik gösterir ve kafa karıştırır. Bilimsellik ve son sözü söyleme iddiası çoğu zaman gerçeklerle örtüşmez. Dün açıklanan istatistikler de pek farklı değil. Hemen bakalım.

Bilindiği üzere Kasım 2012’de yeni bir sendikalar kanunu yürürlüğe girdi: 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu. Bu kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte, o zamana kadar farklı sebeplerle gerçeklerden çok uzak bir şekilde açıklanan sendika üyesi işçi sayılarına dair gerçek rakamların açıklanması gündeme geldi.

İlk istatistikler 2013 Ocak ayında, ikinci istatistikler ise tam bir yıl sonra, yani dün açıklandı. 2013 Ocak’ta açıklanan ve 2012 yılı verisi gibi düşünebileceğimiz toplam sendika üye sayısı 1.001.671, 2014 Ocak’ta açıklanan ve 2013 yılı verisi gibi düşünebileceğimiz sayı ise 1.096.540. Artış sevindirici. Bu sayıların büyük ölçüde gerçeğe yakın olduğu konusunda bir uzlaşı var gibi görünüyor. Ancak sorun başka yerde. Bakanlık açıkladığı istatistiklerde toplam işçi sayısını da açıklıyor ve bu şekilde sendikalı işçilerin oranını sunuyor ve sorun burada başlıyor. Bakanlığın verilerini aşağıdaki tabloda görebilirsiniz.

Tablo 1. ÇSGB’na göre toplam sendikalı işçi sayısı ve oranı

Toplam işçi Sendika üyesi işçi Sendikalı oranı
2012 10.881.618 1.001.671 9,2
2013 11.600.554 1.096.540 9,5

Bu tabloda iki ciddi sorun var: Birincisi toplam işçi sayısı, ikincisi ise “sendikalı işçi oranı” tanımı.

BİRİNCİ SORUN: TOPLAM İŞÇİ SAYISI

ÇSGB’nin açıkladığı toplam işçi sayısı sigortalı çalışan işçi sayısı. Memurlar ve sigortasız çalışan işçiler bu sayıda yoklar. Ülkemizde kayıt dışı ekonominin hayli gelişkin olduğu bilinen bir gerçek. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bize çok farklı bir ücretli (işçi ve memur toplam) sayısı veriyor. TÜİK’e göre Türkiye’de 2012 yılında 15,6 milyon, 2013 yılında ise 16,3 milyon ücretli çalışıyor. [1] Maliye bakanlığına göre 2012 yılındaki memur (kadrolu personel) sayısı 2.528 bin, 2013 yılı Eylül ayındaki memur sayısı ise 2.636 bin. Memurların sayısını TÜİK’in vermiş olduğu toplam ücretli sayısından çıkarırsak toplam işçi sayılarını buluruz.

Tablo 2. Toplam işçi sayısı hesaplaması

TÜİK toplam ücretli sayısı [A] Memur sayısı [B] [A] – [B] = Toplam işçi sayısı
2012 15.619 2.528 13.091
2013 16.373 2.636 13.737

Görüldüğü üzere 2013 yılı için bakanlığın açıkladığı toplam işçi sayısı 11,6 milyon iken TÜİK’in açıkladığı verilerden hesapladığımız sayı 13,7 milyon. Arada ciddi bir farkın, sendikalı oranını aşağıya doğru çekeceği malum. Oranlara birazdan geleceğiz.

İKİNCİ SORUN: SENDİKALI İŞÇİ ORANI

Sendikalı oranı tanımına dair iki alternatif var. Birincisi, ÇSGB’nın yaptığı gibi herhangi bir sendikaya üye olmuş işçilerin sayısının toplam işçi sayısına oranı. Bu elbette ki anlamsız bir oran değil, bize bir şey söylüyor: Hayatının bir noktasında bir sendikaya üye olmuş ve üyelikten ayrılmamış insanların oranı.

Biraz düşünürsek, insan niye sendika üyesi olur? Elbette ki bunun pek çok öznel ve nesnel sebepleri var. Ancak sendikaya üye olurken genel olarak asıl murat edilen, söz konusu sendikanın işyerinde yetki alması ve işverenle toplu iş sözleşmesi imzalamasıdır. Sendika üyesi olmanın gerçek manası, bu üyeliğin insanların hayatlarında gerçekten etki yarattığı nokta, toplu iş sözleşmesi (TİS) kapsamına girmektir. TİS kapsamına girmenin manası ne midir? Örneğin Kalkınma Bakanlığı’nın verilerine göre özel sektörde sendikalı olarak çalışan işçiler, 2010 yılında ortalama olarak asgari ücretin üç katına yakın ücret alırlar…

Bir işçi düşünelim. Varsayalım ki beş sene önce çalıştığı işyerinde yaşanan sendikalaşma mücadelesi esnasında sendikaya üye olsun. Fakat ilerleyen aylarda işverenin engellemeleri yüzünden sendikası yetki alamasın. Aynı işyerinde çalışmaya devam eden bu kişi bireysel olarak sendika üyesi olsa da, sendika işyerinde yetki alamadığı için işyeri sendikasız bir işyeridir. Bu işçinin sendika üyeliği elbette önemlidir ancak hayata fazlaca bir etkisi yoktur. Dolayısıyla toplu iş sözleşmesi kapsamına girenlerin sayısı aslında daha anlamlı bir sayıdır.

Avrupa ülkelerinin pek çoğunda kimi toplu iş sözleşmeleri sektör bazlı imzalandıkları için, toplu iş sözleşmesi kapsamına giren insan sayısı, sendika üyesi sayısından daha fazla çıkar. Ancak ülkemizde bu tip sektör bazlı sözleşmeler olmadığı ve sendikaların işyerlerinde yetki almaları çok zorlaştırıldığı için toplu sözleşme kapsamına giren işçi sayısı, sendika üye sayısından daha azdır. Peki, ülkemizde bir toplu iş sözleşmesinden faydalanan işçi sayısı kaç? Bakanlığın açıkladığı verileri Çelik ve Lordoğlu’nun kullanmış olduğu yöntemle incelediğimizde elde ettiğimiz sayılar aşağıda. [2]

Tablo 3. TİS kapsamındaki işçi sayısı

2009 2010 2011 2012
748.399 805.525 802.470 709.372

GERÇEK ORANLAR

Yaptığımız tartışmadan hareketle elde ettiğimiz oranlar aşağıdadır. ÇSGB, gerçek sendika üyesi sayılarını 2012 yılından itibaren açıklamaya başladığı ve 2013 yılı toplu iş sözleşmesi verilerini ise henüz açıklamadığı için ilgili kutular boş.

Tablo 4. Sendika üyesi ve TİS kapsamındaki işçi oranları

Sayılar Oranlar (%)
Toplam işçi (bin) Sendika üyesi işçi TİS kapsamındaki işçi Sendika üyesi işçi TİS kapsamındaki işçi
2011 12.460 802.470 6,4
2012 13.091 1.001.671 709.372 7,7 5,4
2013 13.737 1.096.540 8,0

Görüldüğü üzere 2012’de Türkiye’de çalışmakta olan işçilerin (memurlar dışındaki tüm ücretlilerin) sadece % 7,7’si sendika üyesi ve sadece % 5,4’ü toplu iş sözleşmesi kapsamındaydı. ÇSGB’nin aynı yıl için vermiş olduğu şişirilmiş sendikalı işçi oranı ise % 9,2 idi.

ÇSGB dün 2013 yılı için işçilerin % 9,5’inin sendika üyesi olduğunu açıkladı. Ancak gördüğümüz gibi sendika üyesi işçilerin gerçek oranı % 8. Henüz açıklanmasa da, TİS kapsamındaki işçi oranının ise % 5 ila 6 arası çıkacağını varsayabiliriz. [3] Peki, bakanlık niye oranları daha yüksek gösteriyor? Temel sebep şu: Bakanlık kayıt dışını görmüyor, göremiyor ve kayıt dışının varlığını itiraf etmekten kaçınıyor. Çünkü kayıt dışı çalışan her işçi, bakanlığın işini gerektiği gibi yapmadığının, sorumluluğunu yerine getirmediğinin bir kanıtı. Ayrıca, sendikalı işçi oranlarının gerçek oranlardan yüksek çıkması, devletin bu konularda eleştiri alabileceği uluslararası mecralarda bakanlığın işine geliyor.

Bugün kabaca her yüz işçiden sadece 8’i sendika üyesi ve bu sekiz kişiden sadece 5’i bir toplu iş sözleşmesinden faydalanmakta. Sendikaların gücü bugün bu kadar azaldıysa bunun bir sorumlusu sendikacıların kendileri. Ancak asıl sebebin işverenlerin ve onların etkisinde kalan hükümetlerin sendika düşmanlığı olduğu unutulmamalı. Ve elbette çuvaldızı da kendimize batırmalıyız. Biz işçiler, ücretli çalışanlar, haklarımıza ne kadar sahip çıkıyoruz? Haklarımızı almak için ne kadar mücadele ediyoruz? Kendimizi ve başkalarını suçlamayı bırakıp daha ahlaklı ve adaletli bir dünya inşa etmek için ne kadar gayret ediyoruz? 

http://iscider.org/csgbnin-acikladigi-sendika-istatistikleri-ve-gercekler/

NOTLAR

[1] TÜİK, “istihdam edilenlerin yıllara göre işteki durumu” istatistiklerinde an itibariyle 2013 yılını Ekim ayına kadar açıklamış durumda. 2012 yılındaki Ocak-Ekim ayları ortalaması ile 2012 yıllık sayı arasındaki kat sayıyı kullanarak 2013 yılı sayısını tahminen elde ettim.

[2] bkz. “Türkiye’de Resmi Sendikalaşma İstatistiklerinin Sorunları” Çalışma ve Toplum, 2006/2.

[3] Bu yazıda “memur”ları tamamen tartışma dışı bıraktık ve memurlar dışındaki tüm ücretlileri kapsayan bir analiz yapmış olduk. Grev hakkı olmayan memurların, kişisel olarak sendika üyesi olsalar bile ne kadar sendikalı sayılabileceği ayrı bir yazının konusu.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir